Header Ads

Avrupa Basınında Bugün


Muhafazakar Fransız gazetesi Le Figaro, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerin Hamas’a destek verdiklerini anımsatıyor ve bu kapsamda Gazze Şeridi’nde şiddetin tırmanmasını şöyle analiz ediyor:

“Türkiye, Katar ve Müslüman Kardeşler’in iktidarda olduğu yeni Mısır, son haftalarda Hamas’ı -en azından siyasî olarak- desteklediklerini beyan ettiler. Batılı ülkelerin gözünde Hamas bir terör örgütü… . Ilımlı olarak tanınan söz konusu bu ülkelerin Hamas’a destek vermesi, İsrail açısından Gazze’deki radikal militanların silahlarından daha ağır bir tehdit anlamına geliyor. Eğer bölgedeki ülkeler Hamas’ı, Tahran’ın yönlendirdiği radikal güçlerden ayrıştırabilecek bir konuma getirilebilirse, o takdirde İsrail’in kara kuvvetleri ile bir askerî operasyona girişmesi anlamsızlaşır. Onun içindir ki bir anlaşmaya varabilmek için inandırıcı bir arabulucuya ihtiyaç bulunmaktadır.”

Sol liberal İtalyan gazetesi La Repubblica ise Hamas ile İsrail arasındaki çatışmaları konu aldığı yorumunda, İsrail’in asıl hedefinin Tahran olduğunu ileri sürüyor:

“Gazze diye yazılıyor, ama kastedilen Tahran. Bu sonu gelmeyen kin ve nefretin yeni sayfası ise çocukların kanı ile yazılıyor. Bu sonu gelmez kıyımın aktörlerinin gözü Hamas’ın füzelerinde, ya da İsrail'in misillemelerinde değil, Tahran'da. Söylemesi gerçi korkunç ama, Filistinliler ile İsrail arasındaki sınırda hayatlarını kaybeden bu siviller ve çocuklar, satranç tahtasında daha önemli figürlere yaklaşmak üzere kurban edilen piyonlardır. İsrail Başbakanı Netanyahu Gazze’den bahsediyor ama, aslında Tahran’ı düşünüyor.”

Muhafazakar Norveç gazetesi Aftenposten, İsrail ile Hamas arasındaki tırmanan anlaşmazlığa ilişkin yorumunda şu görüşleri savunuyor:

“İsrail ile Hamas arasındaki anlaşmazlık yeni ve tehlikeli bir sürece girmiş bulunuyor. Sivil halkın acıları daha şimdiden büyük boyutlarda. Önemli olan, durumun tamamen kontrol dışına çıkmaması için hızlı bir biçimde ateşkes sağlamaktır. Şimdi ümit edilen tek şey, Mısır’ın arabuluculuk gayretlerinin bir sonuca ulaşmasıdır. İsrail’in ise mümkün olan her şeye ulaşmış olduğunu ve konunun siyasî faturasının askerî faturasından daha yüksek olmasına fırsat vermemesi gerektiğini anlaması ümit edilir.”

Salzburger Nachrichten adlı Avusturya gazetesinin “Bir kıvılcım yeter” başlıklı yorumu da şöyle: “Özellikle İsrailliler çevrelerine şöyle bir göz attıklarında, durumun kendileri açısından ne kadar istikrarsız hale geldiğini saptayabiliyorlar. Suriye’de korkunç bir iç savaş hüküm sürüyor ve etkisini çoktan komşu Lübnan’da da gösteriyor. Ürdün’de de yeşeren ve daha önceleri Tunus, Mısır ve Libya’daki otoriter rejimleri alaşağı etmiş olan muhalefet hareketi, Kral Abdullah’ı hedef almış durumda. Mısır’da ise yeni ve henüz öz güveni olmayan siyasiler otorite kazanma sürecinde bulunuyorlar. Bu nedenlerden ötürü tüm dünya kamuoyu en ufak bir kıvılcımın tüm bölgeyi ateşe vereceğinden endişe ediyor. Şimdiye kadar Gazze Şeridi’ndeki sınırlı silahlı anlaşmazlık, 2008/2009 yıllarında olduğu gibi çivisi çıkmış bir savaşa dönüşmemelidir. Nitekim Tunus Dışişleri Bakanı da haklı olarak, ‘geçmiş dönemde izin verilen şeylerin, bugün Arap Dünyası’ndaki gelişmeler nedeniyle yasaklanması gerekir” şeklinde konuşuyor.”

İngiltere Gazeteleri

İsrail’in geçen haftadan beri sürdürdüğü Gazze’ye yönelik askeri operasyon, İngiliz gazetelerinde geniş yer bulmaya devam ediyor. ABD Başkanı Barack Obama’nın Asya gezisi, İspanya’nın Katalonya bölgesindeki bağımsızlık tartışmaları ve Galatasaray’ın bugün İstanbul’da Manchester United’ı konuk etmesi de okuyuculara aktarılan haber konuları.

Guardian gazetesi, Filistinli militanların fırlattığı roketleri gerekçe gösteren İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik operasyonunda altıncı gün geride kalırken, BM Genel Sekreteri’nin devreye girmeye hazırlandığını haber veriyor.

“Ateşkes görüşmeleri yoğunlaşırken BM şefi İsrail ve Batı Şeria’yı ziyaret edecek” başlıklı haberde, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğüne değiniliyor.

İsrail’in eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Dan Harel , bir yol ayrımına doğru hızla gidildiği yorumunu aktarıyor Guardian aracılığıyla.

Harel’a göre, 48 saat içinde ya Mısır’ın başenti Kahire’de bir ateşkes anlaşması sağlanacak ya da İsrail, Gazze Şeridi’nde kara işgaline girişecek.

Times gazetesi de, “Ateşkes umudu artarken Gazze işgali beklemede” başlığını kullanıyor.

Guardian ’da yer alan bir analizde, bir yandan İsrail yetkilileriyle, diğer yandan Gazze’yi kontrol eden Hamas’ın liderleriyle görüşmeler yürüten Mısır’ın, kanlı krize çözüm bulmak için kilit ülke olduğu vurgulanıyor.

Ian Black , bir mekanizma üzerinde anlaşılsa bile İsrail-Filistin barış sürecine ilişkin politik bir perspektif oluşturulmadıkça yeni çatışmaların kapıda olacağını belirtiyor.

Batı Şeria’daki Filistin yönetimi Gazze’de iktidarı alabilecek duruma gelmedikçe, Hamas yönetiminin çökmesini İsrail’in bile istemeyeceğini ifade ediyor Black.

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesiyle Cumhurbaşkanı seçilen Müslüman Kardeşler hareketi üyesi Muhammed Mursi’nin Hamas ile çok yakın ilişkileri olduğunu hatırlatan yazar, buna rağmen yeni liderin “stratejik çıkarlar” gereği İsrail ile sürtüşmek istemediğine vurgu yapıyor.

Analizde, Mısır’a Amerikan yardımının sürmesinin de buna bağlı olduğu ifade ediliyor.

Independent gazetesi de, ateşkes çabalarına katılmak için Türk ve Katar yetkililerinin de Kahire’ye gitmesini, Mısır’ın öncü rolünün göstergesi sayıyor.

Seçimle işbaşına gelen Mursi’nin, hem İran’la hem de Türkiye ve Suudi Arabistan ile ilişki kurabilen bölgesel diplomatik lidere dönüştüğü vurgulanıyor haberde.

İsrail saldırılarında ölen bebeklerin cenaze töreninden büyük bir fotoğrafı yayınlayan Guardian , İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon ’un makalesine de yer veriyor.

Ayalon bu makalede, fırlattığı roketler yüzünden İsrail’e “başka şans bırakmadığını” söylediği Hamas’ın “terör altyapısının” hedef alındığını savunuyor.

Daily Telegraph gazetesinin özel haberindeyse, Nasır Selahaddin Tugayları temsilcisi, Gazze Şeridi’ndeki tüm direniş gruplarının İsrail’e karşı tek cephede birleştiğini anlatıyor.

Militanların sözcüsü Ebu Mahmud , İsrail’in 1300 saldırısına rağmen, roketlerinin yüzde 99’unu kullanabilecek durumda olduklarını öne sürüyor.

Financial Times , ABD Başkanı Barack Obama’nın tarihi Birmanya gezisini birinci sayfasından fotoğraflı olarak şu başlıkla duyuruyor: “Demokrasiyle kucaklaşma. Obama, geri dönülemez değişimi takdir ediyor.”

Geoff Dyer , Gazze ateşler altındayken ve Suriye’deki savaşın bölgeye yayılma olasılığı artarken Obama’nın ikinci dönemindeki ilk gezisi için Asya-Pasifik bölgesini seçmesini çelişkili bulmuyor.

ABD’nin bir Pasifik ülkesi olduğuna dikkat çeken yazar, Çin’in yükselen gücünün Soğuk Savaş sonrasında Washington için en büyük tehdit olduğuna işaret ediyor.

Orta Doğu petrolünün artan oranda Asya’da tüketilmekte olduğu belirtilen analizde, Amerika’nın bölgedeki etkin konumunu sürdürmek için Japonya ve Güney Kore gibi geleneksel müttefiklerine dayanması gerektiğinin altı çiziliyor.

Guardian , bugünden itibaren, hafta sonu yerel parlamento seçimlerinin yapılacağı İspanya’nın özerk bölgesi Katalonya ile ilgili bir haber dizisi başlatıyor.

Seçimler, borç krizi nedeniyle ekonomik darboğazdaki İspanya’dan ayrılmak isteyenlerle, özerkliğin geliştirilmesini isteyenler arasında kıran kırana bir yarışa sahne olacak.

Katalonya Başkanı Artur Mas , ayrılığın kolay olmayacağını ancak “mevcut durumun sürdürülemez olduğunu” söylüyor.

Bağımsız bir ülke olursa Katalonya’nın Avrupa Birliği içinde nüfusu bakımından Danimarka ve İrlanda’yı geride bırakacağı, gayri safi yurtiçi hasıla sıralamasında ise 16 ülkenin önünde yer alacağı vurgulanıyor haber paketinde.

Times gazetesi, İngiliz ordusunun Afganistan’da insansız hava araçlarını militanları öldürmek için kullanmasının milletvekilleri tarafından soruşturulacağını yazıyor.

İngiliz parlamentosunda önümüzdeki günlerde yürütülecek tartışmaların, ABD’nin insansız hava araçlarıyla yürüttüğü “örtülü savaş” hakkında yeni bilgilerin ortaya çıkmasını sağlayabileceğine işaret ediliyor.

Amerikan saldırılarında hayatını kaybeden sivillerle ve İslamcı militanların sivilleri kalkan olarak kullanmasıyla ilgili haberler gazeteninin manşetini destekliyor.

Independent , Avrupa Birliği bütçe görüşmelerinin, İngiltere’nin artış isteklerine direnmesi nedeniyle çıkmaza girmesini gündemde tutuyor.

Gazetenin haberine göre, politikacılar ve iş dünyası liderleri Başbakan David Cameron’ı uyararak, “İngiltere’nin AB’den çıkabileceği” söylentilerinin Londra’nın görüşmelerde elini zayıflatacağını belirtiyor.

İngiliz liginin önde gelen takımlarından Manchester United’ın İstanbul’a gelişi, tüm gazetelerde haber konusu.

Guardian , Manchester United menajeri Sir Alex Ferguson’ın tecrübe kazandırmak istediği 8 futbolcuyu ilk defa Şampiyonlar Ligi’nde sahaya süreceğine dikkat çekiyor.

Haberde, son 2 maç öncesinde gruptan çıkmayı garantileyen İngiliz takımının; Robin van Persie, Wayne Rooney, Ryan Giggs ve Paul Scholes gibi yıldızlarını İstanbul’a götürmediği haber veriliyor.

Independent , futbol maçına tarihsel bir göndermeyle yaklaşıyor. Manchester United’ın ilk Şampiyonlar Ligi yarışında yolunun Galatasaray tarafından kesildiği günlere götürüyor gazete okuyucularını.

“Kıyametin United üzerine koptuğu gece” başlıklı haberde, iki takım arasında İstanbul’da 1993 yılında oynanan maç sırasında ve sonrasında yanan meşaleler, atılan taşlar ve kırılan camlar hatırlatılıyor.

Almanya Gazeteleri

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Türkiye-Suriye sınırına Patriot füze savunma sistemlerinin yerleştirilmesi çerçevesindeki, Alman askerlerinin Türkiye'ye gönderilmesi ihtimalini şöyle yorumluyor:

“Gerçek şu ki, hâlihazırda Ortadoğu çok fitilli barut fıçılarıyla dolu. Bölgede büyük bir huzursuzluk hâkim ve Türkiye de Suriye’nin sınır komşusu olarak bu durumdan yakından etkileniyor. Böyle bir durumda uluslararası dayanışmanın bir anlamı olmalı; genel eğilim ise bunun tam tersi. İttifak bünyesindeki dayanışma giderek zayıflıyor. O nedenle Almanya her durumda, nerede ve nasıl bir askerî dayanışma sergileyeceğini dikkatle ve soğukkanlılıkla değerlendirmelidir. Bunu söylemeye bile gerek yok. Ama şu da anlaşılmalıdır ki, müttefiklerinin onlarca yıllık desteğinin faydasını gören bir NATO ülkesi için ittifaka sadakatin anlamı olmalıdır. Tabii bizzat ittifakın da.”

Stuttgarter Zeitung gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle: "Uluslararası topluluk ile dayanışma içinde olması elbette Almanya’nın görevi. Ama bu, her riski almaya hazır olmak anlamına gelmemeli. Ve maalesef Alman askerlerinin Türkiye'ye gönderilmesi konusunda akıllarda yanıt bekleyen daha birçok soru var. Tabii ki Türkiye, Suriye değil. Ama Ankara, Suriye tarafından gelen düşmanca saldırılara karşı NATO’nun yardımını istiyor. Ancak Berlin’deki askerlikten anlayan politikacıların, bu sorunun Patriot füzeleriyle çözülebileceğinden haklı endişeleri bulunuyor. Zira Türkiye’nin Suriye sınırındaki bölgelerine şimdiye dek daha çok füze savunma sisteminin önleyemeyeceği havan mermileri isabet etti. “ Mittelbayerische Zeitung gazetesi, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne girme hazırlığını yorum sütunlarına taşıyor:

"İsrail’in sert tutumunu eleştirenler, kendilerine önce şu soruyu sormalılar: ‘Eğer Almanya’nın büyük kentleri, başka bir ülke tarafından yönlendirilen milislerin terör saldırılarına maruz kalsa acaba Alman kamuoyu nasıl tepki verirdi?’ Hamas’ın İsrail’e yaptığı roket saldırılarına Netenyahu’nun seyirci kalamayacağı, anlaşılır bir durum. Ama asıl önemli soru ise şu: Acaba İsrail, Hamas’ın askerî gücünü zayıflatmak amacıyla Gazze Şeridi’ne kara harekâtı başlatmalı mı? Bunun, yine bir süre için kapısının önünde sükûneti sağlayacağından şüphe yok. Ama neyin karşılığında? Filistin topraklarındaki sefaleti yeni bir kara harekâtı ile daha da büyütmek, sadece bir sonraki terörist kuşağın yetişmesi için ideal bir zemin oluşturur.”

Basın turumuzu Mannheimer Morgen gazetesinin aynı konu ile ilgili yorumu ile noktalıyoruz: “Tabii ki Netanyahu roket saldırılarına karşılık verecek, zira Filistinlilerin saldırılarına seyirci kalamaz. Ancak İsrail hangi amacın peşinde? Bir kara harekâtı, sadece Filistinliler arasında sayısız sivilin ölümüne sebep vermekle kalmaz, aynı zamanda Arap dünyasındaki dayanışma dalgasını da fırtınaya çevirebilir. İsrail zaten düşmanları tarafından kuşatılmış durumda. O nedenle İsrail göze alacağı riski iyi tartmalı. Zira savaş hiçbir şekilde barış getirmez.”


(Deutsche Welle Türkçe-BBC Türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.