ODTÜ'deki Sevan Nişanyan Protestosu Üzerine
![]() |
15-17 Şubat tarihleri arasında ODTÜ'de Felsefe Topluluğu, LİBİDO ve Düşünbil dergileri tarafından gerçekleştirilen 1. Teoloji Sempozyumu'nun konuşmacıları arasında Sevan Nişanyan da vardı. Etkinlik yaklaşık 2 ay önce ilk kez duyurulduğunda, ODTÜ'de bir grup kadın olarak ve daha sonra çeşitli öğrenci toplulukları olarak Sevan Nişanyan'ın gelmesini istemediğimizi defalarca kez Felsefe Topluluğu'na bildirdik ancak artık programda değişiklik yapılamayacağı yanıtını aldık.
Sevan Nişanyan'ın gelmesini şu nedenlerle istemiyorduk: Eski eşine şiddet uygulaması ve bu şiddeti "sembolik bir jest" olarak tanımlarken ufacık bir pişmanlık göstermek bir yana eylemini sevimli ve haklı göstermeye çalışması, yaşanan süreçte (Ethen Mahçupyan'ın da üstün çabalarıyla) bir kadın gazetecinin Agos'tan istifa etmek zorunda kalması ve son olarak şiddete maruz bıraktığı kadına destek olan kadınları hedef göstererek yaptığı "Feminizmin çirkin bir nefret ideolojisi olduğunu düşünüyorum. Aynen bu beklenirdi onlardan, kendilerinden bekleneni yaptılar. Çirkin bir ırkçılıktır feminizm, başka bir şey değildir" açıklamadır.
Fakat hepimizin kafasını karıştıran nokta, bir yandan eski eşinin bu konuyu bir daha açmak istememesi ve boşandıktan sonra Nişanyan ile "dostluğunu" koruması, diğer yandan ise bu adamın pişkin pişkin bulunduğu her yerde kadınları ve feminist ideolojiyi aşağılamaya devam etmesi idi. Feminist kadınlar olarak, kadına yönelik şiddete karşı her tür eylemde önceliğimiz şiddete maruz kalan kadının isteği doğrultusunda hareket etmektir. Kadının yapacağımız herhangi bir eylem yüzünden bir kez daha kendisini kötü hissetmesini ve iradesinin hiçe sayılmasını istemiyorduk. Fakat Sevan Nişanyan'ın yaptıklarını unutmak ve yaptıklarından dolayı özeleştiri vermeksizin ona akademik alanda kendini var edebileceği bir şans verilmesini de istemiyorduk. Bu nedenle eski eşini tekrar rencide etmeyecek bir eylem gerçekleştirmek istedik, ne yazık ki bizim bu hassasiyetimize rağmen medyada eski eşine uyguladığı şiddetle gündeme geldik.
Sevan Nişanyan konuşmasına başladığı sırada "I love Sevan" yazılı bir pankart, çeşitli müzik enstrümanları ve kollarımızda gamalı haçların çizili olduğu bantlarla Nazi selamı vererek sahneye çıktık ve bildirimizi(1) okuduk. Yaklaşık 5 dakika kendisine tezahürat ettikten sonra sahneden ayrıldık.
Oturum bittikten sonra bir arkadaşımız Nişanyan'ın elini sıkarak "umarım önümüzdeki 1-2 sene ODTÜ'ye gelmezsiniz" dediğinde Nişanyan'ın yanıtı bizlere bakarak "s*ke s*ke ODTÜ'ye geleceğim" oldu.
Teoloji Sempozyumu’nun bir sonraki ve son oturumu Sevan Nişanyan ile Edip Yüksel arasında gerçekleşecek olan tartışma idi. Biz de Nişanyan'ın bizleri hedef alan bu cinsiyetçi hakaretinden sonra özür dilemesi, aksi taktirde ODTÜ'yü terk etmesi gerektiğini, o gidinceye dek sahneyi işgal edeceğimizi, gürültü yapacağımızı ve onu konuşturmayacağımızı Felsefe Topluluğu’ndan arkadaşlarımıza bildirdik. Felsefe Topluluğu kürsüden talebimizi ilettikten sonra Sevan Nişanyan seyircilere durumu tamamen çarpıtarak "tehdit edildiğimde, bundan böyle ODTÜ’ye gelemezsin denildiğinde “s*ke s*ke gelirim” dedim. Bununla ilgili çok mutluyum" demiştir ve salondan alkışlarla, ıslıklarla destek toplamıştır. Elinde mikrofon, konuşması boyunca ne derece çirkinleşirse, dilindeki şiddetin dozunu ne derece arttırırsa o kadar çok alkışlanmış, adeta bir kahramana dönüşmüştür. Türkiye'nin son 10 yıllık yakın geçmişinde hepimizin şahit olduğu "kendini mağdur olarak gösterip muktedir olma" stratejisini başarıyla kullanmıştır. Elinde mikrofonla "Onlar bağırıyorlar çünkü onları söyleyecek sözleri yok" deyişi tipik Nişanyan demagojisidir: Biz bağırıyorduk çünkü Nişanyan salonda mikrofon kullanma ayrıcalığıyla sesini ve küfürlerini herkese duyurabiliyordu rahatça. En sonunda seyircilerin özellikle Nişanyan'ın "hadi hep beraber bu zibidileri salondan atalım" benzeri sözleriyle bizi linç edecek aşamaya gelmesiyle bölümden hocalarımız devreye girmiştir. Ancak bu da ODTÜ ve hatta Ankara dışından 25 TL+yol parası ödeyerek gelmiş olan seyircilerin öfkesini bastırmaya yetmemiştir, hocamızın konuşmasını bitirmesine bile izin verilmemiştir. Sahneyi tehditlere rağmen terk etmememize sinirlenen bazı seyircilerin tepkileri şöyle olmuştur: (Nişanyan'la alay etmek için taktığımız gamalı haçları göstererek) "Ermeni olduğu için bu adamı konuşturmuyorsunuz sizler faşistsiniz" , (felsefeyi para karşılığı edinilecek bir hizmet olarak görerek) "Paramızı verdik hizmet bekliyoruz", (yaşadığı şiddetten ötürü kadınları suçlu görerek) "Ben de kadınım, hocam bana şimdiye kadar hiç şiddet uygulamadı" , (cinsel yönelimi ya da görünüşünden ötürü kişilerin protestolarını hiçleştirerek) "İki i..e yüzünden Sevan Nişanyan dinleyemiyoruz"... Sevan Nişanyan bir kez daha "kıvrak zekasını" insanları manipüle etmek için ne kadar iyi kullandığını göstermiştir. Arkadaşlarımızın darp edilmesine, ellerinden müzik enstrümanlarının alınmasına sebep olmuştur. Sanıyorum daha fazla yaşanılan korkunç olayın ayrıntılarını vermeye gerek yok. Bu şekilde geçen 2 saatin sonunda sempozyum için KKM'deki salonun kiralandığı süre dolduğundan salon görevlileri ve hocalarımız salonu kapatacaklarını söylediğinde Nişanyan ayrılmamakta direnirken, hocalarımızın ricası üzerine bizler salonu terk ettik ve protestomuzu sonlandırdık.
Sevan Nişanyan'ı bundan sonra da bulunduğu her yerde teşhir etmeye devam edeceğiz. ODTÜ öğrencilerine yönelttiği hakaretleri ve linç girişimi nedeniyle tekrar ODTÜ'ye hiçbir grup tarafından çağırılmayacağına da eminiz. Pek çoklarının, eylem sonrasında eleştirdikleri gibi kişiyi bir eyleminden ötürü ömür boyu cezalandırmak, hatta "ölüm fermanını yazmak" değildir yaptığımız. Sevan Nişanyan'ın uyguladığı şiddet bir tek eski eşini değil tüm kadınlarını hedef almakta olan erkek şiddetidir; yaydığı ideoloji günde 3 kadının ölümüne ve sayısız kadının taciz ve tecavüze maruz kalmasına sebep olan kadın düşmanı eril ideolojidir. Feministlerden nefret etmektedir, çünkü uyguladığı şiddeti "sembolik bir jest" masumluğunda kamuoyuna sunmasına onlar izin vermemiştir, erkek olarak avantajlı konumunu ve işine geldiğinde "düşmanı" olduğu sistemin yöntemlerini nasıl kullandığını onlar deşifre etmişlerdir; kendi işlerinden olmak pahasına geri adım atmamışlardır. Özeleştiri verinceye ve eski eşi şahsında tüm kadınlardan ve feministlerden özür dileyinceye dek Sevan Nişanyan'ı bulunduğu her yerde teşhir etmenin doğru olduğunu düşündük ve bu kanımız kendisiyle dünkü karşılaşmamızdan sonra daha da güçlendi.
ODTÜ'ye "s*ke s*ke geleceğini" söyleyen Sevan Nişanyan'a tekrar soruyoruz: "Siz kimi s*kiyorsunuz?"
(1)Bildirimiz şöyle idi:
"Tanrı feministleri o kadar çok sevdi ki sonunda bu faşist kullarına acıyıp Sevan Nişanyan’ı gönderdi…
Ve Sevan Nişanyan şöyle buyurdu :
“… Feminizmin çirkin bir nefret ideolojisi olduğunu düşünüyorum. Aynen bu beklenirdi onlardan, kendilerinden bekleneni yaptılar. Çirkin bir ırkçılıktır feminizm, başka bir şey değildir…” (27 temmuz 2008)
Sevan Nişanyan bizim için çok değerlidir. Bu gibi söylemleri ile bizlerin düşünce ufkunu genişletmekte ve insanlığın düşünce tarihinde yeri doldurulmaz bir yer edinmektedir. Feministler her ne kadar onun cinsiyetçi olduğunu söylese de, her ne kadar o, nefret söylemi üretse de, içimizden bazıları bu düşüncelere katılmasa da hepimiz onu çok seviyoruz ve dediklerinin bir bilim “adam”ı için kaale alınmayacak cümleler olduğunu düşünüyoruz. O bu memlekete maal, memleketin halkına ilham ve irfan olmuştur. Hep beraber el ele bilim için onun arkasından Sevan gözlerle yürümeye devam ediyoruz.
Onun izinden gitmiş, giden ve gidecek olan takipçileri şöyle diyor:
‘’Doğa, bazen zamanın çok ötesinde, gıpta edilecek insan karakterleri yaratır; yapmacıktan uzak, uzlaşmaz ve gerçeğe sıkı sıkıya bağlı; bencilliği, bütün insanlığı kapsayan ve kendini büyük kitlenin ayrılmaz parçası olarak gören bir insan; her çeşit yanlışlığa karşı ince bir duyarlılığı olan ve bunların karşısına dikilen bir birey, geleceğe uzanabilen ve onu yakınlaştırabilen biri. İşte böyle bir insan Sevan Nişanyan’’ (Virginia Woolf)
‘’Kırk yıllık feministim böyle güzel tespit görmedim’’ (Simone de Beauvoir)
‘’Sevan Nişanyan yüzyılımızın kadın hareketi için bir mihenk taşıdır’’ (Emma Goldman)
SEVAN NİŞANYAN'A SEMBOLİK BİR JEST
Dün
Bugün
Ve Yarın
Tek yürek olarak haykıracağız:
“YAŞASIN SEVAN NİŞANYAN”
ODTÜ’LÜ SEVAN SEVERLER"
*Radikal Blog'dan alınmıştır.

YORUM YAZIN