Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (6 Mart 2013)



İsviçre’de yönetici ödemelerine getirilen sınırlama, İran’ın nükleer programı, ABD’de bütçe kısıntıları ve Berlin Duvarı'nın kalan kısmının yıkılması Avrupa basının konuları.

İsviçre'de haftasonunda yapılan referandumda ülkede üst düzey şirket ve banka yöneticilerine yapılan ödemelere sınırlamalar getirilmesine çoğunluk ‘evet‘ dedi. Hollanda'nın de Volkskrant gazetesi sonucu şöyle yorumluyor:
"Referandumdan önce eleştirmenler, şirketlerin İsviçre'den kaçacağı ve yenilerinin de gelmekten cayacağı uyarısında bulunmuştu. Oysa şirketlerin merkezini İsviçre'den başka ülkeye taşıyabileceği olasılığı içi boş bir tehdit. Şirketler bu tür kararları verirken pek çok faktörü birden dikkate alıyor. Yine de hükümetler sıkça multimilyarderlerin isteklerini dinliyor. İsviçre halkının uluslararası şirketlerin taleplerini bu kadar kesin bir şekilde reddetmesi umut verici."

İngiltere'nin The Times gazetesi İran'ın nükleer programı konusunda Batı ile yaşadığı uzlaşmazlığa değiniyor:
“İran'ın nükleer bomba üretmesi bölgede silahlanma yarışına yol açar. Ancak bu yarış, Soğuk Savaş döneminde Avrupa'da hâkim olan, ülkelerin birbirini korkuttuğu ilişkilerle kıyaslanamaz. Bin yıllık Yahudi karşıtı bir rejimin, nükleer silahlara sahip olduğunda kendi çıkarlarını rasyonel şekilde düşünüp tartabileceğinden hareket edilemez. Batılı diplomatlar Tahran'da rejimin yöneticilerini aşıp çoğunluğu gençlerden oluşan ülke halkıyla iletişim kurmaya çalışmalı. Batı, İran'ın çizgisini değiştirebilmek için giderek itibar kaybeden rejim ile ezilen halk arasındaki uçurumu derinleştirmeli. Zaman daralıyor.”

İspanyol El Pais gazetesinin yorum konusu, ABD'de yürülüğe giren bütçe kesintileri:
“Demokratlar ve Cumhuriyetçiler bütçe tartışmalarında uzlaşma sağlayamayınca bütçe kesintileri otomatik olarak yürürlüğe girdi. Bu dünya ekonomisi için kötü bir haber. Bütçe kesintisinin ilk etkisi konjonktürel zayıflama olacaktır. Avrupa ekonomisi titriyor, Japon ekonomisi seruma bağlı, yeni ortaya çıkan endüstri ülkeleri daha düşük büyüme oranlarını yakalıyor. Bu başarısızlığın başlıca sorumlusu devlet harcamalarında dogmatik tutum sergileyen Amerikan Cumhuriyetçileri. Fakat yanlış pazarlık stratejisi yürüten Demokratların da başarısızlıkta payı var.”

Almanya'da Batı ile Doğu Berlin'i ayıran duvarın son kalıntısı olan “East Side Gallery”nin yıkılması planları binlerce kişi tarafından protesto edildi. Avusturya'nın Der Standard gazetesi konu hakkında şunları yazıyor:

“Bu tarihin bir şakası gibi: 1989 yılında yüz binlerce insan sokaklara döküldü ve ‘Duvar yıkılmalı!' dedi. 20 yılı aşkın bir süre sonra bu kez insanlar duvarın kalıntıları önünde durup, kalması için mücadele ediyor. Duvar, turistleri kendine çeken bir mıknatıs olmasının yanı sıra Berlin, Almanya ve bütün dünyayı etkileyen bir dönemi hatırlatıyor. Her ne kadar değişik renklerle bezenmiş olsa da diktatörlüğe, baskıya karşı bir anıt. Ve bu anıt herhangi bir müzede değil şehrin ortasında duruyor. Berlin Duvarı'ndan arta kalan son kısmı bir köprü ve yeni lüks villalar inşa etmek için yıkmak açıkça utanmazlık.”

İngiltere Basını

Independent gazetesinin baş sayfasında kırmızı kepiyle selam duran Venezuela lideri Hugo Chavez'in fotoğrafı göze çarpıyor.

Haberde Chavez'in ölümünün hem Venezuela hem de bölgede bir süredir devam eden belirsizliği sona erdireceği, ancak petrol zengini ülkenin siyasi bir istikrarsızlığa sürüklenebileceği belirtiliyor.

Gazete, Chavez döneminde sosyal yardım programlarının başlatıldığını, ancak ülkede enflasyonun ve suç oranının arttığını ve petrol fiyatlarının kararsızlık gösterdiğini aktarıyor.

Haberde Chavez’in halefi olarak gösterdiği Nicolas Maduro ve muhalefet lideri Henrique Capriles arasında yaşanacak seçimlerin oldukça zor geçeceği ifade ediliyor.

Times gazetesinin dünya haberleri sayfasında Chavez'in ölümüne geniş yer ayrılmış.

Chavez'in ölümünün ülkede büyük bir boşluk ve henüz tamamlanmamış bir sosyalist devrim bıraktığını aktaran gazete, Venezuela halkının El Commandante'nin olmadığı belirsiz bir geleceğe kafa yormaya başladığını yazıyor.

Haberde, ülkenin petrol gelirlerini eğitim, sağlık ve gıda yardımları için kullanan Chavez'in yoksul halk için bir baba figürü haline geldiği ancak ülkede bir yandan da sınıf savaşının derinleştiği belirtiliyor.

Haber şöyle devam ediyor: "Chavez'in projesi dünyanın birçok yerinde solcular için bir örnek olsa da ülke içinde vidalar yerinden oynamaya başladı. Yolsuzluk, kötü altyapı ve ekonomik savaş toplumsal ilerlemeye de zarar veriyor".

İngiltere ikramiye yasasına karşı destek bulamadı
Financial Times gazetesi, İngiltere’nin Avrupa Birliği'nin geçen hafta bankacıların ikramiyelerine getirdiği sınırlamalara karşı yenilgisini taşımış baş sayfasına.

Avrupa Birliği geçen hafta bankacıların ikramiyelerinin bir maaşa kadar sınırlanması ve ancak hissedarlar tarafından onaylanması durumunda iki maaşa kadar çıkabileceği yönünde bir karar almıştı.

Haberde Avrupa maliye bakanlarının büyük çoğunluğunun öneriyi desteklediği ve İngiltere’nin yasada ancak ufak değişiklikler yaptırabileceği belirtiliyor.

İngiltere'nin, finans merkezi City'nin bu değişikliklerden olumsuz etkilenmesinden korktuğunu belirten gazete, AB dışındaki bankaları yasadan muaf tutma çabasının da kabul görmediğini aktarıyor.

Gazetenın iç sayfalarında Avrupa Parlamentosu'nun siyasi olgunluğunu ve Avrupa vatandaşlarını ne kadar temsil ettiğini tartışan bir yazıda, ikramiye yasasının Avrupa Parlamentosu'nun tek tek ülkelerden daha önemli bir konuma geldiğini gösterdiği ifade ediliyor.

Avrupa Parlamentosu her ne kadar doğrudan seçilse de, seçimlere katılımın düşüklüğü ve Parlamento'nun halkın doğrudan sorunlarından uzak olması yazıda değinilen konular arasında.

Guardian gazetesi de geçen hafta AB tarafından kabul edilen ikramiyelerin sınırlandırılması yasasında İngiltere'nin 26 Avrupa ülkesi karşısında yalnız kaldığını yazıyor.

Gazete bu konunun İngiltere'nin AB ile ilişkilerini daha fazla tehlikeye atacağını belirtiyor.

Yazıda, yasanın bazı maddelerinin önümüzdeki üç hafta içinde tartışılacağı ancak temelinin değişmeyeceği ifade ediliyor.

Habere göre Londra'da yaklaşık 5000 üst düzey banka çalışanı bu yasadan etkilenecek.

Bolşoy tiyatrosu asit saldırısında şüpheli dansçı
Guardian gazetesinde Rusya'daki Bolşoy Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni Sergei Filin'e yapılan asitli saldırı ile ilgili bir haber göze çarpıyor.

Polisin, saldırıyı gerçekleştirdiği şüphesiyle üç kişiyi gözaltına aldığını belirten gazete, tiyatrodaki dansçılardan birinin de gözaltına alınanlar arasında olduğunu söylüyor.

Haberde polisin Filin'e yapılan saldırının talimatını dansçı Pavel Dimitriçenko'nun vermiş olabileceğinden şüphelendiği aktarılıyor.

Bolşoy Tiyatrosu yöneticilerinin desteklediği Filin'in dansçılarla sorun yaşadığını aktaran gazete, saldırının tüm dünyada sanat ve kültür çevrelerini şok ettiğini yazıyor.

Kraliyet bebeğinin cinsiyeti
Daily Telegraph ve Times gazetelerinin baş sayfalarında Prens Williams'ın eşi Cambridge Düşesi Kate Middleton'ın fotoğrafları göze çarpıyor.

Daily Telegraph, Kate Middleton'ın dün yaptığı Grimsby gezisinde yaptığı bir dil sürçmesinden kız çocuğu beklediğinin anlaşıldığını yazıyor.

Habere göre kendisine oyuncak ayı hediye eden bir kişiye teşekkür ederken Middleton'ın ağzından kızım kelimesinin k harfi çıkıyor ancak hemen susuyor.

Gazete, kraliyet ailesinde çocukların cinsiyetinin önceden açıklanmadığını belirtiyor.

Çocuklara cinsel tacizle mücadelede yeni strateji
Times gazetesinin baş sayfasında İngiltere'de cinsel taciz konusunda çıkarılacak yeni strateji ile ilgili bir haber yer alıyor.

Haberde, geçen yıl hayatını kaybeden televizyon yıldızı Jimmy Savile skandalının ardından çocuklara yönelik cinsel taciz vakalarında adaletin tecil etmesi için yeni bir strateji hazırlandığı belirtiliyor.

Yeni stratejiyle yapılacak değişikliklerin bazıları şöyle; polisin ve savcıların takipsizlik kararı verdiği vakaların incelenmesi için bir kurul oluşturulması, savcılıklarda tecavüz ve cinsel taciz birimlerinin kurulması ve polisin ve savcıların çocuk tacizi ile ilgili eğitim alması.

Almanya Basını

Aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti’nin Federal Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı müracaatın reddedilmesi ve Çin’de başlayan Ulusal Halk Kongresi bugünkü Alman basınından seçtiğimiz yorumları oluşturuyor.

Almanya’da aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti’nin (NPD) kapatılması için Federal Meclis ve Federal Hükümet bir süre önce düğmeye basmıştı. NPD kapatma davasını önlemek için Federal Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak, partinin anayasaya bağlılığının incelenmesini talep etmişti. Yüksek Mahkeme ise böyle bir karara yetkisi olmadığını açıkladı. NPD şimdi konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmeye çalışıyor.

Märkische Oderzeitung gazetesinin yorumu şöyle:
“Irkçılar topluluğu zor durumda. Kullanabileceği her türlü dikkati üzerine çekmeye çalışıyor. Yenilgiyle sonuçlanan mahkeme nezdinde müracaatını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Kendilerini bu duruma hazırlamışlardı ve işte şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeye hazırlanıyorlar. Federal hükümetin yapacağı kapatma müracaatı konusunda muhalefetle bir türlü anlaşamaması da NPD yönetiminin ayrıca işine gelen bir durum. Kısacası, parti hakkında iyi şeyler söylenmese bile onlar kendilerinden bahsedilmesini kâr sayıyor.”

Heilbronner Stimme gazetesinden seçtiğimiz yorum da aynı konuda:
“(NPD’nin) bu girişimi aptalca değildi, ama oldukça cüretkârdı. Nitekim, aşırı sağcılığı tescil edilmiş olan böyle bir parti, Almanya’nın en yüksek mahkemesine başvurarak, anayasaya bağlı olduğunu onaylatmak istiyor. Ama NPD bu girişimiyle Anayasa Mahkemesi nezdinde karaya oturdu. Zaten beklenen de bundan başka bir şey değildi. Çünkü Federal Anayasa Mahkemesi'nin geçmişten hiç ders çıkartmayan bu beton kafalılara temiz kâğıdı çıkartmasını düşünmek mümkün değil. Tıpkı NPD lideri Holger Apfel'ın örneğin Almanya'daki yabancılar konusunda sarf ettiği kabul edilemez sözler konusunda mertçe pişman olduğunu söylemeyeceği gibi.”

Augsburger Allgemeine gazetesi, Çin Ulusal Halk Kongresi’ne ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Ekonomi önemli ölçüde büyümeye devam edecek, askerî harcamalar büyük boyutlarda yükseltilecek. Bunlar Kongre’den çıkan ve siyasî istikrara ve güven yaratmaya yönelik mesajlar. Ancak Çin, şimdiye kadar yaptığı gibi devam edemez. En üst düzeydeki devlet yöneticilerinin seçimi tamamlandıktan sonra aslında yeni siyasî açılımlar olması gerekiyor. Aksi takdirde Çin Komünist Partisi’nin inşa ettiği ‘Çin Evi’ bir gün iskambil kâğıtlarından yapılmış bir kule gibi dağılabilir.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumunda da Çin’in artan savunma harcamalarına değiniliyor:
“Çin’in bazı konularda nasıl çıkış yapacağı önceden bellidir. Ulusal Halk Kongresi toplandığında, savunma harcamalarının artacağını ve artışın ne kadar olacağını dünyaya ilan eder. İki haneli büyüme oranları enflasyon nedeniyle aşırı görünmese de, Çin’in yakın ve uzak komşularını giderek daha fazla endişelendiriyor. Silahlanmanın kimseyi hedef almadığı şeklindeki açıklama gelenek icabı yapılır. Ciddiye almaya değmez. Hele bu defa. Çünkü kongreden yükselen sesler kulağa oldukça saldırganca geliyor. Çin ile Japonya arasındaki adalar anlaşmazlığı her an parlayabilir. Bu anlaşmazlıkta esasen her iki tarafa da sorumluluk payı düşüyor. Ama Çin sözlü ve askeri gövde gösterisiyle gerginliği kasıtlı olarak tırmandırıyor.”

(dw türkçe-bbc türkçe)



Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.