deli ruh: bilgi, görgü, bakış açısı
![]() |
- AYŞE DÜZKAN - |
milliyet
gazetesinin internet sitesinde okuduğum bir habere göre istanbul’da katledilen
sierra sera’nın annesi türklere minnettarmış.
anne betzaida jimenez’in o acısının arasında cihan haber
ajansı’na verdiği demeçteki sözlerinin içinde, cımbızlandığında bu anlama
gelebilecek bir şeyler olduğuna inanırım ama bunu başlığa çıkartarak esas
sözünün bu olduğunu düşündürtmek belli ki gazetecinin marifeti.
türklerin, içlerinden biri tarafından kızı katledilmiş
insanlar tarafından bile sevilecek, sevilmek ne kelime minnettar olunacak kadar
ulu bir millet olduğu fikri çok uzun bir zamandır medyadan pompalanıyor ve
bunun basının üzerindeki siyasal baskıyla bir ilgisi yok. türklerdeki,
kendilerini başka uluslardan ve halklardan daha üstün ve onların düşmanlığına
maruz oldukları yanılsamasına dayanan o manasız ve açıkçası akılsız
milliyetçiliğin ayakta tutulmasında basının rolü büyük.
işi olsa da iyi bir geliri, ikisi bile olsa gelecek
güvencesi olmayan, yani ekonomik olarak istikrarsız bir ülkede yaşayan
insanların özgüven kazanmak için sadece doğuştan gelen özelliklerine
güvenmeleri anlaşılır bir durum; “ben var ya türküm/erkeğim.” basının da
“satmak” için kendini sevdirmeye ihtiyacı var; örtüşen durumlar.
o yüzden gazeteleri memlekette ne olup bittiğini anlamak
için değil duygularımızın okşanması için okuyoruz nicedir. zaten kimse
gazetelerin gerçeği yazdığına inanmıyor, hiç inanmadı, haklı olarak.
köşe yazarlarına verilen önem de bu ilişki içinde
şekilleniyor. özellikle son 15 yıldır onlardan beklentimiz, kızdığımız kişi ve
kurumları bizim için kalaylamaları, acımızı, hüznümüzü, sevincimizi ifade
etmeleri.
o yüzden izmir-kadıköy politik hattının takipçileri yılmaz
özdil’i okuyarak ferahlıyor, ahmet kekeç, fehmi koru gibi yazarlar –içlerinin
yangını iktidarla bile geçmeyen- muhafazakârların yüreğine su serpiyor,
demokratlar yıldırım türker’le silkiniyor, duyarlıların vicdanı ece
temelkuran’la sızlıyor.
bizim yazarımız birinin ağzının payını verdi mi hep
birlikte bir “oh” çekiyor, diğerlerinin yazarı hoşumuza giden bir şey
yazdığında tedirgin oluyoruz.
bu ortamda vivet kanetti’nin muteber bir köşe yazarı
olmamasına şaşırmamak gerek. bir takımın parçası değil, hep şüphe payı bırakır
ve her şeyden önce gazeteci; son yirmi yılda çok okunan birçok kalemin edebiyat
veya akademi kökenli olduğunu ve hayatları boyunca tek bir haber bile kaleme
almadıklarını hatırlatırım.
mesleğin geleneksel erbabında adet olduğu üzere,
“uzmanlık” alanı olmayan bir gazeteci kanetti; bir sporcuyla da röportaj
yapabilir, yerküremizi yöneten siyasetçilerden biriyle de, bir ressamla da,
modacıyla da. dünyanın mavi kanlılarını da tanır, türkçenin rapçilerini de,
fransız filozoflarını da.
kişisel dünyasını tazelemeyi becermiş, dünyanın dört
bir yanı konusunda fikri ve bilgisi olan gerçek bir entelektüel o. ayrıca son
derece kişisel, imzası olmasa bile tanınacak, ne yazsa okutacak bir dili var ki
bu konuda onunla ancak perihan mağden yarışır. bana en çekici gelen özelliği
ise sık sık kendine de yönelttiği mizahı.
vivet kanetti, geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan deli ruh adlı kitabında farklı
tarihlerde, farklı mecralarda yazdığı yazıları bir araya getirmiş. çoğu
kısacık, bir çırpıda okunabilen, bilgi, görgü ve gözlem yüklü denemeler iki halk için bir toprak hayali.
ta 1985’te yazdığı batı
yakasının mahkemeleri önünde, ermeni meselesi ve tarihle yüzleşme konusunda
öngörüsüyle insanı büyülüyor. kitapta yer alan en uzun yazıyı ise 2002 yılında virgül dergisi için kaleme almış.
edward
said’in barış sürecinin sonu ve ilan
pappe’nin filistin’de 1948 savaşı
adlı kitaplarını değerlendirdiği ve filistin mesesinde iki devletli çözümün
açmazlarını ele alan iki halk için bir
toprak hayali adlı yazı için bile bu kitabı okumaya değer.
“cins”i işler başlıklı bölümde yer alan
yazıların çoğunun türkiye’de feminizm adına yazan pek çok kalemden daha derin
bir bakış açısı içerdiğini düşünüyorum. kitabın bir de vivet kanetti’nin bosna’sı başlıklı dvd eki var. (bunu teknik
sebeplerle izleyemedim, bir süre daha izleyemeyeceğim. o yüzden hakkında bir
şey söyleyemiyorum.)
deli ruh,
özellikle gazetecilikle ilgisi olanların mutlaka okuması gereken, usta bir
gazetecinin, geniş kültüre sahip bir fikir insanının uzun yıllar içinde
oluşturduğu birikimi bir araya getiren, kaçırılmaması gereken bir kitap. umarım
hak ettiği ilgiyi görür.
Ayşe Düzkan
https://twitter.com/sndrll
*Deli Ruh
Kanat Yayınları
YORUM YAZIN