Header Ads

Ragıp Duran yazdı.. Suriye’ye Çok Yakın…

- RAGIP DURAN -
Antakya merkezde, İskenderun ya da Samandağ’da insanlar bir tek konuya kilitlenmiş durumda. Gazeteci, aydın ya da esnaf… Hepsi şikâyetçi. Eskiden turist olarak buraya gelen ya da buradan geçen sıradan turistlerin yerine artık “acaip Suriyeliler” var. Bir de İngilizce konuşan şeyler…

Kütüğünüzde “Antakya Merkez Şehitler Mah.” yazıyorsa, o kente her gittiğinizde turist değilsiniz ama, orada eviniz yok. Birkaç uzak akraba, bir-iki tanıdık esnaf, o kadar. ’50’li yılların sonu, ’60’lı yıllarda yaz tatillerinde otomobile “makine”, traktörün römorkuna “naylon” denildiğini öğrenmiştim. Antakya hakkında sonraları çok şey öğrendim. Mesela ABD’de adı Antakya (Antioch) olan tam altı kent var, Kaliforniya’daki Antakya’da önemli bir üniversite de var. Dile kolay, İncil’de adı geçen bir kent… Hristiyanların ilk kilisesini de Aziz Piyer burada kurmuş. Kentte halen faal en az on kilise var. Katolik, Ortodoks, Süryani, Keldani, Maruni… Sinagoglar da gülümsüyor camilerin yanında.

Akşam Harbiye’deki lokantada –ki Fransızların kurduğu Sular İdaresi’nin eski merkezi– yemek yerken, yan masadaki kalabalık grup ardıl bir şekilde Türkçe, Fransızca, Arapça ve Aramca konuşuyordu.

Sac oruk, kabak tatlısı, kake gibi özgün yiyeceklerin yanısıra Halep ve Antep mutfaklarının da gözdesi humus, babagannuş konusu yazıya pek gelmez. Masa başında çatal ve bıçakla eylem olursa, tada dönüştüğünde bilgi ya da sözcük, işte o zaman anlam kazanır.

İstanbul’dan uçağa binerken gördüm, duydum: Antakya seferinin yolcuları bu kez farklıydı. İngilizce konuşan orta yaşlı erkekler. Aslında acayip yabancı, ama yerli gibi davranmaya çalışan tipler. Araya kâh Türkçe kâh Arapça sözcükler sıkıştırıyorlar. Resmî olarak gazeteci, insanî yardım kuruluşu görevlisi, Kızılhaç personeli… filan ama, gayrıresmî olarak başka bir şey olduğu neredeyse alnında yazıyor. Ben bunlara 1991 harekâtında Nusaybin’de, Cizre’de, Kamışlı’da, Duhok’ta çok rastlamıştım.

Mülteci kamplarındaki durumu konuşuyorlardı. Tercüman sıkıntısından yakınıyorlardı. Yazdığı raporun ciddiye alınmadığını anlatıyordu. Türkiye-Suriye sınır bölgesinde sadece keşif uçakları dolaşmıyormuş demek ki…

Antakya ahalisi fazlasıyla gayrımemnun. İris hanımdan sonra belediyede CHP’yi düşürüp AKP’yi seçen Antakyalılar, Adalet Bakanlığı’na da bir hemşehrilerini tayin etiler, ama Erdoğan-Davutoğlu’nun şahane politikaları sayesinde eskiden dostluk penceresi olan Cilvegözü sınır kapısı bugün donmuş bir fotograf karesi. Ne giren var ne çıkan. Uzunçarşı esnafı da kan ağlıyor.

Şimdiye kadar ben, Fransız, İngiliz ve Amerikan gazetelerinde, Suriye hakkında Türk basınından çok daha fazla sayıda ve derinlikli haber, analiz okudum. Bizde medyada Suriye uzmanı bile yok. Hatta Suriye konusuyla Davutoğlu’ndan başka bir kimse ilgileniyor mu, onu bile bilmiyoruz. Oysa ki mesela sadece Antakya’da Arapça okuma-yazma bilen, Suriye’de tahsil terbiye görmüş, Şam’ı iyi bilen çok sayıda gazeteci ve uzman var. Tabii bu kesim, Davutoğlu’ndan farklı düşündüğü için pek sahneye çıkamıyor.

Sohbetlerde varsa yoksa tek konu Suriye burada:

– Suriye Özgürlük Ordusuymuş!.. Demokrasi için mücadele eden adam komşusuna ya da Amerikana sığınmaz, ülkesinde kalır, halkıyla savaşır.

– Mülteci kamplarında kimin eli kimin cebinde meçhul… Biz akrabalarımızı görmeye gidemiyoruz, sarışın mavi gözlü blucinli adamlar teftiş yapar gibi cirit atıyor içeride…

– Bunlar ne biçim muhalif demokratmış yahu… Hırsızlık bunlarda, kızlarımızı, kadınlarımızı taciz bunlarda… Bir de anlayamadım, Kuzey Afrika şivesiyle, galiba Libya, Arapça konuşan birtakım adamlar piyasada…

– Ben görmedim ama, bu sahilden geceleri silahlı adamları aşağıya gönderiyorlarmış.

– Uçak hadisesi baştan beri belliydi canım… Erdoğan kalkıp Amerikan gazetesine namert dedi, ama adamların yazdığı doğru çıktı. Esad’ı öyle çok sevmem ama, Erdoğan Esad’ı haklı konuma getirdi…

– Halep’tir orada tayin edici olan, bir de Şam. Hama Humus eskiden beri ayaklanır. Bak Kürtler hâlâ esas olarak muhalefete geçmedi

– Esad bir kere hakikaten laik. Bir de tüm azınlıklar, yani Hıristiyanlar, Ermeniler, Süryaniler, Museviler… Hepsi hâlâ Esad’ı destekliyor. Yapay da olsa orada bir komprador burjuvazi var, onlar da hâlâ Esad’ın arkasında. Demokrasi cephesi ise hem zayıf hem de örgütsüz. Siyasî ve ideolojik olarak muhalefet geleneği olmadığı için Esad karşıtları kolaylıkla Ankara ya da Washington’un denetimine girebiliyor.

– Esad’ın arkasında İran, Rusya ve Çin var. Amerikalı uzmanlar da Esad’ın kısa, hatta orta vadede gidici olmadığını bal gibi anladılar.

Empati yapalım bir çok şeyi daha iyi anlarız. Şu örnek yeter mi?

– Şam’da toplanan “Türkiye halkının dostları grubu” yayınladığı bildiride Başbakan Erdoğan’ın bir an önce koşulsuz bir şekilde iktidardan ayrılması gerektiğini açıkladı.

Antakya yaz sıcağında sıkıntılı. ’38 miydi, ’39 mu Antakya’nın Misak-ı Millî’ye katılımı?

*birdirbir.org'dan alınmıştır.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.