Derya Sazak: Başbakan'ın Sözlerini Üstümüze Alınmıyoruz. Haberimiz Doğrudur. Aksi Kanıtlanırsa Mesleği Bırakırım.
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "İmralı zabıtları" haberini kast ederek dile getirdiği "Çözüme katkıda bulunacaksan, böyle bir haber yapmamalıydın. Böyle yapacaksan, batsın senin gazeteciliğin" sözlerine karşılık verdi.
Sazak, yayımladıkları haberi yapan gazeteci Namık Durukan'ı savunurak, "Milliyet’in 62 yıllık tarihi böylesine altın sayfalarla doludur. Pusulamız şaşmaz: Haber doğruysa basarız! Haberin doğru oladığı kanıtlanırsa, mesleği bırakmaya hazırım. Sayın Başbakan’ın ‘Batsın böyle gazetecilik’ sözlerini üstümüze almıyoruz!" dedi.
Derya Sazak'ın "İmralı zabıtlarıyla tarih yazmak" başlığıyla yayımlanan (4 Mart 2013) yazısındaki ilgili bölüm şöyle:
İmralı zabıtlarıyla tarih yazmakTürkiye gibi ‘haber cenneti’ ülkelerde gündem oluşturmak zor değildir. Çoğu zaman gündeme konu olan haber ve başlıklar ‘sansasyonel’dir. Ertesi güne kalmaz, uçup giderler. 24 saat sonra kimse hatırlamaz bile. Arşivler böylesine ‘sanal’ yığınla gazeteyle doludur. Eskiden bunlar kâğıt olarak SEKA’ya giderdi. Çağ değişti artık ‘dönüşerek’ daha az ağaç kesimine yol açacak şekilde tasarruflu kullanılabiliyorlar.
Milliyet, 28 Şubat Perşembe günkü ‘İmralı zabıtları’ manşetiyle gerçek anlamda ‘gündem’ oldu.
Daha doğrusu, ‘gündem’de olan bir haberin ayrıntılarını okurlarla paylaşarak gazeteciliğin temeli olan ‘haber verme’, toplumu bilgilendirme işlevini hakkıyla yerine getirdi.
Ertesi gün, 1 Mart’ta ise medyada ‘her gazetecinin rüyası’ olan bir durum yaşadık. .............. Milliyet, 23 Şubat tarihli görüşmenin notlarını ele geçirdi. Ve yayımladık. .............
Muhabirin yükselişi
Aslında böyle zamanlarda ‘gazetecilik adına’ seviniyoruz. Ve biz de başka gazetelerde çıkan, gerçek ve topluma yararlı olacağına inandığımız haberleri ‘kaynak’ göstererek Milliyet’te kullanıyoruz. Ancak bunu yaparken ajans, gazete, televizyon ayrımı yapmadan mesleki saygıyı, muhabir emeğini yücelterek, haber kiminse onun adını veriyoruz. Zaten aksi etik dışı olur. İntihal/çalıntıya girer.
Kimi meslektaşlarımız Milliyet’te başarılarıyla kendisini yıllardır kanıtlamış olan arkadaşımız Namık Durukan’ın haberini ‘gazetecilik’ ürünü saymak yerine ‘kim sızdırdı?’ tartışmasından hareketle Milliyet’i yıpratmaya çalıştılar ama Cumhuriyet gibi geleneği olan kurumlar, özden uzaklaşıp ‘isim vermekten’ neden kaçındılar anlayamadım?!
Haberi, ‘Paris cinayetinden daha büyük bir sabotaj’ olarak gören ‘resmi gazeteciler’ bu olasılıklardan sadece birisine değinmediler: O olasılık, bütün o komplolar dışında ‘haberin bir muhabir tarafından çıkarılmış’ olduğu gerçeğiydi.
Gazetecilik hayli zamandır dibe vurduğu için doğal olarak ‘haberci’nin adı da, değeri de unutuldu!
Akla her türlü komployu getirenleri, 28 Şubatvari yöntemlerle ‘andıçlayanları’ daha fazla yormamak için basit gerçeği açıklıyorum:
Namık Durukan’ı Ankara Büro’da ve Milliyet’te yayın yönetmenliği yaptığım 1995-98 yılları arasındaki dönemden bu yana tanıdığım için Fikret arayıp, ‘Namık, İmralı görüşmesinin tam metnini almış’ dediğinde sayfayı hazırlamaya başladık. Milliyet Yayın Yönetmeni Yardımcısı Umut Alphan, Yayın Koordinatörü Tahir Özyurtseven metni okudu ve manşeti attık. Çünkü Namık’a kendim gibi güveniyordum. Onu 28 Şubat sürecinde generallere karşı korumuştum!
Beni hiçbir zaman yanıltmadı!
Ankara Büro Şefimiz Serpil Çevikcan’a da gazete baskıya girene dek başlık ve spotları, metni noktası virgülüne okuduğu için teşekkür ediyorum.
Namık’ı bir kez daha kutluyorum. Bu yıl ödülleri toplayacak!
İtiraf ediyorum, ‘İmralı Zabıtları’ başlığı bana aittir! Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD) üyesi kıdemli bir Meclis muhabiri olarak mesleğe başladığım yıllarda okuduğum İstiklal Savaşı’nı yöneten Birinci Meclis’e ait, ‘Gizli Celse Zabıtları’ kütüphanemde baş köşede durur. Üstadımız Altan Öymen gibi ‘eski Meclis Türkçesiyle’ konuşmayı, ‘Beyefendi’ demeyi severim. O an aklıma ‘zabıtlar’ geldi.
Evrensel ilkeler
Milliyet’in 62 yıllık tarihi böylesine altın sayfalarla doludur.
Pusulamız şaşmaz:
Haber doğruysa basarız!
Sayın Başbakan’ın ‘Batsın böyle gazetecilik’ sözlerini üstümüze almıyoruz! ................ Bizi hedef gösterenlere evrensel gazeteciliğin en saygın ödülüyle anılan Pulitzer’in ilkelerini hatırlatıyorum:
‘’Korkmayın! Ancak bir dosyaya el atmadan önce, mutlaka haklı olduğunuzdan emin olun! Bir uçtan ötekine geçmeyin ve büyük bir titizlikle tarafsız, bağımsız ve adil davranmaya dikkat edin.’’
Namık’ın haberi doğrudur.
Aksi kanıtlanırsa mesleği bırakmaya hazırım.
Saygılarımla.
YORUM YAZIN