Header Ads

Gazi Mahallesi Olayları'nın 18. Yıldönümü: Gazi Halkı Hala Adalet Bekliyor


Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995'te Alevi yurttaşların bulunduğu kahvehanelerin taranmasıyla başlayan ve Ümraniye'ye de sıçrayan olaylarda yaşamını yitiren 22 kişi Gazi Mahallesi'nde düzenlenecek törenlerle anılacak.

Sivil toplum örgütleri bugün saat 10.00'da Gazi Mahallesi Eski Karakol binası önünde bir araya gelecek. Buradaki törenin ardından gruplar, Gazi Mahallesi Mezarlığı’na yürüyerek ölenlerin mezarına karanfil bırakacak.

Gazi Olayları

Olaylar, İstanbul Gazi Mahallesi'nde 12 Mart 1995'te akşam saat 20.30 sularında, çoğunlukla Alevilerin gittiği kahvehanelerin taranmasıyla başladı. "Kimliği belirsiz" kişiler, Öntaş, Dostlar ve Yavuz kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi'ni taradı. Saldırıda, 76 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya yaşamını yitirdi, 5'i ağır 25 kişi yaralandı. Saldırganlar, saldırıda kullandıkları taksinin şoförünü de öldürdü, taksiyi ateşe verdi.

Binlerce kişi, saldırıdan hemen sonra sokaklara akın etti. Polis, Gazi Karakolu'na doğru yürüyen binlerce kişinin üzerine ateş açtı. Bu sırada Mehmet Gündüz başından vurularak öldürüldü.


Olayların ardından Gaziosmanpaşa'da Gazi Mahallesi ile Zübeyde Hanım ve Esentepe'de sokağa çıkma yasağı ilan edildi, buna rağmen İstanbul'un dört bir yanından mahalleye akın eden 15 bini aşkın kişi cemevi önünde toplandı. Katledilenlerin cenazelerini isteyen kitle, cenazelerin verilmemesi üzerine bir kez daha karakola yürüdü. Yürüyüşe müdahale eden polis, 15 kişinin daha hayatını kaybetmesine yol açtı.

Olaylardan sonra yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi.

DEVLET OLAYI ÜZERİNE YIKACAK ÖRGÜT BULAMADI
Devlet, saldırıyı üzerine yıkacak örgüt bulmakta zorlandı. Önce "PKK yaptı" denildi, ardından ise "TİT üyeleri ateş açtı" açıklama yapıldı. Dönemin DYP'li İçişleri Bakanı Nahit Menteş, "PKK olabilir, Hizbullah olabilir. Beraber işbirliği yapmış da olabilirler. Yani kötülükte her zaman işbirliği yapabilir bunlar" şeklinde açıklama yaptı. Örgüt bulamamaktan muzdarip olan Menteş, "Hangi örgüt olduğunu bilsek, olay bitecek. Ancak şu bir gerçek ki 12 Eylül öncesi Dev-Yol ve Dev-Sol buralarda at oynatmış" dedi.


ÇİLLER: DEVLET SAĞDUYULU DAVRANDI
Gazi Olayları sırasında Başbakanlık koltuğunda Tansu Çiller oturuyordu. Başbakan Çiller, halkın üzerine kurşunlar yağdırıldığı sıralarda partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Açıkça söylüyorum; devlet bu kadar sağduyulu ve olaya bu kadar hakim olmasaydı, bugün kontrol altına alınmış olan bu olay çok daha vahim bir hale gelebilirdi" sözleriyle, devletin sağduyulu olduğundan bahsediyordu.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, "Hata yapan var mıdır? Vardır. Kim hata yaptıysa cezasını çeker. Yasalar meydanda, bizim durumumuz meydanda. Ama bizim başka bir polisimiz daha yok. Hatalarımızı, eksiklerimizi, yanlışlarımızı düzelteceğiz, onları aradan çekip gerekirse pasifize edeceğiz, ayrı görevlere göndereceğiz" şeklinde açıklama yaptı.


SUÇ DUYURUSU 8 GÜNDE KARARA BAĞLANDI
Katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları, dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Müdürü Necdet Menzir, "Polis ateş etmedi" diyen İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller ve "1000 operasyon" yaptık diyen Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar gibi isimlerin de yer aldığı sorumlular hakkında suç duyurunda bulundu. 11 Nisan 1995'te yapılan suç duyurusu hızla sonuçlandırıldı. Sekiz günlük "incelemenin" ardından takipsizlik kararı verildi.

Dönemin sorumlularından Ağar, Menzir ve Kozakçıoğlu ödüllendirildi. Aralık 1995 seçimlerinde DYP'den milletvekili seçilerek, dokunulmazlık zırhı ile korundu.

Soruşturma sonucunda sadece Gaziosmanpaşa Emniyet Müdürü Mehmet Han Tokuş görevinden alındı.



Eyüp Cumhuriyet Başsavcısı Ali Ural Büyükdinçer, beş aylık soruşturma sonucunda hazırladığı ve üst düzey tek bir polisin yer almadığı iddianamede, 20 polisin "Müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek"ten cezalandırılması istendi.

Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 13 Temmuz 1995'te başlayan dava, "kamu güvenliğinin sağlanamayacağı" gerekçesiyle Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. 11 Eylül 1995'te Trabzon'da başlayan dava, beş yıl içerisinde görülen 31 duruşma sonunda karara bağlandı. 3 Mart 2000'de, 20 polisin 18'i hakkında beraat kararı verildi. Halkın üzerine ateş açarken görüntülenen polislerden Adem Albayrak dört kişiyi öldürmekten 4 yıl 8 ay, Mehmet Gündoğan ise iki kişiyi öldürmekten 3 yıl 9 ay hapse mahkum edildi. Göstermelik olarak verilen bu cezalar da ertelendi.



TÜRKİYE AİHM'DE MAHKUM OLDU
Yargıtay, 11 Temmuz 2002'de kararı onayladı. Katliamda yakınlarını kaybedenler AİHM'e başvuru yaptı. AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinde düzenlenen, "Yaşama hakkı ve 13. maddesinde düzenlenen, Milli makamlara başvuru yollarının kapatılması hükümlerine aykırı davrandığı sonucuna vardı. Türkiye, toplam 510 bin Euro tazminat ödemeye mahkum edildi.

Hasan Ocak, 21 Mart'ta kaçırıldı. Ocak'ın cansız bedeni ailesi, arkadaşları ve insan hakları savunucularının kararlı mücadelesi sonucu Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda bulundu.

Gazi halkından 103 kişi hakkında da "yasadışı gösteri yapmak", "devlet malına zarar vermek" iddialarıyla dava açıldı.

Olaylarla ilgili tanıklık yapmak, öldürülen yakınlarıyla ilgili sorumlular hakkında şikayette bulunmak için adliyelere gidenler, "sanık" olarak yargılandı.

İTİRAFLARA RAĞMEN MÜDAHİLLİK TALEBİ KABUL EDİLMEDİ
Ergenekon soruşturması ailelerin umutlarını canlandırdı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Osman Gürbüz'ün verdiği ifadeler doğrultusunda Gazi Katliamı yeniden gündeme geldi. Ergenekon iddianamesinde katliamın başında "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın olduğu, 10 kişilik kontrgerilla ekibi tarafından gerçekleştirildiği bilgisi yer aldı.

9 numaralı gizli tanık, kahvehane tarama ve adam öldürme olaylarının bizzat Ergenekon'un tutuklu sanıklarından, JİTEM'in kurucusu Veli Küçük'ün talimatıyla, Osman Gürbüz tarafından gerçekleştirildiğini açıkladı. Zekeriya Öz'e ifade veren Osman Yıldırım, Osman Gürbüz ile birlikte çalıştıklarını itiraf etti. Tüm bu itiraflara rağmen ailelerin yaptığı müdahillik talebi "dava kapsamına girmediği" gerekçesiyle kabul edilmedi.

(cumhuriyet/etha)



Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.