BirGün'ün İlanına Ahmet Şık, Banu Güven, Ece Temelkuran, Ertuğrul Mavioğlu, Nuray Mert ve Yıldırım Türker'den Eleştiri
BirGün gazetesinin Aralık ayı içerisinde kadrosuna katacağı isimleri tanıttığı ilan tartışma konusu oldu. Ahmet Şık, Banu Güven, Ece Temelkuran, Ertuğrul Mavioğlu, Nuray Mert ve Yıldırım Türker ilanı eleştirdi.
İşte gazetecilerin açıklamaları;
Banu Güven:
Birgün'ün ilanindan yeni haberdar oldum.Bizim işimiz gözleri açmak. Gazeteci olarak derdimiz, sadece başbakana muhalefet değildir. Olmadı... Birgün'de adımın geçtiği ilandan bugün haberdar olmam da kabul edilemez.
Ece Temelkuran:
Birgün'ü şimdi gördüm,hiç hoş bulmadım.Yazmak kimsenin gözüne bant çekmek değildir.Benim yazılarım da Başbakan'la sınırlı olmadı, olamaz. Birgün'e verilen tepkiler lince dönüşmeye başladı.Adil değil.Ortak akılla çözmeyi deneyebilirdik ama arkadaşlar kararlarını açıklamışlar. Hep beraber çıktığımız için yol anlamlıydı halbuki. Cok üzgün olduğumu söylemek isterim.
Ertuğrul Mavioğlu:
BirGün'ün Başbakanlı reklamı maksadını aşmış görünüyor. Burada asıl dert kalemlere yönelik yasağa vurgu yapmaktı ama algılar binbir çeşit. Banu ve Ece doğru yazmışlar, gazetecinin işi sadece Erdoğan'a muhalefet değil, gerçekleri eğip bükmeden yazmak. Bant çekmek değil göz açmak. Reklamcı, gazeteci gibi bakamıyor. Ama reklamdaki asıl amaç da çok sayıda gazeteciyi işsiz bırakan sansürün kaynağına vurguydu. Sadece bu! Yani demem o ki, maksat biraz zorlanmış oldu, herkes başka bir anlam çıkardı. Sansüre, gazeteciler üzerindeki zorbalığa karşı durmaya devam. Tüm bunlar BirGün yönetimiyle paylaştığım görüşler. Derdim tepkiden ziyade meseleyi anlaşılır kılmak, benim açımdan bir geri adım yok
Ahmet Şık:
Birgün'deki reklamın meramını anlıyorum; susturulanların yeri olarak gazeteyi, susturan kişi olarak da sistemi temsil eden Başbakan Erdoğan'ı gösteriliyor. Ancak Başbakan bir figür, sistemin kendisi değil ve eleştirinin de tek kişiye indirgenmesi doğru değil. Ayrıca, eğer temsilden gidilecekse gazetecileri susturan medya patronlarının da, gazete yöneticilerinin de, bu susturulmayı sessiz kalarak onaylayan gazetecilerin de fotoğrafları o karede yer almalıydı. Birgün'ün reklamı anlatmak istediğini anlatamayan, maksadını aşan, kötü bir çalışma. Böyle bir reklam kullanılıyorsa, muhataplarının fikrini almamak da saygı sınırını aşan bir durum.
Yıldırım Türker:
Bugün Birgün Gazetesi'nde dev Erdoğan fotoğrafının gözlerini örten kara bantın üstündeki isimlerden Türker ile bir ilişkim yoktur. Hayatım boyunca kendimi kimsenin gözüne kara bant olma işleviyle tanımlamadım. Tanımlanmasına da izin verecek değilim. Pek dahiyane bulunduğu anlaşılan bu tanıtım faaliyeti için ne demeli? 'Deve cilvesi' mi yoksa 'Reklamcıdan al haberi' mi? Her halükarda bu erken uyarı için belki de müteşekkir olmalıyım.
Nuray Mert:
"Bana danışılmadan yapılmış bir iştir. Lanse ediliş şeklini tasvip etmiyorum. Ortada netleşmemiş bir durum varken emrivaki diye nitelendiriyorum bu durumu. Çok yadırgadım. Bu anlayışta olan gazete ve ekiple devam etmek istemiyorum."
(twitter-medyatava-t24)
İşte gazetecilerin açıklamaları;
Banu Güven:
Birgün'ün ilanindan yeni haberdar oldum.Bizim işimiz gözleri açmak. Gazeteci olarak derdimiz, sadece başbakana muhalefet değildir. Olmadı... Birgün'de adımın geçtiği ilandan bugün haberdar olmam da kabul edilemez.
Ece Temelkuran:
Birgün'ü şimdi gördüm,hiç hoş bulmadım.Yazmak kimsenin gözüne bant çekmek değildir.Benim yazılarım da Başbakan'la sınırlı olmadı, olamaz. Birgün'e verilen tepkiler lince dönüşmeye başladı.Adil değil.Ortak akılla çözmeyi deneyebilirdik ama arkadaşlar kararlarını açıklamışlar. Hep beraber çıktığımız için yol anlamlıydı halbuki. Cok üzgün olduğumu söylemek isterim.
Ertuğrul Mavioğlu:
BirGün'ün Başbakanlı reklamı maksadını aşmış görünüyor. Burada asıl dert kalemlere yönelik yasağa vurgu yapmaktı ama algılar binbir çeşit. Banu ve Ece doğru yazmışlar, gazetecinin işi sadece Erdoğan'a muhalefet değil, gerçekleri eğip bükmeden yazmak. Bant çekmek değil göz açmak. Reklamcı, gazeteci gibi bakamıyor. Ama reklamdaki asıl amaç da çok sayıda gazeteciyi işsiz bırakan sansürün kaynağına vurguydu. Sadece bu! Yani demem o ki, maksat biraz zorlanmış oldu, herkes başka bir anlam çıkardı. Sansüre, gazeteciler üzerindeki zorbalığa karşı durmaya devam. Tüm bunlar BirGün yönetimiyle paylaştığım görüşler. Derdim tepkiden ziyade meseleyi anlaşılır kılmak, benim açımdan bir geri adım yok
Ahmet Şık:
Birgün'deki reklamın meramını anlıyorum; susturulanların yeri olarak gazeteyi, susturan kişi olarak da sistemi temsil eden Başbakan Erdoğan'ı gösteriliyor. Ancak Başbakan bir figür, sistemin kendisi değil ve eleştirinin de tek kişiye indirgenmesi doğru değil. Ayrıca, eğer temsilden gidilecekse gazetecileri susturan medya patronlarının da, gazete yöneticilerinin de, bu susturulmayı sessiz kalarak onaylayan gazetecilerin de fotoğrafları o karede yer almalıydı. Birgün'ün reklamı anlatmak istediğini anlatamayan, maksadını aşan, kötü bir çalışma. Böyle bir reklam kullanılıyorsa, muhataplarının fikrini almamak da saygı sınırını aşan bir durum.
Yıldırım Türker:
Bugün Birgün Gazetesi'nde dev Erdoğan fotoğrafının gözlerini örten kara bantın üstündeki isimlerden Türker ile bir ilişkim yoktur. Hayatım boyunca kendimi kimsenin gözüne kara bant olma işleviyle tanımlamadım. Tanımlanmasına da izin verecek değilim. Pek dahiyane bulunduğu anlaşılan bu tanıtım faaliyeti için ne demeli? 'Deve cilvesi' mi yoksa 'Reklamcıdan al haberi' mi? Her halükarda bu erken uyarı için belki de müteşekkir olmalıyım.
Nuray Mert:
"Bana danışılmadan yapılmış bir iştir. Lanse ediliş şeklini tasvip etmiyorum. Ortada netleşmemiş bir durum varken emrivaki diye nitelendiriyorum bu durumu. Çok yadırgadım. Bu anlayışta olan gazete ve ekiple devam etmek istemiyorum."
(twitter-medyatava-t24)

YORUM YAZIN