Başbakan Erdoğan: Tutanakları Sızdıranları Yakında Açıklayacağız
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda dolaşan belgelerin de kimler tarafından nasıl sızdırıldığını kısa zaman içinde açıklarız" dedi.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada,
1970'lerde, 1980'lerde sanatçıların ağır baskılar da yaşadığını anımsatarak, merhum Cem Karaca'nın yıllarca gurbete mahkum olduğunu, Ahmet Kaya'nın gurbette hayata gözlerini yumduğunu ifade etti.
Erdoğan, geçmişte devletin bu anlayışı sonucunda gurbete çıkmak zorunda kalan Şivan Perver'in de benzeri bir otoriter anlayışı, tek tipçi zihniyet ve terör örgütünün baskıları sonucunda, doğduğu topraklara hasret içinde yaşadığını söyledi. Başbakan Erdoğan, söz konusu sanatçıların, şarkıları elden ele, gönülden gönüle dolaşırken, kitlelere ulaşırken radyolarda, televizyonlarda kendilerine yer bulamadıklarını kaydetti.
''Ahmet Kaya'ya yapılanları unutmayın'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: ''Neler yaptılar? O köşelerinden yazı yazanlar, duayen geçinenler, çok satan gazetelerin köşe yazarları neler yaptılar? Salondan zor kaçırıldı Ahmet Kaya. Ama aynı Ahmet Kaya, beni Pınarhisar'a uğurlayanlardan biriydi. Çünkü o da duyguların insanıydı. Farklı dünya görüşlerinin insanı olabiliriz ama bunu da gerçekleştiren bir insan oldu. Belediye Başkanlığım döneminde de kendisi ile bu noktadaki münasebetlerimiz çok çok farklıydı. Seçkinler tarafından, kaymak tabaka tarafından, sözde aydınlar tarafından bu müzik ve bu sanatçılar horlandılar, aşağılandılar. Bugün bile 21. yüzyılda o demode anlayışı sürdüren, halkın müziğini, tercihlerini, sevdiği müzisyenleri aşağılamaya, horlamaya devam edenler var. Bugün bile toplumu bir mühendis gibi şekillendirme, toplumun tercihlerini aşağılama, topluma dayatmalar yapma özlemi, arzusu, sevdası içinde olanlar var. Dinlersiniz, dinlemezsiniz. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ama halkın tercihine, halkın duygularını ifade etme biçimine saygı duymak, tahammül etmek zorundasınız. Merhum Müslüm Gürses'in hayatı da eserleri de işte bu toplum mühendislerine, işte bu halkı aşağılayanlara verilmiş en güzel cevaptı. Belediye Başkanlığım döneminde, kendisiyle zaman zaman görüşmelerim olmuştu. Kendisinin nasıl o duyguların insanı olduğunu o zaman çok iyi anlamıştım. İfadelerinde zaten bütün o yaptığı müzikte bunu görüyorsunuz. Sesinde de müziğinde de bunu hissediyorsunuz. Müslüm Gürses'i, eserleriyle olduğu kadar işte bu itirazlarıyla da hatırlayacak, arkadaşlarıyla, muasırları ile gerçekleştirdiği sessiz devrimi, her zaman hafızamızda diri tutacağız.''
'Bu nasıl milliyetçiliktir?'
Erdoğan, şehit aileleri ve gazilerin tereddüt içinde olmamasını isteyerek, şunları kaydetti:
''Şehit aileleri hiç ama hiç tedirgin olmasın. Gazilerimiz asla tereddüt içinde olmasın. Bizim şehitlerimiz hangi yoldaysa biz de o yoldayız. Bizim gazilerimiz düşmanlarına nasıl davrandıysa biz de aynen o şekilde davranacağız. Aynı istikametteyiz. Biz yenilginin jargonuyla konuşan bir millet değiliz, hiçbir zaman böyle olmadık, hiçbir zaman olmayız. Bizim muhayyilemizdeki Türkiye, çok büyük bir Türkiye'dir. Ve biz MHP ve CHP Genel Başkanı'nı muhayyilesindeki ürkek ve küçük Türkiye'yi tanımadık ve tanımıyoruz. Allah aşkına bu nasıl bir milliyetçiliktir. Kendi ülkesini bu kadar küçük, bu kadar ürkek, bu kadar korkak gören, kendi ülkesini sürekli yenilgiyle anan birisi nasıl milliyetçi olabilir? Bu ülkenin şehitleri, en son şehit kendileri olsun umuduyla canlarını verdiler. Kendi annelerinden sonra hiçbir anne ağlamasın diye canlarını ortaya koydular. Bu şehitler bu toprakların huzuru, birliği, kardeşliği için canlarını ortaya koydular. Şehitleri, şehit ailelerini istismar edip bu ülkeye korkaklık, ürkeklik, bunun yanında fitne salmak milliyetçilik değildir ve olamaz. Şehit cenazelerinin başında slogan atmak, şehit ailelerini, gazilerini kedi siyasi çıkarları uğruna sömürmeye kalkışmak milliyetçilik değildir ve olamaz.''
'Terörü çözmek için ne yaptılar?'
Erdoğan, şu anda dolaşan belgelerin kimler tarafından, nasıl sızdırıldığını kısa zamanda ortaya koyacaklarını söyledi. Başbakan Erdoğan 30 yıl içinde CHP ve MHP'nin de iktidar ortağı olduğu dönemler olduğunu ifade ederek, ''Terörü çözmek için ne yaptılar? Koca bir hiç. 30 yıl boyunca CHP'nin de MHP'nin de muhalefette oldukları dönemler oldu. Peki, çözüme katkı sağlamak için ne yaptılar? Koca bir hiç'' diye konuştu.
Erdoğan, CHP'nin bu süreçte yaptığının sadece bir kaç rapor hazırlamak olduğunu ve şu anda da geçmişte hazırladıkları o raporların gerisinde olduklarını ifade ederek, MHP'nin bu süreçte küfretmekten, hakaret etmekten, öfke ve nefreti büyütmekten ve şehit cenazelerini istismar etmekten başka hiç bir şey yapmadıklarını kaydetti. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Her salı Bahçeli'yi dinleyin, nefret, kin, intikam, küfür, ne isterseniz var. İktidarda oldukları zamanda çözüme yanaşmadılar, muhalefette oldukları dönemde de çözdürmediler. 'Biz çözmüyoruz, hiç kimsenin çözmesine de müsaade etmeyiz' dediler. 30 yıl boyunca nasıl direttilerse, bugün de aynı şekilde diretiyorlar. 30 yıl boyunca çözümün önünde nasıl engel oldularsa, bugün de aynı şekilde engel oluyorlar. Dikkat edin, hiç bir tasavvurları, önerileri yok, hatta neyi eleştirdiklerini, neye karşı çıktıklarını dahi bilmez haldeler. Bizi ihanetle suçlayacak kadar izanları yitirmiş, kaybetmiş olanlara buradan açık söylüyorum: Siz terör karşısında 30 yıl milli bir duruş sergilemediniz, bugün de milli bir duruş sergileyemiyorsunuz. Eğer ortada bir ihanet varsa, o ihanet gençlere, annelere olan ihanettir, bu terörün çözülmesini engelleyerek millete yapılan ihanettir. CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çıkmış sürekli şunu söylüyor: 'Yalan söyleyenden Başbakan olmaz' diyor. Bu süreçte CHP Genel Başkanı'nın söylediği tek söz budur; evet, alan söyleyenden Başbakan olmaz, doğru. Bunun için de Kemal Kılıçdaroğlu bu ülkede Başbakan olamadı, yalan söylemeye devam etti ve Başbakan olamayacak. Güya terör meselesini çözmek konusunda istekli gibi yaparak, kalktılar AK Parti'ye ziyarete geldiler. Biz süreci başlattığımızda, bize kredi vermekten bahsettiler. Şu anda geldikleri noktada ulusalcılar CHP'yi tamamen ele geçirmiş, CHP'yi eski günlerine, kuyunun dibine yeniden çekmiş durumdalar. İşte geldiler, kabul ettik. Sayın Kılıçdaroğlu 3 kişi ile beraber geldi. Dedim ki 'MHP randevu verdi mi size?.' 'Hayır vermedi.' 'Umudunuz var mı?' Yok. 'Peki ona ihtiyacımız var mı?' Yok. 'Beraber yasa hazırlayabilir miyiz? hazırlayabiliriz; Anayasa hazırlayabilir miyiz? hazırlayabiliriz. Tamam ben şu anda yanımdaki 3 arkadaşımı hemen görevlendiriyorum, siz de yanınızdaki 3 arkadaşınızı hemen görevlendirin, vakit kaybetmeyelim.' Hemen Sayın Hamzaçebi söz istedi; 'bu hemen olmaz' dedi. Ne zaman olur? Bir iki ay. Nice 2 aylar geride kaldı. Niye? Çünkü hazırlıkları yok ve böyle bir dertleri, sıkıntıları yok. Sadece dostlar alışverişte görsün. 10 tane madde ile karşımıza çıktılar, 'Öneri mi?' diye sordum kendisine, 'hayır, bir tespit teşhis' dedi. Zaten medyada her zaman okuduğumuz, izlediğimiz şeyler. Var mı önerin? yok; çalışsınlar, yok. Hala diyor ki 'bu işin çözüm yeri parlamentodur.' Parlamentoda kapalı oturumlarda da bu işi çok konuştuk, açığında da zaten her zaman konuşuyoruz. Samimiysen, dürüstsen, o 3 arkadaşını görevlendir, benim 3 arkadaşım da belli, otursunlar, bir araya gelsinler, ne gerekiyorsa yapalım, hazırım.''
'Aynı zamanda sansürün de karşısında dururuz'
Başbakan Erdoğan, CHP'nin Meclis kürsüsünden ırkçılık yapan milletvekili kazandığını, CHP'nin böylece rücu ettiğini kaydetti. CHP'nin 30 yıl boyunca bu meselinin çözümü için nasıl ayak direttiyse, bugün de ayak direttiğini belirten Erdoğan, MHP'nin bu meselenin çözümünü nasıl engellediyse, bu meselenin devamından nasıl çıkar sağladıysa bugün de aynısını yaptığını bildirdi. Erdoğan, ''Bir kısım medya, 30 yol boyunca terör karşısında nasıl gayri milli bir tutum takındıysa, bugün de aynı şekilde gayrimilli tutum takınıyor'' dedi.
Erdoğan, bu sürece destek vermenin sadece siyasilerin görevi olmadığını, sivil toplum kuruluşları ve medyanın da görevi olduğunu ifade etti. ''Basın özgürlüğü'' denildiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: ''Balıkesir'de İmralı görüşmelerini yayımlayan gazete ile ilgili ifadelerim oldu. Hiç kimse bu gayri milli yayıncılığı eleştirmiyor, hiç kimse bu sabotajın üzerine gitmiyor. Köşelerinden o bildik yazarlar, bize basın özgürlüğü dersi vermeye kalkıyor. Sınırsız bir özgürlük olamaz. Kimse kimsenin özgürlük alanına tecavüz edemez, kendi özgürlük alanında oynarsın. Medya nasıl kendine göre bir özgürlük alanı ilan ediyorsa, hem de milli çıkarları çiğneyerek yayın yapacak kadar, özgürlüğü suistimal edecek kadar özgürse; biz de hissiyatımızı açıklamak konusunda ve sorumluluk üstlenen insanlar olarak, bir başbakan, bakanlar ve milletvekilleri olarak kadar, bizler de en az onlar kadar özgürüz. Biz eleştirimizi açık açık dile getiririz. Ama aynı zamanda sansürün de karşısında gazetecilerden önce dururuz ve durduk. Hiçbir devirde yazamadıklarını bu devirde yazıyorlar. Hakaretse en ağır hakaretleri yapıyorlar. Biz onlara kürsülerden cevap vermiyoruz, diyoruz ki 'biz hukuk devletindeyiz, bunlar gitsinler mahkemelerde bunun hesabını versinler.' Bazıları da diyor ki 'mahkemelere göndermeyin.' Ne yapacaktık? Küfretsin, hakaret etsin, gelen giden vursun.' Yok böyle bir şey ya. Gereği neyse o yapılacak. Hukuk devleti zaten bunun için var. Ben şunu söylemekten de hiç ama hiç çekinmiyorum. Türkiye'nin aleyhine olacak, sürecin aleyhine olacak istismarcılara koz verecek böyle bir yayın yapmak asla ve asla milli bir tavır değildir. Basın özgürlüğü diyenler, gitsinler İngiltere'ye, ABD'ye baksınlar. Bizdeki gibi oralarda da basın üzerinde sansür yok. Ama orada medya milli meseleler karşısında, milli bir tavır göstermeyi başarıyor. Bu ülkede 30 yıl boyunca CHP ve MHP, terör karşısında nasıl bir milli duruş sergilemediyse, o malul medya da milli duruş sergilemedi. Bir yandan Hükümeti bu konuda sıkıştırmaya gayret ediyorlar, bir yandan da her çözüm teşebbüsünü, bugünlerde yaptıkları gibi sabote etmenin peşinde oldular.''
'Altın tepsi üzerinde her zaman sundular'
Başbakan Erdoğan, CHP ve MHP'nin, terör örgütünün bu ülkede siyaseti şekillendirmesine, siyaset üzerinde etkili olmasına zemin hazırladıklarını, bunun fırsatını altın tepsi üzerinde her zaman sunduklarını söyledi. Bazı medya kuruluşlarının yaptıkları yayınlarla terör örgütüne ''oksijen sağladığını'' belirten Erdoğan, kendilerinin ise 10 yıl boyunca olduğu gibi bugün de millet ile birlikte yürüdüklerini anlattı. Erdoğan, ''CHP, MHP, BDP ile değil, malum medya ile değil, bu yolda bu süreçte milletimizle birlikte yürüyoruz, farkımız bu'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Onlar sabote etmeye çalışsın; onlar bozmaya, kırmaya, yıkmaya çalışsın, Biz yapmak için, kanı durdurmak için, gözyaşlarını durdurmak için kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Bu süreçte en son sözü milletimizle birlikte, milletimiz adına biz söyleriz. Biz son sözü söyleyinceye ve son noktayı koyuncaya kadar, ortada dolaşan her belge, bilgi dedikodudan, söylentiden, ham hayalden öteye geçmez. Şu anda dolaşan belgelerin de kimler tarafından, nasıl sızdırıldığını, ne olduğunu kısa zaman içerisinde ortaya koyar, onu da açıklarız. Kimin ne söylediğine değil, siz gelin bizim ne söylediğimize bakın. Kimin ne yaptığına değil, bizim ne yaptığımıza, yapacağımıza bakın. Hiç bir yalana, iftiraya, dedikodu ve söylentiye asla kulak asmayın'' diye konuştu.
'Bu süreç içerisinde konuşmayacaksınız'
Sürecin hassasiyeti nedeniyle az konuştuklarını ve çok iş yaptıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Arkadaşlarıma da onu söylüyorum. Lütfen bu süreç içerisinde konuşmayacaksınız. Çok açık söylüyorum. Çünkü, bu sürecin söylem birliği içinde yürümesi lazım. Önüne gelen konuşmaya kalkarsa, birisi baltaya, taşa vurduğunda, bu çözüm sürecini, kristali kırarız. Biz bu süreci başarıyla bitirmek durumundayız. CHP ve MHP'nin, 'terör sorunu çözülmesin, kan durmasın' diye verdikleri mücadeleye karşı; biz kanı durdurmak, gözyaşını dindirmek için adeta çırpınıyoruz. Bu süreçte biz hiç bir taviz vermeyiz. Terörle mücadeleden hiç bir şekilde geri adım atmayız. Milletin değerleriyle örtüşmeyecek hiç bir girişimin içinde olmayız. Aziz milletimden biz sadece dua bekliyoruz. Milletimizin hayır duası bizimle olduktan sonra her sabotajı, her tahriki, her engeli Allah'ın izniyle ezer, geçeriz. Milletimiz bize inansın. -Gerçi Kılıçdaroğlu inanmıyor o ayrı mesele de - Çok da inanması önemli değil. Çünkü milletimizin inanması çok önemli. Milletimiz bize güvensin. Bizim bir tek gayemiz var; şehitlerimizin bize olan emanetini daha da büyütmek, daha da yüceltmek, terör sorununun çözecek, şehitlerimizin emanetini inşallah çok daha yüksek burçlara hep birlikte taşıyacağız.''
Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda, Erkekler Avrupa Kupası'nda şampiyon olan Halkbankası Voleybol Takımı'nı kürsüye çağırdı. Erdoğan, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın eşliğinde takım ile hatıra fotoğrafı çektirdi. Erdoğan, İsveç'in Göteborg kentinde düzenlenen Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'nda, 60 metre engellide Türkiye rekoru kırarak altın madalya kazanan Nevin Yanıt ile de fotoğraf çektirdi. Başbakan Erdoğan, Halbankası takımına kravat, Yanıt'a ise fular hediye etti. AKP İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, bir sporcunun fotoğraf makinesiyle, kürsüdekilerin fotoğrafını çekti.
(aa)
YORUM YAZIN