Header Ads

Gazetecileri Koruma Komitesi: Türkiye'de Basın Özgürlüğü Tehlike Altında


Gazetecileri  Koruma Komitesi'nin (CPJ) yeni  hazırladığı rapora göre Türkiye'de basın özgürlüğü krize girmiş durumda. 

Ülkenin hapishanelerinde bulunan 76 tutuklu gazeteci ile dünyanın en üst noktasına ulaşması ana neden olarak gösteriliyor.

Raporda "Türk hükümetinin hapis, yasal kovuşturma ve resmi yıldırma yoluyla muhalif gazetecileri susturmak için geniş bir saldırı içinde olduğu" ifade ediliyor. 


CPJ 1 Ağustos 2012 tarihinden itibaren Türkiye'de tutuklu 76 gazeteci bulunduğunu belirtiyor.

CPJ'ye göre en az 61 gazeteci gazetecilik veya haber toplama faaliyetlerinden ötürü suçlanıyor.  

 Ayrıca, çok sayıda gazeteci hakkında eleştirel yazıları nedeniyle “Türklüğü aşağılamak” veya “yargıyı etkilemek” suçlarıyla kovuşturmanın da devam ettiği de raporda öne çıkan maddelerden.

Komite, incelemeleri sonucunda başta Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu olmak üzere ‘baskıcı yasalar ve aslen devleti korumaya yönelik bir ceza mahkemesi kanunu ve hükümetin basına yönelik en üst düzeyde katı üslubuyla karşılaştığını’ yazdığı raporda, “Türkiye’deki basın özgürlüğü sorunu, kriz düzeyine ulaşmış bulunuyor” diyor.

53 sayfalık raporda CPJ'nin sorularına hapisteki gazetecilerin  gönderdiği mektuplar ile hükümet yetkililerinin yanıtları da yer alıyor.

CPJ'ye mektup gönderen Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in "Tutuklu gazeteciler arasında sarı basın kartlı 6 kişi var" demesine karşın CPJ bu açıklamanın tatmin edici olmadığını belirtiyor.

Rapora göre tutuklu gazetecilerin yaklaşık yüzde 30'u hükümet karşıtı komplolara katılmak ile suçlanıyor. 


CPJ,'inatçı ve alıngan' olarak tanımladığı Başbakan Erdoğan'ın eleştirileri 'kişisel saldırı' olarak algıladığını yazıyor.

CPJ'nin eleştiri oklarının hedefinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin basına yönelik tutumu var.

“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti basına karşı yakın tarihinin dünya çapında en büyük saldırısını yürüyor” ifadesinin yer aldığı özel raporda, yetkililerin terör suçları veya devlete karşı suçlarla itham ettikleri gazetecileri hapsettiği ve oto sansürün yerleşmesi için çeşitli baskıcı taktikler kullandığı yazıyor.

Komite, ‘alıngan ve inatçı’ olarak tanımladığı Başbakan Erdoğan’ın her türlü eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algıladığını belirtip ekliyor:

“Erdoğan açıkça gazetecilerin itibarına saldırıyor, medya organlarını, eleştirel yazılar yazan çalışanları uyarmaları ya da işten atmaları için zorluyor ve çok sayıda hakaret davası açıyor.”

Erdoğan hükümetinin, Doğan Medya Grubu’na karşı açtığı vergi kaçakçılığı davası için de ‘siyasi sebeplerle açılmış olabileceği’ belirtiliyor.

Türkiye’de demir parmaklıklar ardında olan gazetecilerin sayısının İran, Eritre ve Çin gibi baskıcı ülkelerden daha fazla olduğu da raporda öne çıkan maddelerden.

Komite, Ergenekon davası kapsamında bir yıldan uzun süre yargılanan gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’a yöneltilen suçlamaların sebebinin ‘mesleki faaliyetleri olduğu’ kanaatine varırken, Ceza Kanunu’ndaki geniş ifadelerin suçlamalara zemin yarattığı görüşünü paylaşıyor.

Nuray Mert: Tehdit edildiğimi hissediyorum

CPJ’in “eleştirel yazılarıyla Başbakan Erdoğan’a göre çizmeyi aştı” ifadesini kullandığı köşe yazarı Nuray Mert de raporda ‘Doğru Söylemenin Onuru’ adlı bir makale kaleme almış.

Mert, “Birçok şekilde tehdit edildiğimi hissediyorum” ifadesini kullandığı yazısında, “Nefret dolu cinsiyetçi mesajlar alıyorum, seyahat ettiğimde esrarengiz bir biçimde bavulum karıştırılıyor, özel telefon görüşmelerim dinleniyor” diyor.

’12 Eylül’ün gölgesi hissediliyor’

CPJ’ye göre 12 Eylül 1980 darbesinin ‘gölgesi bugünün olaylarının üstünde hissediliyor’ ve darbe sonrası inşa edilen yargısal yapı hükümetlerin muhalefeti cezalandırmasına ve ‘entelektüel rakiplerini terörist olmakla suçlamasına’ olanak sağlıyor.

Hapse girenlerin yüzde 70'inin yasadışı PKK ve KCK örgütlerinin görüş ve faaliyetlerine yardım ettiği ileri sürülen Kürt gazetecilerden oluştuğu da raporun dikkat çektiği başka bir ayrıntı. 

Tutuklu gazetecilerin dörtte üçünden fazlasının herhangi bir suçtan mahkum olmadığı halde tutukluluk durumlarının devam ettiği ve bu duruma herhangi bir çözüm üretilemediği belirtiliyor.

Rapora göre, 2011 yılı sonu itibariyle gazetecilere karşı açılan 5 binden fazla dava vardı.

Tavsiye listesi kabarık

Gazetecileri Koruma Komitesi, Türkiye’deki basın özgürlüğü raporunu Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Türkiye hükümetine, Avrupa Birliği’ne, Avrupa Konseyi’ne ve Amerika Birleşik Devletleri’ne bir dizi tavsiyede bulunarak sonlandırıyor.

Başbakan Erdoğan’a, “Eleştirel gazetecilere karşı hakaret davaları açmaktan, alenen itibarlarına saldırmaktan ve eleştirel haber medyasına üsluplarını hafifletmeleri için baskı yapmaktan vazgeçin” mesajı veren komite, eleştirel yorumcuların da işlerine geri dönmeleri için izin verilmesini istiyor.
CPJ, Türkiye hükümetine ‘gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu olan gazetecileri serbest bırakması' tavsiyesinde bulunuyor.

Raporda ayrıca, terörle mücadele yasalarının da gazetecilere karşı kullanılmasına son verilmesi gerektiğini vurguluyor.

Uzun tutukluluk sürelerinin kaldırılması, interneti düzenleyen yasa ve yönetmeliklerin uluslararası ifade özgürlüğü standartlarıyla uyumlu hale getirilmesi de tavsiyeler arasında.

Komite'nin Avrupa Birliği’ne tavsiyesi ise de tutuklanan gazetecilerin serbest bırakılması için Ankara’ya baskı yapması yönünde.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye ile görüşmelerinde basın ve ifade özgürlüğünün de masaya yatırılması komitenin sıraladığı tavsiyelerden.

CPJ Türkiye'de basın özgürlüğüne dair özel raporununun tamamını kamuoyu ile 22 Ekim'de paylaşacak.


(başka haber-bbc türkçe)


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.