Header Ads

Başrolde Platon

- yazı: EDA UTKU -
Platon Günlükleri, MS 3500’lü yıllardan bakan ve bizi anlamak için büyük çaba sarf eden bir anlatı. Ekonomi’yi “pintilik” olarak açıklamalarına hak vermemek mümkün değil mesela.

Hep düşündüğüm bir konudur; topraktan kazıp çıkarttığımız medeniyetlere benzer şekilde, bundan birkaç milenyum sonrası da bizi keşfetmek için bir uğraş verecek midir? Günlüklerimizi bir “zaman kapsülü” şeklinde toprağa gömsek bizimle ilgili fikirleri buradan edinebilirler mi mesela? Ya da “Atalarımız neden iPhone olmadan yaşayamazlardı?” konulu antropoloji seminerleri düzenleyecekler mi? Bunu her düşündüğümde, aklıma mükemmel bir teknolojik hıza ulaşan medeniyetimizin, kültürümüze ait her öğeyi özenle saklayıp gelecek nesillere aktaracağı, dolayısıyla antropoloji ya da arkeolojiye pek de konu olmayabileceğimiz gelir. Yediğimiz, içtiğimiz, hatta tuvalette yaptıklarımız bile paylaşılırken internette… Fakat bu kitap beni haksız çıkarıyor.

Bir sebepten büyük bir felaket yaşayan insan ırkı, MS 3500’lü yıllarda yaşayan kuşaklar tarafından açıklanmaya ve anlaşılmaya çalışılıyor. Başrolde Platon adlı bir öğretici var. Ve isim babası Platon’un aksine retorikle, yani karşısındakine sorular sorup cevapları kendi buldurduğu yöntemle değil, topraktan bir anda fırlayıveren “arkeolojik” birtakım eserleri analiz ederek açıklamaya çalışıyor çağımızı. Arkeolojik dedimse, öyle antik tiyatrolar, anıt mezarlar filan gelmesin aklınıza; son bulunan obje, topraktan sessizce ve hızla çıkan bir direk mesela. Nasıl bir direk dediğinizi duyar gibiyim ama verecek tek cevabım olabilir: “Bildiğiniz direk işte!”

Kitapta Platon’un eserlerine benzer şekilde, diyaloglara bol bol yer veriliyor. Bunun dışında, Platon karakterinin günümüzde kullanılan bazı terim ve araçları, gelecekteki nesillere açıkladığı seminer bölümleri de düzyazı şeklinde yer alıyor. Fakat tıpkı Platon’un eserleri gibi, bu kitabı okurken de kendimizle yüzleşebiliyor ve yaptıklarımıza çok farklı bir pencereden bakabiliyoruz; geleceğin penceresinden. Neden her yediğimizin fotoğrafını çekip internette paylaşıyoruz? Neden “Huzur” temalı fotoğraflar, müzikler paylaşıyoruz, hatta herhangi bir şeyi neden 300 kişiyle aynı anda paylaşma ihtiyacı duyuyoruz? Çağımızda bilgi neden zenginlik demek? Bir kişi Twitter ya da Facebook kullanmazsa neden onları ayıplıyor ya da asosyal gibi görüyoruz? Bunların cevapları üzerine düşünmek önemli. O zamana kadar, gelecek nesillerin bizlere dair yaptığı şu açıklama da yardımcı olabilir: “Bir eylem ne kadar hızlı bildirilirse, o kadar önem kazanıyordu. Olayların kendilerinin herhangi bir önemi yoktu, sadece hızlıca bilinebiliyor olmalarının vardı.”

Platon Günlükleri’nde bazı açıklamalara da yer verilmiş. Bu bölümleri okurken insan hem gülüp, hem de biraz utanmadan edemiyor. Mesela ekonomi şu şekilde tanımlanıyor bu dönemde: “Tüm görüngüleri en küçük ve en kısıtlı noktalarına indirgemeye adanmış bir bilim. Bundan dolayı ‘ekonomi yapmak’ pintilikle eşanlamlıydı.” Öte yandan çok anlamsız şekilde tanımlanan, bir aile büyüğü edasıyla gülüp geçiverdiğiniz terimler de var. Örneğin mantık; “Bohça biçiminde, mantı gibi.”

Çağımızın en başarılı kurgularının çoğunda, hikâyenin geçtiği zaman dilimiyle ilgili arka plan bilgileri verilir. İnsanlığa dair bir distopya anlatılıyorsa şayet, hangi olayları takiben o günlere gelindiği, okuyuculara da tanıdık gelecek bazı ipuçlarıyla anlatılır hiç olmazsa. Sonra da süreç içinde insanların algılarında nelerin değiştiği, ahlak sistemleri ya da yaşayış biçimlerinde günümüzden nasıl farklılıklar olduğu anlatılır. Çok iyi bir bilimkurguysa söz konusu olan, sizi sürüncemede bırakır; bu yeni kurulan dünyayı ne tamamiyle yargılayıp reddederiz, ne de anlatılan her şeyi kabulleniriz. Platon Günlükleri’nde ise, bu tip bir tasvir bulunmuyor. Ne “Şimdi”ye nasıl gelindiği, ne insanların ahlaki görüşleri, ne de yaşayış biçimleri başka bir şeyden bahsedilmiyor. Çok kısa bir zaman içinde olup bitiyor her şey ve bize o dünyayla ilgili hiçbir bilgi verilmiyor. Çünkü önemli olan kurgunun arka planı değil. Diğer karakterlerin kim olduğu, hatta Platon’un bile kim olduğu önemli değil. Odaklanılması gereken tek nokta, gelecek nesillerin ilerde bizleri nasıl algılayacakları, hatta bizimle nasıl dalga geçecekleri. Şimdiden çağımızın saçma hastalıklarının farkına varıp, bunlardan arınmaya çalışmakta fayda var!

PLATON GÜNLÜKLERİ
Peter Ackroyd
Çeviren: Bilgesu Şişman
MonoKL Yayınları
2012, 181 sayfa, 18 TL.


*radikal kitap

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.