Avrupa Basınında Bugün (24 Nisan 2013)
İngiltere BasınıBir İngiliz işadamının dünya çapında yaptığı büyük yolsuzlukla ilgili haber bugünkü İngiliz gazetelerinde geniş yer buluyor.
Habere göre İngiliz milyoner Jame McCormick birçok ülkeye çalışmayan bomba dedektörü sattı.
McCormick’in şirketinin ürettiği bu dedektörler patlayıcılardan uyuşturucuya birçok şeyi tespit edebilen cihazlar olarak pazarlandı.
Dedektörü satın alan ülkeler arasında Afganistan, Pakistan, Lübnan, Meksika, Irak ve Tayland da vardı.
Ancak detektörlerle ilgili İngiltere’de yürütülen dava sonucunda bu cihazların hiçbir işe yaramadığı ve işadamının bunu bile bile satışları gerçekleştirdiği ortaya çıktı.
Haberi ana sayfadan manşetine taşıyan Independent , bu yolsuzluğun birçok kişinin canına mâl olduğunu belirtiyor.
Gazete, sadece 25 Ocak 2010’da Irak’ın başkenti Bağdat’ta Sheraton, Babylon ve Hamra otellerine yönelik gerçekleştirilen saldırılarda 36 kişinin öldüğünü, yaklaşık 70 kişinin yaralandığını hatırlatıyor ve buna yol açanın o gün bu otellerde kullanılan bu dedektörler olduğunun altını çiziyor.
Independent o günkü saldırılarda kardeşini kaybeden 25 yaşındaki Rahima adlı bir Iraklı’nın görüşlerine de yer vermiş.
Rahima gazeteye şöyle konuşmuş: Patlama olduktan sonra olayın yaşandığı yere gittim çünkü burası bizim eve çok yakındı. Hiçbir komşumuzun yaralanmadığından emin olmak istedik. Orada, Bağdat gibi bir yer için dahi çok korkunç bir görüntü vardı. Ortalıkta yaralanmış, kanlar içinde yatan, ölmüş insanlar vardı. Kardeşimin onlardan biri olduğunu bilmiyordum. Bize, kardeşim Abdülhamid’e ne olduğu söylendiğinde morga gittik. Bomba dedektörleri hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Sonra o gün kullanılan bu dedektörlerin sahte olduğunu öğrendik. Bütün kentte bunları kullanıyorlardı. Çok kızgınım. Birinin sadece para kazanmak için böyle bir şey yapabileceğine, insanların hayatını riske atabileceğine inanmıyorum. Bu, utanç verici.
Independent muhabiri Kim Sengupta, dedektörlerin işe yaramadığı halde satışında Iraklı yöneticilerin parmağının olup olmadığının da araştırıldığını, bu konuda Irak’ta da bir soruşturma başlatıldığını yazmış.
Gazete bununla birlikte soruşturmalarla ilgili olarak ‘yaşamını yitirenler düşünüldüğünde biraz geç oldu’ yorumunu yapmış.
Guardian ise konuyla ilgili haberinde İngiliz hükümet yetkililerinin, işadamına ürünleri Birleşmiş Miletler’e nasıl pazarlayabileceği konusunda önerilerde bulunduğunu yazıyor.
Habere göre işadamına 2008 Martı’nda İngiltere Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından ‘BM’ye nasıl satmalı’ başlıklı bir seminer verilmiş.
Guardian ’da haberin yanında yer alan analizde ise Iraklılar bu sahte makinelerin yüksek bedelini kanlarıyla ödediler yorumu yapılıyor.
Suriye’de Beşar Esad yönetiminin kimyasal silah kullandığı yönündeki haberler de bugünkü İngiliz gazetelerinde geniş yer tutuyor.
Daily Telegraph , İsrail’in Suriye yönetimine yönelik kimyasal silah kullanma suçlamasını aktardığı haberinde Suriye’de görev yapan İngiliz vatandaşı doktor Niyazi Habash’ın açıklamalarına da yer vermiş.
Haberde Habash’ın 13 Nisan’da Halep’te tedavi ettiği hastalarda kimyasal silah belirtilerine rastladığını söylediği aktarılıyor.
Habash’ın facebook sayfasında yüklediği söz konusu tedavi görüntülerini değerlendiren bir İngiliz uzmansa görüntülerin kimyasal sarin gazı kullanımını gösterdiğini belirtmiş.
Times ’ın ikinci sayfasında yayımlanan ve gazetenin editoryal görüşlerini yansıtan imzasız makalede ‘Esad mağdurlarının silahlanmaya ihtiyacı var’ yorumu yapılıyor.
Times ’ın iç sayfalarındaysa Boston saldırıları üzerinden Suriye’deki süreci değerlendiren bir yazı dikkat çekiyor.
Daniel Finkelstein yazısında, ülkedeki sürecin radikal İslamcılar’ı güçlendirdiği uyarısını yapıyor ve Batı’nın da bu noktada müdahalesini savunuyor.
Yazar, Boston saldırısı zanlılarının Çeçenistan bağlantılarından yola çıkarak şu yorumlarda bulunuyor: Sovyetler Birliği 1991’de çöktüğünde altındaki cumhuriyetler bağımsızlık arayışına girdi. Çeçenistan bunlardan biriydi. Rusya Federasyonu’nun bir parçasıydı ve Ruslar onlara bağımsızlık vermeye hazır değillerdi. 1994’te bir savaş başladı ve iki yıl içinde 100 bin kişi öldü. Ruslar’ın işkence, hapise atma ve gelişigüzel adam öldürme eylemleriyle mücadeleleleri daha çaresiz biri duruma geldikçe Çeçenler; silah, para ve politik desteğe ihtiyaç duydu. Ve bu desteği git gide, kendilerine korumadan ziyade sıcak sözler sunan Batı’dan değil Vahabi Müslüman gruplardan aldılar. Ilımlı İslam geleneğindeki birçok Çeçen dışarıdan gelen köktenci etkinin altına girdi. 1999’da savaşın ikinci dalgası başladığında Cihatçılara bağımsızlık mücadelesi içinde üstün konumdaydılar. 20 yıl önce Cihat, Çeçenler için bir amaç değildi ve Cihatçı düşünceler Çeçen Müslümanlar’ın hayat görüşünde yoktu. Eğer Batı harekete geçmezse başkaları geçer. Çeçenistan’da yaşanan şey bugün şu anda Suriye’de de yaşanıyor. Gerçekten aynı şey. Yerli isyancılar silah ve para sahibi olan aşırıların tarafına geçiyor. Ve Çeçenistan’da yaşanan şey Suriye’de çok daha ciddi sonuçlarla tekerrür edecek. Harekete geçtiğimizde soruşturuluyoruz. Neyin neden yanlış gittiğini sorguluyoruz. Peki hiç harekete geçmezsek ne olacak? Müdahale etmediğimiz için bir bedel ödediğimizde ve ödemeye devam ettiğimizde bunun neresi soruşturulacak?
Avusturya BasınıDer Standard: AB’de kriz yaşayan ülkelerde faizler son iki yılın en düşük seviyesinde
Euro bölgesinde devlet tahvili faizleri dün önemli ölçüde geriledi.
Hem İspanya hem de İtalya’da faizler Kasım 2010’dan beri en düşük seviyeye indi.
Avrupa borsalarında yükseliş kaydedilirken, euro zayıfladı.
Bu arada AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Avrupa’da tasarruf politikasının sınırlara ulaştığını söyledi.
Barroso, ülkelere tek tek açıklarını kapatmaları için daha fazla zaman tanınması gerektiğini belirtti.
Yunanistan BasınıTaNea: Kavganın arkasında 400.000 işsiz
Çalışma Bakanı Yannis Vruçis'in Başbakanlığın da talimatıyla İş ve İşçi Bulma Kurumu Yöneticisi İlias Kikilias'ın istifasını istemesi üçlü koalisyon hükümeti içinde çatlaklara neden olabilir. Kaynaklara göre Kikilias’a yönelik tepkinin ardında İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun hiçbir çalışanı olmayan 400 bin aileyi desteklemeye yönelik programı yatıyor. Hükümet Kikilias'ı “Kurumu kendi dükkanı gibi kullanmak, otonomlaşmak ve küstahlık yapmakla” suçluyor.
Hükümet ve Bakanlık Kikilias'a ilişkin kararın değişmeyeceğini ve Paskalya haftasına kadar istifa etmezse yerine başka birinin atanacağını duyurdu. Hükümet ortakları ise konu hakkında önceden bilgilendirilme-melerine tepkili.
İtalya BasınıLa Repubblica: Napolitano’dan partilere uyarı
İtalya tarihinde iki defa üst üste cumhurbaşkanı seçilen ilk kişi olan Giorgio Napolitano dün Parlamento’da yemin etti. Teşekkür konuşmasının ardından partilere hitaben konuşan Napolitano gerçeğe dönülmesini ve hükümet kurma konusunda derhal uzlaşılmasını istedi. Birbirine küs bir aile içindeki bireyleri barıştırmaya çalışan bir büyükbaba gibi davranan Napolitano’nun 40 dakika süren konuşması tam 30 kere alkışlarla kesildi. Napolitano bu makama tekrar gelmeyi asla tahmin etmediğini de sözlerine ekledi.
Berlusconi ve Bersani Napolitano’nun konuşmasını överken 5 Yıldız Hareketi lideri Grillo eleştiren tek taraf oldu: “Siyasi bir konuşma oldu”.
Bu arada hükümeti kurma görevinin birkaç gün içinde verilmesi bekleniyor. Muhtemel adaylar ise eski başbakanlardan Amato, İtalyan Merkez Bankası Başkanı Saccomanni ve Floransa Belediye Başkanı Renzi.
Almanya BasınıAşırı sağcı parti NPD'nin kapatılması tartışmaları, Euro Bölgesi'ndeki tasarruf politikaları ve Mario Götze'nin transferi Alman basınının ağırlıklı yorum konularını oluşturuyor.
Almanya'da Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Hür Demokrat Parti'den (FDP) oluşan koalisyon hükümeti, aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti'nin (NPD) kapatılması için meclisin başvuruda bulunması yönündeki önergeyi reddetme kararı aldı. Muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD) Eyalet Temsilcileri Meclisi ile birlikte Federal Meclis'in de NPD'nin kapatılması için Federal Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasını istiyor. Emder Zeitung 'un cezalarını ödemediği için aşırı sağcı partiye devlet hazinesinden yapılan yardımın dondurulmasını dikkate alan yorumu şöyle:
“Hristiyan Demokrat Parti (CDU), Neonazilerin eskimiş parolalarıyla arasındaki siyasi mesafeyi daha da açmak ve derinleştirmektense, aşırı sağcıları görmezlikten gelerek onları yok olmaya terk etmeyi tercih ediyor. Gerçekten de NPD'nin durumu kötü. Üye kaybının yanı sıra partinin parası da tükeniyor. Aşırı sağın malî kaynaklarının kurutuluyor olması hiç kuşkusuz rahatlatıcı bir düşünce. Ancak bu, tehlikeli düşüncelerin insanların kafasında var olmaya devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Para her şey demek değildir ve bu söz bu duruma gayet uygun.”
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'nun Avrupa'da uygulanan kemer sıkma politikalarının artık sınırlarına ulaştığı yönündeki açıklamaları Alman basınında yankı yarattı. Münchner Merkur gazetesi Barroso'nun açıklamalarını Almanya açısından değerlendiriyor:
“Almanya Başbakanı Angela Merkel hafta başında yaptığı açıklamada, vergi kaçıran Bayern Münih Başkanı Uli Hoeneß'in kendisini ‘hayal kırıklığına uğrattığını‘ söylemişti. Ancak biçare Merkel, o anda Barroso'nun onu, çok daha büyük bir hayal kırıklığına uğratacağını henüz bilmiyordu. AB Komisyonu Başkanı, dün Avrupa‘da artık yavaş yavaş tasarrufa bir son verilmesi gerektiğini ifade etti. Tasarruf politikalarından dönüş yapılması, şimdiye kadar ulaşılan noktayı riske atmak ve yeniden, borçlanmanın tatlı zehrine kanmak anlamına gelir. Merkel buna izin veremez. Aksi takdirde yeni kurulan ve Euro Bölgesi'nden çıkılmasını savunan ‘Almanya'nın Alternatifi' partisine güç kazandırmış olur. Euro karşıtları, daha Federal Meclis'e ayak basmadan başbakana zorluk çıkartıyorlar. Bu konuda, en azından Alman vergi mükellefleri, hayal kırıklığına uğramamalı.”
Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung 'un tasarruf politikalarının yumuşatılması konusundaki yorumu ise şu şekilde:
“Elbette Euro ülkeleri, kısa vadede tasarruf ve reform programlarından bütünüyle vazgeçemeyecek. Kaldı ki bu durum para birliğinin büyük güven kaybına mal olur. Yumuşak bir geçişe ihtiyaç var. Avrupa Birliği Komisyonu, istikrar ve büyüme paketinin katı kurallarını daha bireysel bir biçimde yorumlayabilir ve kriz içindeki ülkelerin bütçe hedeflerine ulaşmaları için onlara çok daha fazla zaman tanıyabilir. Buna ek olarak uzun vadede ise bir zamanlar coşkuyla karşılanan paktın sabit, değişmez kurallarının herkes için hâlâ döneme uygun olup olmadığı üzerine düşünülmesi gerekir. Kriz gösteriyor ki paranın ortak olmasına karşın Avrupa ekonomik açıdan çeşitlilik taşıyor.”
Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden Alman takımlarından Bayern Münih'in Borussia Dortmund'un yıldız futbolcusu Mario Götze'yi sezon sonunda transfer edeceğini duyurması Alman basınında geniş yer buluyor. Märkische Oderzeitung 'un sansasyonel transfer haberiyle ilgili yorumu şöyle:
“Sportif ve malî yönleri bir yana, Bayern Münih'in bu transferi, neden özellikle şimdi kamuoyuna açıkladığı sorusu ortaya çıkıyor. Zira bilhassa Borussia Dortmund açısından en yetenekli futbolcusunun gidiyor olması ile ilgili haber, çok uygunsuz bir zamanda yayılıyor. En nihayetinde Dortmund, bugün Real Madrid gibi bir takımı ağırlıyor. Her ne kadar Dortmundlu aktörler tersini iddia etse de yılın maçı niteliğindeki bu karşılaşmaya yönelik en verimli hazırlık, herhalde başka türlü olurdu. Duyurunun zamanlaması Bayern'in, kulüp başkanı Uli Hoeneß ile ilgili tartışmadan uzak kalmak istediği ihtimalini güçlendiriyor. Şampiyonluklar rekortmeni, hakkındaki olumsuz haberlere daha fazla seyirci kalmak istemedi. Bayern en kısa yoldan başka manşetlerle durumu değiştirmeye çalışıyor.”
Diğer..
İsrail Basını
Maariv: İsrail "Marmara" yaralılarına da tazminat vermeyi düşünüyor
İsrail - Türkiye arasında Mavi Marmara olayları konusunda tazminat görüşmeleri dün başladı. İlk etap görüşmelerde, ölen Türk vatandaşlarının ailelerine verilecek tazminat konusu görüşüldü. Görüşmeler sırasında , İsrail'in yaralılara da tazminat verme ihtimalinden bahsedildi. İsrail tarafı orduya karşı açılan tüm davaların kapatılma talebini de dile getirdi.
İsrail heyetinde Yaakov Amidror ve Yosef Ciechover görev alıyor. Türk heyetinde ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Feridun Sinirlioğlu bulunuyor. Bazı kaynaklara göre, iki taraf önce prensipte ödeme şekli ve süresi konusunda anlaşmaya varmayı hedefledi. Nitekim , bu konularda uzlaşmaya varıldığı belirtilirken , tazminat miktarının gündeme gelmediği belirtiliyor. İsrail tarafına göre görüşmeler sakin ve olumlu bir ortamda yapıldı. Yetkililer tazminat ve askerlere açılan davaların iptali konusunda anlaşmaya varıldığında iki ülke arasındaki ilişkilerin krizden önceki normal seviyeye döneceğine dikkat çekiyor. Tazminat miktarı konusunun görüşüleceği ikinci tur görüşmelerin de vakit kaybetmeden yapılması bekleniyor.
(bbc türkçe/trtürkhaberdar/dw türkçe)
YORUM YAZIN