Pakrat Estukyan: Hrant Dink Öldürüldüğünde Muammer Güler Agos'a Gelerek 'Bu Cinayetin Örgütsel Özelliği' Yok Dedi
Agos Gazetesi editörlerinden Pakrat Estukyan, Samatya'da Ermenilere dönük saldırıların planlı ve ırkçı saikle olduğu görüşünde.
Estukyan, "Aslında ilk saldırıdan anında haberdar olmadık. Yaklaşık iki ay önce benzer bir saldırı olmuş Samatya'da. Bu adli bir olay olarak görüldü. Ancak ikinci saldırı cinayetle sonuçlanınca haber oldu, gazete olarak biz erken haber aldık. Bize gelen ilk haberde Maritsa Küçük adında 84 yaşında Samatya'da evinde yalnız yaşayan bir kadının 7 yerinden bıçaklandığı bilgisiydi. Sonra da göğsüne bıçakla haç çizildiği haberi geldi. Ama bunu teyit etmek mümkün olmadı" dedi.
POLİS KONUŞULMAMASINI NEDEN İSTİYOR?İlk bilgilerin bir nefret cinayetine işaret ettiğini söyleyen Estukyan, şöyle devam etti: "Yakınları ile görüştük. Öğrendik ki polis cinayetten hemen sonra aile fertlerini uyarmış, 'yabancılarla görüşmeyin, bu konuda konuşmayın' diyerek. Bu uyarı bizi biraz tedirgin etti. Bu tür uyarıların niye gerekli olduğu gibi bir soru takıldı aklımıza ve hemen Hrant Dink cinayetinden sonra Pelitli'de jandarmanın sokaklarda dolaşıp halkı tanımadıkları insanlara konuşmamaları, dışarıdan gelen insanlara, gazetecilere konuşmamaları konusunda uyardığı aklımıza geldi. Yani bir şeyi örtbas etme çabası olarak değerlendirdik polisin bu gayretkeşliğini. Niyeti neydi, konuşmayın derken neyi sağlamak istiyordu, bunu anlayamadık.
Göğsüne bıçakla haç çizilmişti ifadesini veren maktulün oğluydu. Zaten ilk o annesini o halde bulmuş ve polise haber vermişti. Sonra polis olay yerinde fotoğraflar çekmiş, olay yeri tutanağı tutmuş. Bunları aile ile paylaşması gerekirken paylaşmamış. Aile bunlardan haberdar olamadı."
NOEL AYİNİ GÜNÜNDE, KİLİSENİN YAKININDA İKİNCİ SALDIRITüm bu belirsizliklerin üzerine ikinci saldırının yaşandığını ve yine Ermeni yaşlı bir kadını kiliseye giderken kaçırma girişimi olduğunu hatırlatan Estukyan, bu saldırının Noel ayininin olduğu gün yaşandığına dikkat çekti.
Pakrat Estukyan, saldırıların hepsinin kilise civarında olduğunu belirterek, "Aynı semtte, yaşlı kadınlara yönelik peş peşe gelen bu 4 olayı artık tesadüf ya da adli vaka diye yorumlayamıyoruz. Çünkü bunlardan bir iki tanesinde hırsızlık yapma imkanı varken hırsızlık yapılmamış. Polis bu yönde değerlendirmeye çalışıyor. Nefret cinayeti resmi görmektense bireysel görmeye çaba sarf ediyor. Bu da Türkiye'de polisin politik bir tutumu" diye konuştu.
Estukyan, Hrant Dink öldürüldüğünde de dönemin İstanbul Valisi, bugünkü İçişleri Bakanı Muammer Güler'in Agos'a gelerek, "Bu bireysel, münferit bir şeydir, örgütsel bir özelliği yok" dediğini hatırlattı. "Agos'un merdivenlerinde söyledi bunu" diyen Estukyan, ekledi: "Neye dayanarak bunu söyledi? O dakika daha Ogün Samast'ın adı da telaffuz edilmemişti. Ne olduğunu kimse tanımlayamamıştı."
Bütün bunları kendileri için yeni şüphe odakları olduğunu kaydeden Estukyan, "Çünkü Türkiye'de buna uygun bir iklim olduğunu ne yazık ki biliyoruz" dedi.
Samatya'da insanların, özellikle yalnız yaşayan yaşlı kadınların tedirgin olduğunu dile getiren Estukyan, bu tedirginliğin git gide bütün toplumu sarabileceğine işaret etti. Estukyan, ekledi: "Bunlar çok rahatsızlık verici şeyler."
TEDİRGİNLİKLER GERİ HATIRLAMALAR YARATIYORBu tür zamanlarda insanların hafızalarında geçmişe yönelik geri hatırlamalar olduğunu söyleyen Estukyan, "Biz şimdi 2-2,5 sene önce yaşanmış bir olayı hatırladık. Orman Fakültesi'nde okuyan bir kızcağız tacizcilerle eğitimini yarıda bıraktı. Eğitimini yarım bırakırken de şikayetçi oldu kendisini taciz edenlere karşı. Bu taciz edenler ülkücü öğrenciler ve onların dışarıdan okulla ilgisi olmayan arkadaşları. Otobüs durağında, şurada burada, salt Ermeni olduğu için, o genç kızı taciz etmişlerdi. Kız şikayet dilekçesini yazdı. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Şikayet dilekçesini geri aldı. Bütün bunlar bize şimdi geri anımsamalar olarak geri geliyor. Biz Türkiye'de yaşayan insanlar olarak, Türkiye'de yaşayabilmemizin koşullarının oluştuğuna inanmak istiyoruz. Ama öte taraftan halen Türkiye'nin ötekisi olduğumuzu anımsatan bir sürü işaret sürekli bizi tedirgin ediyor."
Pakrat Estukyan, bu iklimin devletin sistematik politikasından kaynaklandığını ekledi.
HER MEVKİDE ÖDÜLLENDİRMEHrant Dink Valiliğe çağrılarak tehdit edildiğinde İstanbul Valisi olan Muammer Güler'in İçişleri Bakanı olmasını da değerlendirdi. Estukyan, tehdidin yanı sıra dava boyunca avukatların Güler hakkında birkaç defa suç duyurusunda bulunduğunu, ama mahkemenin ısrarla bunları reddetiğini hatırlattı.
Estukyan, "Hükümet, sistem Güler'i korudu" dedi. Devlet, Güler'i koruduğu gibi o dönem Emniyet Müdürü olan Cerrah'ı da korudu ve ortaya iki tane gözden çıkardıkları çocuk bıraktılar. Nitekim her şey de onlarla sınırlı kaldı. Çocuklar harcanacak piyonlardı onların gözünde ve onları harcadılar. Harcandılar dediğim de şu dakikadaki görüntü. O çocuklardan Ogün Samast birkaç yıl sonra hapishaneden çıktığında bir hayli hürmet gören bir ağbi olacak. Artık bir iş sahibi olacak, bir çevre sahibi olacak. Onun kartvizitinin bir anlamı olacak. Kartvizitini birisine gönderdiğinde 'Ogün ağbimiz şunu mu istemiş, peki' diyecekler. O da ödüllendirmenin bir başka boyutu. Kimileri böyle terfilerle, makamlarla ödüllendirilirken, o da kendi dünyasında başka bir ödüllendirme. Emin ki tahliye olurken cezaevi kapısına insanlar gelecek, 'Türkiye seninle gurur duyuyor' diye tempo tutacaklar. Davullarla, bayraklarla, konvoylarla karşılayacaklar."
Estukyan, bir önceki İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in Hoca katliamı protestosu altında ırkçı gösteriye katılması hatırlatıldığında ise şunları söyledi: "Hocalı mitingi ne yazık bir insanlık suçuydu. O bir ırkçı boy gösterişti. Çok daha başka türlü olabilirdi. Örneğin Azerbaycan'da aynı miting öyle olmamıştı. Hocalı kurbanları Azerbaycan'da da anıldı, orada ırkçı gösteri değil, ölenleri anma etkinliğiydi. Türkiye'de ise bu, maniple edildi. Büyük paralar döndü. O büyük paraların kaynağı da Azerbaycan olduğu yazıldı basında. Aliyev'in çok mutlu olduğu bir gündür. Türkiye için ise utanç günü olarak hatırlanacak. O günü biz hatırlamak istemiyoruz. O utanç gününün en önemli figüranı da İdris Naim Şahin'di. İçişleri Bakanı sıfatıyla, hükümeti temsil eden sıfatıyla yaptığı konuşma ile o gün en öne çıkan figüranı İdris Naim Şahin oldu. Onun da kariyerinde bu kalacak. Kimisi bunu olumlu bir işaret olarak görecek, ama insanlık herhalde aşağılık bir işaret olarak görecek."
(Etkin Haber Ajansı)

YORUM YAZIN