Hiçbirimiz Normal Değiliz
![]() |
| - MELİSA KESMEZ - |
Vakti zamanında “Ben bir şeyler yazıyorum ama bunlar öykü mü acaba?” diyerek genç bir yazar olarak yola çıkan Etgar Keret, galiba en başından beri zoru başarıyor. Vaaz vermeyen, lafı dolandırmayan, dolgu malzemeden imtina eden, vurup kaçan, kısa ve etkili öyküleriyle ama sanırım en çok senaryosunu yazdığı Wristcutters (Bilekkesenler) ile aklımızda yer eden Keret hakkında söylenmemiş pek bir şey yok. Ona sorulmamış soru da. Yine de her okurun kendi Etgar Keret’i var gibi geliyor bana, durduğun yerden gördüğüne göre değişiyor. “Senin Keret’in kim?” diye sorsanız, cevabım hazır, “Zihnini içine girip şöyle bir turlamak istediğim, bazı öykülerine bayılıp bazılarını o kadar tutmadığım bir deli yazar.”
Hikâyeler ve kahramanları
Keret’in meşhur ‘Nimrod Flipout’unu yine yakışıklı bir kapak tasarımıyla, ‘Nimrod Çıldırışları’ olarak Türkçeye kazandırdı Siren Yayınları bu hafta. Bu kitaptaki öyküler de daha önce okuduklarım gibi, o anlatması güç Keret dokunuşundan nasibini almış. Kız arkadaşı geceleri kıllı, boyunsuz ve serçeparmağına altın yüzük takan bir şişkoya dönüşen bir adam. Nöbetleşe deliren üç arkadaş. “Bir taksiye atlayıp havalimanına git ve kaç buradan” diyen bir balık. “Bir kıça bakar gibi bakıyorlar bana” diye iç geçiren bir televizyon. O büyüdükçe anne babası küçülen ve büyümesini durdurmak için sigaraya başlayan bir ergen. Sadece parıltılı şeyleri seven bir kız çocuğu. Gazetedeki ilan sayesinde hayatın anlamını bulan bir adam. Midilli doğuran bir kadın. Mevzubahis Etgar Keret olunca, her an köşeden kafasını uzatacak bir tuhaflığa, bir acayipliğe hazır olmalı insan. Sıradan insanların başına gelse garip kaçacak ama bir Keret öyküsünde dünyanın en normal şeyiymiş gibi vuku bulan olaylar, onun absürt âlemini ziyadesiyle gözler önüne sererken, okurun kulağına “hiçbirimiz aslında normal değiliz” diye fısıldıyor.
Kitaptaki öykülerin çoğu büyümeyen erkeklerin dünyasından sesleniyor. Bu açıdan baktığında kitap aslında tek tek öykülerden değil, kahramanları ve hikâyeleri farklı olsa da, birbirinin devamı olan bölümlerden oluşuyor. Ağırlıklı olarak kara komedi tadındaki öyküler; ölüm, ayrılık, evlilik, hastalık, cinsellik, askerlik, şiddet, aşk gibi çoğunluğun ciddiye almaya meyilli olduğu konularla sakin bir dille dalgasını geçiyor. Lakin bunu yaparken hüznü de elden bırakmıyor, hayatın zor olduğunu birinci elden kabul ediyor ve “ne yaparsın, mukadderat…” tavrı hepsinde hissediliyor. Öyle ki, Keret’in kahramanları, aslında anti-kahramanları, sanki “Bakmayın böyle ‘cool’ durduğuma, aslında acı çekiyorum” ya da bazen tam tersi “Evet, ben bir kaybedenim ama umurumda değil hiçbir şey” diyor. Hiçbir öykü -bir Keret klasiği olarak- o meşhur son dakika golünü atmadan okuru bırakmıyor.
Kitaba adını veren “Nimrod Çıldırışları”, otuz öykü arasında sanırım benim için de diğerlerinden bir adım öne çıkıyor. Öykü, üç arkadaşın askerde intihar eden bir arkadaşlarının ardından nöbetleşe “delirmelerini” anlatıyor. On dokuz yaşındayken birlikte askere gittiği en yakın arkadaşının kendini vurarak öldüren Keret’in “gerçekten de fazlasıyla biyografik bir öykü” dediği “Nimrod Çıldırışları”, edebi oyunlardan uzak yalın dili bir tarafa, sanırım en çok matrak ama haklı tespitleriyle aklımda dolanacak: “Doktorlar, askerdeyken geçirdiği travmanın birden beyninde tekrar belirdiği görüşünde, sifonu çektikten çok sonra suyun yüzeyine çıkan bok parçası gibi.” “Durup dururken sesler duyuyordum. Kapatma düğmesini bulamadığın bozuk bir radyo gibiydi.” “Tanrı beynine bir yarasa gibi tutunup bir öyle diyor, bir böyle, aklına ne gelirse, sırf kargaşa çıkarmak için.”
Kitaptaki öyküler arasında adını geçirmek istediğim başka öyküler de var kuşkusuz. Bazılarında tekrara düşüldüğünü hissettiğim, kitabın başında damağıma çalınan tadı yitirip yer yer sıkıldığım öyküler bir tarafa, İsrailli yazarın edebiyatına, ama en çok aklına olan hürmetimi perçinleyenler sayıca çoğunlukta… “Mom Basa’da Ağızdan Bir Öpüş”, “Ailenin Gururu”, “Kir” ve “Kalkan” başta olmak üzere pek çoğu, aslında çok da güzel olmayan bir dünyaya trajikomik ve ironik bir bakış açısıyla bakan, sıradan olanı sıradışı olanla ustalıkla harmanlayan, epey iyi öyküler. ‘Nimrod Çıldırışları’nın yolu inişli çıkışlı da olsa, beni sürüklediği yeri sevdim.
“Yazdıklarımın öykü olduğundan emin değildim”
Etgar Keret: Orduya en sevdiğim arkadaşımla birlikte katılmıştık. Orduda kötü bir dönem geçirdik. İkimiz de depresyondaydık. Benim bir itaatsizlik sorunum vardı ve beni bölümden bölüme geçirip duruyorlardı. Arkadaşım bilgisayar biliyordu, bense bilmiyordum. Yine de benim bir bilgisayar dâhisi olduğumu söyledi ve onun bölümüne geçtim. Günün sonunda yapmam gereken iş çok karmaşık değildi. Sadece bilgisayarın başında oturmam ve bozulursa tamir etmem gerekiyordu ama hiç bozulmadı. İşin kod adı Quasimodo’ydu, kulağa pek çekici gelmiyor. Kendi başına bir odada oturuyordun. Yerin beş kat altında, penceresiz, hiçbir şeysiz bir oda. Kimse orada kalmak istemiyordu çünkü berbat bir işti ama biz yapmayı sürdürdük. Sonra arkadaşım feci bir duygusal kriz geçirdi. Yom Kippur’du ve birlikteydik o gün. İyi görünüyordu. Sonra bana yan odadan bir şey getirmemi istedi. Ben odadan çıkınca kendini vurdu. Benim için çok zor bir şeydi bu. ‘Nimrod Çıldırışları’ gerçekten fazlasıyla biyografik bir öyküdür. On dokuz yaşında kaldığım sürece onun benimle kalacağını dair güçlü bir hissim vardı. Büyüdüğüm zaman yok olacaktı ama 35 olduğumda bile 19 kalabilirsem, onunla olan bağımı koruyabilecektim.
Yazdığım ilk öykü ‘Pipes’ arkadaşıma cevap vermenin bir yoluydu. Ona bir çıkış yolu vardır demeye çalıştım o öyküde. Benim için çıkış yolu öykülerdi. Ben de feci durumdaydım. O günden beri yazmayı bırakmadım. Pipes’ı o öldükten iki hafta sonra onun öldüğü yerde yazdım. Bitirdiğimde onun bir öykü olup olmadığından emin değildim. Yazmayı sürdürdüm. Ama onların gerçekten öykü mü yoksa bir baş etme yöntemimi olduğunu bilmiyordum. Hiçbir zaman bastırılmaları için uğraşmadım.
Believer Mag için Ben Ehrenreich tarafından yapılmış bir röportajdan derlenmiştir.
NIMROD ÇILDIRIŞLARI
Etgar Keret
Çeviren: Avi Pardo
Siren Yayınları
2012, 160 sayfa, 15 TL.
*radikal kitap

YORUM YAZIN