Cumartesi Anneleri: İlk Önce Bizlerin Acısını Dindirsinler
Galatasaray Meydanı'nda 418. kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen gazeteci Nazım Babaoğlu'nun akıbetini sordu. Kayıp yakınları, "Türkiye devleti annelerimizin gözyaşı olmaktan vazgeçsin" dedi.
Galatasaray Meydanı'nda 418. defa oturma eylemi yapan kayıp yakınları, kayıpların fotoğraflarını taşıdı, karanfiller taşıdı. Cumartesi Meydanı'nda oturma eylemi yapan kayıp yakınlarından ilk olarak, kayıp Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız konuştu. Meclis'te kabul edilen Uludere Raporu'na tepki gösteren Hanife Yıldız, "Sanki orada köylüleri UFO'lar bombalamış da bir tek suçlu bulunamadı" dedi. Yıldız, "Dönüp dolaşıp gene bizleri suçlayacaklar" diye konuştu, ardından oğlunun adıyla kaleme aldığı mektubu okudu.
'HEP YALAN DUVARIYLA KARŞILAŞTIK'Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Ali Ocak da, "Adalet karşısında hep yalan duvarıyla karşılaştık. Artık yalanlarla yaşamak istemiyoruz. Madem yeni bir süreç yaşanıyor diyorlar, ilk önce bizlerin acılarını dindirsinler" şeklinde konuştu.
Nazım Babağolu'nun kaybedilmesinden önce yine Urfa'da kaybedilen Hüseyin Taşyayla'nın oğlu Şerif Taşyayla da, "Tüm dünya burada her hafta oturduğumuzu biliyor. Ama Türkiye bilmiyor, hükümet bilmiyor, yetkililer bilmiyor" dedi. Taşyayla, babasının kaybedildiği dönemde ölüm timlerinin bölgede cirit attığını hatırlattı, "Babamın eve geldiği her akşam büyük mutluluk yaşardık. Ama o artık yok. Düşmanlığın böylesini anlamakta güçlük çekiyoruz. Bizler kayıplarımızı, kemiklerimizi istiyoruz" diye konuştu.
'DEVLET AH'IMIZLA HESAPLAŞMALI'Nazım Babağolu kaybedildiğinde Urfa'da çalıştığını söyleyen Gündem Gazetesi editörlerinden Bayram Balcı, tanıklığını anlattı. "1990'lı yıllar, Kürdistan'da devlet örgütlerinin sınırsız terör estirdiği yıllardı. Urfa'da devletin ölüm listesinde 22 kişi vardı ve bunlardan sadece 1 kişi sağ kurtulabildi" diyen Balcı, "Nazım, geleceği olan bir gazeteciydi. Araştırıyordu, sorguluyordu. Özellikle Ortadoğu konusu ile yakından ilgiliydi. Kaçırıldığında Sedat Bucak'ın evine götürüldü. Ona sadece, 'Urfa’da Özgür Gündem gazetesini kimler okuyor?' diye sordular. Bu kadar gözleri dönmüştü" şeklinde konuştu. Tanıklığını anlatırken gözleri dolan Balcı, "Devlet gerçekten helalleşmek istiyorsa, bizlerin ah'larıyla da hesaplaşmak zorundadır. Türkiye devleti, analarımızın gözyaşı olmaktan vazgeçsin" diye konuştu.
Nazım Babaoğlu'nun annesi Makbule Babaoğlu da, ses kaydıyla kayıp yakınlarına seslendi. Anne Babaoğlu, oğlunun katillerinin bulunmasını, hükümetin elindeki yetkileri kullanmasını istedi, "Artık barış gelsin, biz analar barış istiyoruz" şeklinde konuştu.
'BUCAK AŞİRETİNİN EVİNDE KAYBEDİLDİ'418. oturma eyleminde kayıp yakınları adına basın açıklamasını Semra Çelebi yaptı. "Basın iktidarlara karşı değil, halka karşı sorumludur" diyen Çelebi, "Yakılan köyler, devletin yurttaşlarını öldürmek için kurduğu çeteler, ölüm kuyuları, toplu mezarlar, işkencede ölenler, infaz edilenler, gözaltına alınarak kaybedilenler büyük medya için haber değeri taşımadı. Ana akım medya halka karşı değil, iktidarlara karşı sorumlu davrandı" dedi.
Gerçeği yazan gazetecilerin ise hedef gösterildiğini ifade eden Çelebi, 19 yaşındayken gözaltına alınarak kaybedilen Nazım Babaoğlu'nun da bunlardan biri olduğunu anlattı.
12 Mart 1994 tarihinde Siverek'te bir haber için gittiğinde gözaltına alınan Gündem Gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu'nun dönemin DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak'a bağlı aşiret evine götürülerek kaybedildiğini anlatan Çelebi, o tarihten beri kendisinden haber alınamadığını belirtti. Tüm hukuki girişimlerin sonuçsuz kaldığını anlatan Çelebi, AKP hükümetleri döneminde de bir ilerleme sağlanamadığını ve engellemelerle karşılaşıldığını, konu ile ilgili yapılan haber ve kitapların soruşturmalara uğradığını aktardı.
"Meclis'teki gazetecilere sesleniyoruz, meslektaşınız Nazım Babaoğlu için ne zaman harekete geçeceksiniz?" diye soran Çelebi, Sedat Bucak, dönemin Urfa valisi ve üç dönemdir AKP Tekirdağ Milletvekilliği yapan Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Mehmet Ağar, Doğan Güreş, Tansun Çiller, Murat Karayalçın, Süleyman Demirel gibi dönemin yetkililerinin suçlu olduğunu söyledi.
Eylem, 419. haftada buluşma sözüyle sona erdi. (etha)
YORUM YAZIN