Avrupa Basınında Bugün (22 Mart 2013)
Die Presse: "Öcalan savaştan vazgeçti"
Kürt renkleri olan kırmızı, sarı, yeşil kıyafetler içerisindeki yüzbinlerce kişi dün Güneydoğu Anadolu’nun Diyarbakır ilinde nevruz için toplandı. Ellerinde bayraklar ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın posterlerini taşıyan kalabalık, nevruzu kutladı. Bir mucize oldu ve hiç olay çıkmadı. Öcalan, İmralı’dan gönderdiği mesajıyla ateşkes ilan etti. Silahlı mücadele bu yıl sona erecek. Kürt sorununun çözülmesini her iki taraf da istiyor.
Kathimerini: Öcalan Kürtlere: Silahlarınızı bırakın
Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK'nın tutuklu Kürt lideri Abdullah Öcalan'ın PKK’ya silahları bırakma çağrısında bulunmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. Ancak, Erdoğan, Ankara'nın, PKK'nın bu anlaşmayı nasıl uygulayacağına dair çekincelerini de dile getirdi. Başbakan Erdoğan, liderlerinin çağrısına uyduklarında, Türk güvenlik güçlerinin PKK’ya karşı operasyonlarını sonlandıracağını ifade etti. Eğer şimdi ateşkes uygulanırsa, Kürtlerin silahsızlanması ve topluma yeniden entegre olmaları için uzun bir yol var. Öcalan'ın geleceğinin ne olacağı da bilinmiyor.
TA NEA: Zor olanı hayal etmek
İlk hedef başarıya ulaştı. Öcalan'ın Pkk’lılara ateşkes çağrısı yaptığı ve Türk topraklarını terk etmelerini söylediği mesajı Diyarbakır’da okudu. Otuz yıldır devam eden bir dönemin sona erdiği bir gerçek. Türkiye artık Kuzey Irak'ın bağımsızlaşması ihtimalinin kendi Kürt azınlığı üzerinde yapacağı etkiden daha az endişeleniyor.
Daha fazla güç ve özgüvene sahip olan Türkiye, şimdi ikinci bir radikal adım atabilir: Güney Kıbrıs'a krizden çıkmasında yardım edebilir! Dün Financial Times'a ait blog'da yayınlanan bu fikir Standard & Poors yetkilisi Timothy As'a ait. Diyelim Ankara Kıbrıs Rum Kesimi'ne Troyka'nın istediği 5,8 milyar euro'yu verdi, bunun karşılığında ne isteyecek? Tabii ki Lefkoşe'nin Annan Planı'nı kabul etmesini! Türkiye böylelikle her yıl Kuzey Kıbrıs'a verdiği mali ve askeri yardımdan da tasarruf etmiş olacak. Ve Avrupa Birliği'ne girmesine engel teşkil eden sorunlardan birini aşmış olacak.
İngiltere BasınıIndependent gazetesi, Abdullah Öcalan'ın PKK güçlerinin çekilmesi çağrısını "30 yıllık savaşın sonu" başlığıyla duyuruyor.
Daha önce PKK'nın tek taraflı ateşkesler ilan etmesine rağmen bunların devlet tarafından çoklukla dikkate alınmadığını belirten gazete, "Dünkü açıklamaya büyük umutlar bağlanıyor çünkü bu çağrı, Öcalan'la Başbakan Erdoğan arasındaki dolaylı görüşmelerin sonunda geldi" diyor.
Gazete yaklaşık 14 yıldır hapiste olan Öcalan'ın PKK'nın tartışmasız lideri olduğunu, 1984'te kurduğu örgütteki hakimiyetini koruduğunu, hapishaneden emirler ve açıklamalar yayımladığını belirtiyor. Gazete, barış sürecine hem umut hem de şüpheyle bakanlar olduğunu kaydediyor.
Gazetenin yazarlarından Patrick Cockburn ise "PKK lideri Abdullah Öcalan'ın açıklaması, Türkiye'deki Kürtlerle merkezi hükümet arasında tarihi bir uzlaşmanın başlangıcı mı?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Daha önceki ateşkesler Ankara'nın tavizleri yetersiz kaldığı için başarısız oldu ve kısa bir sessizlikten sonra baskı geri döndü. Yeni uzlaşma girişiminin en umut verici yönü bölgesel faktörler. Türkiye Irak'ta nüfuzunu artırmak ve aynısını Suriye'de de yapmak istiyorsa Kürt sorunun çözümü şart. Ama son 10 yıl içinde Erdoğan Türkiye'deki Kürtlerin taleplerine ilişkin pratik önlemleri hayata geçirmedi. Geçmişte bazı yüzeysel adımlar atan AKP, milliyetçi muhalefet tarafından vatansever olmamakla suçlanmaktan çekiniyor."
"Eğer Erdoğan PKK ve Türkiye'deki Kürtlerle anlaşmaya varamazsa sorun daha da büyür. PKK'yla bağlantılı bir grup Suriye'deki Kürt bölgelerini kontrol ediyor. Daha da önemlisi Türkiye'yle araları iyi olmayan İran ve Suriye, saldırılarına devam etmesi durumunda PKK'ya yardım eder."
Financial Times gazetesi de bu çağrının yapıldığı koşullar nedeniyle Kürtlerin ilk kez çözüm için bu kadar umutlandığını yazıyor. Yazıda özetle şöyle deniyor:
"Birçok Kürt bugün hala bağımsız bir Kürdistan arzusunu dile getirse de PKK bağımsızlık çağrılarını bıraktı. Kürt aktivistler ise ana dilde eğitim ve yerel yönetim gibi taleplere odaklandı. İktidarla Kürtlerin partisi arasında Kürtlerin Türk vatandaşlığı tanımını etnik kökenden ayırma talebini karşılayacak yeni bir anayasa için görüşmeler yapılıyor ancak diğer talepler konusunda uzlaşmak çok daha zor olabilir. Bu talepler arasında PKK savaşçıları için af ve Öcalan'a özgürlük de var."
Guardian gazetesi de Öcalan'ın çağrısını "Yeni bir başlangıç olarak" yorumluyor. Yazıda şöyle deniyor:
"Barış görüşmeleri geçen Ekim'de başladı. İlk kez bir Türk Başbakanı, birçok Türk tarafından Türk devletinin bir numaralı düşmanı olarak görülen Öcalan'la açık diyaloğa girdi. Dünkü ateşkes şimdiye kadar kaydedilen en büyük aşama oldu. Öcalan bir takvim açıklamadı ama PKK'nın 3500 kişilik gücünün tamamının beş ay içinde çekileceği tahmin ediliyor. Ateşkes ve PKK güçlerinin çekilmesi barış görüşmelerindeki en kritik adımlar. Eğer bu adımlar başarılı olursa, 40 binden fazla kişinin ölümüne, binlerce kişinin hapse atılmasına ve işkence görmesine ve milyonlarca Kürdün evlerini terk etmesine neden olan bir savaş sona erebilir."
Gazetede yer alan Ian Traynor imzalı analiz ise özetle şöyle:
"Türkiye'nin bir numaralı halk düşmanı dün hükümete büyük bir iyilik yaptı. Erdoğan'ın bir zamanlar idamını görmek istediğini söylediği Öcalan, 30 yıldır Türk ordusu ile Kürt militanlar arasında kan döken, dünyanın en uzun süreli savaşlarından birinin sona ermesi için ateşkes çağrısında bulundu. Erdoğan kapı komşusu Suriye'deki savaş, Irak'ta daha önce yaşanan savaş, İran Şiiliğinin savaş sonrası dönemde Irak'ta ağırlığını artırması ve Tahran'ın Şam'da Esad rejimiyle ittifaka girmesi nedeniyle bölgesel liderlik iddiasının elinden kayıp gitmeye başladığını görüyor."
"Erdoğan'ın Kürtlerle anlaşabilmesi için Öcalan'a ihtiyacı var. Ayrıca bu uzlaşmanın Kuzey Irak ve Suriye için yansımaları olacak. Bu süreçte gereken adımları atamaması halinde Erdoğan, Tahran, Bağdat ve Şam'la rekabette kaybeden taraf olabilir ve Kürtlerle kriz daha da büyür. Erdoğan'ı bu bölgesel hassasiyetler Öcalan'a görüşmelere sevk etmiş olabilir".
Barış süreciyle ilgili şüphelere dikkat çeken yazar şöyle devam ediyor:
"Güçlü Türk Başbakanı gerçekten tarih kitaplarına geçmeyi ve Nobel Barış Ödülü'nü almayı mı hedefliyor? Yoksa gelecek yıl yeni anayasayla icra yetkisine sahip bir cumhurbaşkanı olabilmek için kısa vadeli bir taktik mi uyguluyor. Erdoğan'ın yeni anayasa için Kürt milletvekillerinin desteğine ihtiyacı var. Kürt isyancılar geçen hafta ellerindeki rehineleri bıraktılar, ateşkes ilan ettiler, Irak'a çekileceklerini açıkladılar ve IRA-Sinn Fein örneğinde olduğu gibi komutanlarının kamuflajlarını çıkarıp takım elbiseyle siyaset yapmalarını sağlayabilecek bir adımla silah bırakma imasında bulundular."
Yazar şöyle diyor:
Bu noktaya gelinebilmesi için baskıcı terörle mücadele yasalarının değiştirilmesi, görüşlerini dile getirdiği için hapse atılan binlerce Kürdün serbest bırakılması ve Kürtlere anadilde eğitim hakkı, yerel ve bölgesel özyönetim ve kültürel hakların verilmesi gerekiyor. Eğer bu ivme korunabilirse, Batı'nın terörist lider olarak gördüğü biri tarafından yapılan bu girişimin sonunda herkes kazanır ve Erdoğan bölgesel açıdan daha da güçlenir. Başarısızlıkta ise en çok kaybeden Erdoğan olur."
Times gazetesi de Erdoğan'ın Öcalan'la ilişkiye geçerek siyasi kariyerinin en büyük kumarını oynadığını yazıyor. Yazının bir bölümünde şöyle deniyor:
"Hapiste olmasına rağmen ya da hapiste olması nedeniyle Öcalan'ın Kürtler üzerinde şaşkınlık verici derecede bir hakimiyeti var. Dün Diyarbakır'daki kalabalığın arasında yer alan bir çiftçi, 'Kürt halkı Öcalan'ın arkasında. Nelson Mandela'nın 40 yıl mücadele edip sonunda başardığı gibi Öcalan da başaracak' diyor."
Aynı gazetede Anthony Lyod imzalı bir yorumda ise Öcalan'ın Türkiye'ye zeytin dalı uzattığı kaydediliyor.
"Petrol ve despotların düşüşüyle Kürtler yükselişi başladı" başlıklı yazıda şöyle deniyor:
"Türkiye, İran, Irak ve Suriye'ye yayılan 34 milyonluk nüfusuyla Kürtler dünyada devleti olmayan en büyük etnik grup. Kuşaklar boyu kötü muameleye maruz kaldılar. Fakat Suriye'deki savaş ve Kürtlerin denetimindeki Kuzey Irak'ta bulunan büyük petrol rezervi bölgesel dengeleri değiştiriyor ve Kürtlerin talihi dönüyor. Türkiye'nin Iraklı Kürtlere yönelik husumeti Suriye konusunda Irak hükümetiyle görüş ayrılıkları ve 2005'ten bu yana Kuzey Irak'ta 45 milyar varil petrol rezervinin bulunması nedeniyle azaldı."
"Bu petrolün Bağdat'tan bağımsız olarak Türkiye üzerinden geçmesini sağlayacak boru hattı için müzakereler yürütülüyor. PKK'nın en büyük üsleri Irak sınırları içindeki Kandil'de olmasına rağmen Iraklı Kürtler de barışı isteyecektir. PKK'nın bir kolu olan PYD Esad yönetimi zayıflarken hakimiyetini artırıyor. Kürtlerin birçok düşmanı Türkiye'yle bir anlaşmayı baltalamaktan memnun olacaktır. Ama bir Kürt devletine karşı olanların bazıları düştü, bazıları da sallanıyor. Arap baharı sürerken ‘Kürtlerin Yılı’na tanık olabiliriz."
Almanya BasınıAlmanya'da geniş yankı bulan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısı, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konusunu oluşturuyor.
Lüneburg'da yayımlanan Landeszeitung gazetesi Öcalan'ın PKK mensuplarına "silah bırakın ve sınır dışına çıkın" çağrısı yaptığı mesajı şöyle değerlendiriyor:
"Öcalan’ın silah bırakma çağrısı, karamsarlık kokuyor. 14 yıllık hapis hayatından sonra Öcalan, liderden ziyade bir sembol figürü. Kollarının İmralı'dan PKK’nın tüm alt gruplarına kadar ulaşmasına imkan yok. Bazı terör hücreleri için Kürt halkının özgürlüğünden ziyade kârlı kaçakçılık yollarının kontrolünü elinde tutmak önemli. Bazıları ise 'Büyük Kürdistan’ hayalleri kuruyor. Ama çağın gerekleri imdada yetişiyor. Bu kanlı çatışma, 'Anadolu Kaplanları'nın ekonomik açıdan bölgesel güç olma yolundaki etkileyici sıçrayışında omuzlanmak zorunda kaldığı en ağır yük. Ve Kürtlerin savaş yorgunluğu, halk arasında PKK'ya olan desteğin erimesine yol açıyor. Tam da Kürtlerin Irak'ta özgüvenini kazandığı bir dönemde.”
Nürnberger Nachrichten gazetesinin konuya ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:
"Bir barış anlaşmasını iki tarafın da yandaşlarına gerekçelendirmesi gerekiyor. Öcalan'ın çağrısının ve Erdoğan'ın olumlu tepkisinin oluşturduğu tüm sevince rağmen, unutulmamalıdır ki, iki tarafın da üzerindeki baskı önümüzdeki aylarda azalmaktan çok daha da artacaktır. Sabit fikirli PKK yandaşları, öldürülen isyancıların hayatlarını boş yere mi kaybettiğini soracaktır. Yine aynı şekilde bazı beton kafalı Türkler de anavatanın sonunun geldiğine dair felaket senaryoları yazacaktır. Silahlı mücadelenin sonu geliyor olabilir. Evet, en önemli ilk adım atıldı ama nihaî çözüme ulaşana kadar bu süreç, birçok tehlike ve geri tepmelerin tehdidi altındadır."
Frankfurt Oder'de yayımlanan Märkische Oderzeitung da Öcalan'ın çağrısının, parçalanmış örgüt içinde ne kadar başarılı olabileceğini sorguluyor.
"Her şey şimdi PKK içindeki duruma bağlı. Zira sayısız fraksiyona bölünmüş olduğu görülen parti, hâlihazırda Suriyeli Kürtlerin giderek güçlenen etkisinden fayda sağlıyor. Öte yandan bu durum, bir Kürt devleti kurma fikrini daha yakın bir geleceğe taşıyabilir ve yeni çatışmalara neden olabilir. Ama Öcalan'ın barış açıklaması bunun gerçekleşme ihtimalini ortadan kaldırabilir. Tabii eğer düşündüğü gibi, gücü hâlâ elinde bulunduruyorsa."
Frankfurter Rundschau gazetesi de başlatılan barış sürecinde her iki tarafın da desteği hak ettiğini vurguluyor.
"Muhtemelen şu an bir çatışmanın noktalanma sürecinin başlangıcına tanık oluyoruz. 30 yıldır Türkiye'nin iç politikasını felce uğratan, Avrupa'ya yakınlaşmasını frenleyen, on binlerce kişinin ölümüne yol açan ve Güneydoğu Anadolu'dan milyonlarca kişinin Türkiye'nin batısındaki büyük kentlere göç etmesine neden olan bir çatışmanın. Bu, askerî yollarla kazanılamayacak bir çatışmaydı. Bunu Öcalan da Türk hükümeti de aynı şekilde anladı. O nedenle her iki taraf da desteği hak ediyor.”
(trtturk/bbc türkçe/dw türkçe)
YORUM YAZIN