"Hrant Dink Operasyonu: 6. Yıl" Sempozyumu Sona Erdi: 19 Ocak'ta Yüzlerce Hrant Olmaya
Hrant'ın Arkadaşları tarafından düzenlenen "Hrant Dink Operasyonu: 6. Yıl" Sempozyumu ikinci gününde Cezayir Toplantı Salonu'nda devam etti.
"Azınlıklar hedefte: Kafes" başlıklı ilk oturumda, gazeteci Orhan Kemal Cengiz, “Kafesteki Türkiye” yi anlattı.
Milli İstihabrat Teşkilatı (MİT)'nın Hrant Dink cinayeti gibi birçok davanın belgelerini elinde tuttuğunu belirten Cengiz, "İnsanlar tırnakları ile kanıt, belge ararken MİT bunları tozlu raflarda saklıyor" dedi. Özel Harp Dairesi kulislerinin dağılması gerektiğini ifade eden Cengiz, "Gerek Hrant Dink, gerek Malatya Katliamında, Ergenekon'un JİTEM yapılanmasının eli var ve polis buna ciddi bir biçimde göz yumdu" dedi. Bir tarafta "Beyaz bereli katiller" yetiştiren bir derin devlet yapılanmasının, bir yandan da buna göz yuman bir toplumun varlığından söz etti. Cengiz, derin devlet yapılanmasının Hrant ve Malatya cinayetindeki belgelerin, delillerin incelenerek açığa çıkarılabileceğini belirtti.
'DEVLET TÜRK'ÜN, SÜNNİNİN VE ERKEĞİN İÇİNE HAPSOLMUŞTUR'Cengiz'in ardından, gazeteci yazar İsmail Saymaz, "Bir milli mutabakat cinayeti: Malatya Katliamı"başlığı altında konuşma yaptı.
Saymaz, Hrant Dink, Rahip Santora ve Malatya cinayetlerine herkesin kendi ideolojik görüşleri çerçevesinden subjektif yaklaştığını belirtti, bunun doğru olmadığını söyledi. Olayın devletin kendi yarılmalarından doğduğunu kaydeden Saymaz, “Hristiyanların çoğaldığını, Malatya'nın, Mersin'in Hristiyanlaştırıldığı” yönünde haberler yapılarak, devlet eliyle toplumda anti-hristiyan bir hava oluşturulduğunu vurguladı.
Malatya Jandarması'nın cinayetten 3 ay önce misyonerlerin telefonlarını dinleyerek takibe başladığını söyleyen Saymaz, cinayete göz yumulduğunu kaydetti. Cinayetten bir gün önce suçluların atış taliminden dönerken jandarma tarafından çevrildiğini aktaran Saymaz, jandarmanın arabayı aramadığını, arabada gerçek 2 silah bulunduğunu, sadece suçlu gençlerin üzerindeki kuru sıkı silahlardan dolayı 57 liralık ceza yazıldığını söyleyerek, "Bu çocukların üzerinde yumurta, pankart bulunsaydı jandarma bunları bırakmazdı" dedi. O gençlerin o bulunmayan silahlarla ertesi gün yayın evini bastığını ve bir katliam gerçekleştirdiğini söyleyen Saymaz, jandarmanın olayın ardından yayınevine girdiğinde yaptığı ilk işin ölen insanların GBT'lerine bakarak, incillerin yasal olup olmadığına baktıklarını söyledi.
"Bu devletin bıraktığı boşluktan örgüt doğar" diyen Saymaz, Türk-Sünnilerin galeyana gelmesinin, provokasyon yaratmasının devlete göre bir “hak” olduğunu söyleyerek, "Bu devlet Türk'ün, Sünninin ve erkeğin içine hapsolmuştur" şeklinde konuştu ve şunları ekledi: Bu devlet bunu kırmadıkça bu cinayetler çözülmez.
AKP KATİLLERİ SAKLAYARAK BU CİNAYETLERE ORTAK OLDUKonuşmaların ardından sorular yanıtlandı. Bir izleyicinin, "Derin devlet çöküyor mu, nasıl çökecek?" sorusunu yanıtlayan Orhan Kemal Cengiz, değişimin her zaman zihniyet üzerinden değil, bazen de aktörlerin birbiriyle olan mevzularından kaynaklanabileceğini söyledi. Bu sebepten bir parçalanma yaşandığını ifade eden Cengiz, yapısal olarak bir çatallaşma olduğunu, bunu iyi bir birşey olarak gördüğünü söyledi. Cengiz'in ardından söz alan Saymaz, Türkiye'de AKP'den bağımsız demokrasi düşmanı bir yapı olduğunu söyledi. Bu yapının içerisinde AKP'den de kimi unsurların bulunduğunu belirten Saymaz, Dink, Malatya, Santora gibi cinayetlerin AKP Hükümetini devirmeye yönelik olduğu düşüncesinin bir "safsata" olduğunu belirtti. "Bu cinayetlerin hepsi demokrasiyi yıkma maksatlıdır" diyen Saymaz, AKP'nin cinayetleri çözebileceğini, katilleri yargılayabileceğini, bunun yerine failleri sakladığını ve cezalandırmadığını, Hrant kararını veren hakimin ombudsman yapıldığını, bu açıdan AKP'nin bu cinayetlere ortak olduğunu belirtti.
BU ÜLKEDE ÇOCUKTAN KATİL YAPMA ZEMİNİ ÇOK MÜSAİT"Hrant Dink, azınlıklar ve çoğunluğun sorumluluğu" başlığı altında gerçekleşen ikinci oturumun ilk başlığı "İslam, adalet ve sorumluluk çerçevesinde Dink cinayeti" oldu. Bu başlık altında Rotahaber yazarı ve Hrant'ın arkadaşı Cemal Uşşak oldu.
Konuşması boyunca duygusal anlar yaşayan Uşşak, bu meselelerini dini aidiyetler çerçevesinde değilde, hukuki, insani yönlerden konuşmak istediğini ancak, varolan "sosyal devlet"in "hukuk devleti"ni içinde barındırmadığı için bunun mümkün olmadığını söyledi. Ötekinin din ve etnik aidiyet üzerinden aşağılanmasının din ve dindarlıkla bir alakası olmadığını savunan Uşşak, "Bu ülkede çocuktan katil yapma zemini çok müsait, bu zemini ıslah etmeliyiz" dedi. Darbe yapmak için bir zemine ihtiyaç duyulduğunu, bu sebepten dolayı "gayrimüslim düşmanlığı"nın kullanıldığını söyleyen Uşşak, vesayetçi zihniyete düşman gerektiğini ve bu zihniyetle mücadele etmek gerektiğini ifade etti.
'10 YIL ÖNCEKİ DİNDAR KAFAYLA ANAYASA YAPILMAZ'"Eşit vatandaşlık talebinde çoğunluğun sorumluluğu" başlığı altında konuşan Ömer Faruk Gergerlioğlu ise Dink cinayeti döneminde başlayan ve gayrimüslimleri hedef alan vahim bir sürecin yaşandığını belirtti. "Keşke azınlık cemaatlerin ve Hrant'ın yanında çok güçlü bir biçimde durabilseydik" diyen Gergerlioğlu, yaşanan süreçler için bir müslüman olarak çok üzüntü duyduğunu aktardı. Hrant Dink'in üzerine düşeni yaptığını, sorumluluğunu yerine getirdiğini söyleyen Gergerlioğlu, şimdi, kalanların ne yapacağı üzerine konuşulması gerektiğini söyledi. 10 yıl önceki dindar kafayla anayasa yapılamayacağını söyleyen Gergerlioğlu, eşitliğin sağlanması için çoğunluğun, eşit olamayan tarafın yanında olması gerektiğini belirtti. 1930'lu yıllardan bu yana bu devlet politikalarının varlığını sürdürdüğünü belirten Gergerlioğlu, Hrant Dink'in ölümünün Hrant'ın değil Ermenilerin meselesinden doğru olduğunu unutmamak gerektiğini söyledi.
'İÇİNDEN ÇIKTIĞIM TOPLUMU TANIYAMIYORUM'Gergerlioğlu'nun ardından "Müktedil çoğunluğun zaafları" üzerine konuşan Hidayet Şefkatli Tuksal, çoğunluğun sorunlarına doğru idrak edilebilmesi için önce çoğunluğun doğru tanımlanması gerektiğini vurguladı. Müslüman toplumu gözlemlediğini ve içinden çıktığı toplumu artık tanıyamadığını aktaran Tuksal, toplumun değiştiğini, bunun görmezden gelinerek yanlış politikalar üretildiğini söyledi. "Biz de kendi içimizde başka cemaatlerden gelmiş bir cemaatiz, bir biat kültürümüz eksik" diyen Tuksal, üstünkörü değil, derin bir yüzleşmeye ihtiyaç olduğunu söyledi.
'HRANT BU TOPLUM İÇİN BİR ÇİMENTO GÖREVİ GÖRÜYORDU'Bir dinleyicinin "Hrant bu toplum için bir çimento görevi görüyordu" sorusuna Cemal Uşşak, bunun iki nedenin olduğunu söyledi. Uşşak, ilk nedininin Hrant'ın sıra dışı bir Ermeni olması, Dink'in hem kamusal bir yüz, hem de çok samimi olmasının onun hedef seçilmesindeki ana sebep olduğunu söyledi. İkinci sebep olarak Sabiha Gökçen meselesini Agos'ta yazması olduğunu belirten Uşşak, "İnşallah yeni Hrant'lar çıkar" dedi.
'DERİN DEVLETİN BİR DÜŞMANA İHTİYACI VARDI'"Cinayet, hükümet, devlet ve ötesi" başlığında gerçekleşen 3. oturumun ilk konuşmayı Avukat Fethiye Çetin, "Dehlizlerden çıkmak" başlığı altında yaptı. "Psikolojik harekatı her yönden kullanan bir yapı ile karşı karşıyayız" diyen Çetin, halkın vergisi ile bir cinayet şebekesinin beslendiğini söyledi. "Bizim paralarımızla bir şebeke besleniyor, çalışıyor ve insanları öldürüyor" diyen Çetin bunun hesabının sorulması gerektiğini söyledi. Topluma ulaşılabilecek hiçbir fırsatın ihlal edilmemesi gerektiğini ifade eden Çetin, "Birebir konuşmak, birbirimize dokunmak zorundayız, Hrant'ın yöntemi de buydu" dedi.
"Savaş esnasında düşmanı öldürmek etik dışı bir davranış değildir" diyen Çetin, derin devlet yapılanmasının bir düşmana ihtiyacı olduğunu, misyonerliği ve "Ermeni soykırımı asılsızdır" söylemleriyle doğrudan Ermenilerin düşman ilan edildiğini, devletin de "düşmanı" vuranları yargılamadığını söyledi.
Başbakan'ın “Misyonerlikle mücadelenin Müslümanlık için iyi bir şey” dediğini hatırlatan Çetin, bu süreçte herkesin kendi rolünü sorgulaması gerektiğini söyledi. "Hrant Dink davasında 2 imzası bulunan Hasan Gerçeker yargıtay başkanı olduğunda kimse sesini çıkarmamıştı" diyen Çetin, ombdusman meselesinin herkesi ayaklandırdığını bunun ise iyi birşey olduğunu söyledi.
'KEMALİST İDEOLOJİ BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞMAN ETTİ'"Yarının sınavları" başlığında ise Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş konuştu. En temel sorunun "birlikte yaşama" sorunu olduğunu söyleyen Koptaş, "Birlikte yaşama" meselesinin naif bir mesele değil politik, hatta politikalar üstü bir mesele olduğunu belirtti, bunun sınıfsal meseleleri, etnik meseleleri reddeden bir şey olmadığını söyledi. "Kemalist ulus devlet ideolojisi bizi bize yabacılaştırdı" diyen Koptaş, Kemalizm tarafından toplumun kategorize edildiğini ve bu tasnif edilmiş kategorilerin birbirine düşman edildiğini kaydetti.
'SONER YALÇIN'LA BİR ARAYA GELMEMEK GEREKİR'Kürt halkının bütün taleplerinin haklı olduğunu söyleyen Koptaş, “Türkler bu haksızlığa inanmadıkça şiddetle bir şeyin değişmeyeceğinin farkında olur” dedi.
Yeri geldiğinde sağ-sol ayırt etmeden yan yana gelmenin önemli olduğunu vurgulayan Koptaş,"Ama gene de bazı insanlarla bir araya gelinmez, mesela Soner Yalçın'ın tutukluluğunun çok haksız olduğunu düşünsek de onunla bir araya gelmemek, onun gazetesine yazı yazan 'solcu' ile bir araya gelmemek gerekir"
'AKP ZİHNİYETİ KÜRT VE ERMENİ MESELESİNDE KEMALİZMLE AYNI İŞLİYOR'"2015'e doğru AKP ve azınlıklar" konusunda ise Yetvart Danzikyan konuştu, AKP'nin suçluları koruduğunu söyledi. AKP'nin geleneksel devlet yapılanmasına dayandığını söyleyen Danzikyan, AKP'nin reform çizgilerini koruduğunu ancak özellikle Ermeni sorununda bu çizgileri muhafazakar yapısı yüzünden esnetemediğini söyledi. "Bu zihniyet Kürt meselesinde ve Ermeni meselesinde Kemalist zihniyetle aynı işliyor" diyen Danzikyan, AKP'nin pragmatist bir parti olduğunun altını çizdi.
AKP'nin Ortadoğu'da büyük ekonomik planları olduğunu söyleyen Danzikyan, Kürt sorunun AKP'nin ayağına engel olarak takıldığını ifade etti. Danzikyan, "Bu ülke Kürtlere ve asıl olarak da Ermenilere karşı kurulmuştur" dedi.
Sempozyumun ardından konuşan sempozyumun düzenleyicilerinden, t24 websitesi kurucusu Aydın Engin, "Hrantın arkadaşları ah Hrant, vah Hrant demek yerine, onun katledilişine sebep olan sürecin öncesini ve sonrasını didik didik ettiler, yavaş yavaş onu daha iyi anmaya başlıyoruz" dedi. Tütün Deposu'nda 2 gün sürecek olan bir sergi açıldığını hatırlatan Engin, "Hrant'ın kalbi 2 gün boyunca burada atacak, hepinizi bekliyoruz" dedi. 19 Ocak'ta daha fazla Hrant olarak, kadın, erkek, yaşlı, genç Hrant'lar olarak meydanda buluşma sözü verilerek sempozyum bitirildi.
YORUM YAZIN