Header Ads

Spor Medyasında Cinsiyetçilik

- yazı: İLKNUR HACISOFTAOĞLU -
Bugünlerde sürekli tedirginlikle fısıldıyor bana içimdeki yaşlı kadın: “Daha neler göreceğiz, daha neler göreceğiz!”

Geçtiğimiz aylarda Hitler’i, yaratmak istedikleri erkek imajını desteklemek için kullanan reklamı gördüğümde, tüylerim diken diken olmuştu. Zaten kadına ilişkin her şeyin ikincil olduğu ve erkekliğin her biçimde yüceltildiği bir toplumda, şimdi de tarihe geçmiş katil bir diktatörün imajının, yüceltilen erkekliğin desteklemesi için kullanılması ve bunun tüketiciyi bu ürüne çekeceğinin düşünülmesi, benim için etik sınırların fersah fersah ötesindeydi ve hatta dehşet vericiydi. Neyse ki reklam bir süre sonra yayından kaldırıldı fakat geçtiğimiz hafta yayınlanmaya başlayan bir spor gazetesi, seçtiği isimle bir önceki örnekte olduğu gibi cinsiyetçilik ve ırkçılık gibi ayrımcılıkların medyada yeniden üretilmesine ilişkin tartışmaları bir kez daha gündeme getirdi. 

Evet, yeni bir spor gazetemiz oldu ve adı AMK. Gerçekten, spor sosyolojisi üzerine çalışmalar yapan ve spor medyasında cinsiyetçilik üzerine de çalışmış biri olarak, bu alanın cinsiyetçi ve eril dili yeniden üretmeye ne kadar eğilimli olabileceği konusunda bir fikrim vardı ama ben bile bu kadarını beklemiyordum. Pes! Bugün feministlerin uğraşlarıyla ve medya alanındaki birçok insanın katkısıyla, medyada cinsiyetçi dilin yeniden üretilmemesi konusunda bir hayli yol kat edildi. Spor medyası ise, özellikle spor/ futbol gazeteleri, geri kalan medyadan çok daha isteksizdi bu konuda ama yine de bu kadar cüretkâr olabileceklerini beklemiyorduk.

Cinsiyetçi dil
Elbette eril alanlarda ve özellikle son derece eril bir alan olan spor/ futbol medyasında üretilen dilin cinsiyetçiliğine yönelik eleştiriler, muhataplarınca oldukça zor anlaşılıyor. Bu kurumlar kendilerine yönelik eleştirileri anlamadıkları gibi, var olan hakim dili yeniden üretiyor ve bu yolla güçlenmesine katkıda bulunuyorlar. Genel spor/ futbol dilinde de olduğu biçimiyle, lakap ve adlandırmalar, argo ve ötekileştirmeyi sıklıkla kullanan spor/ futbol medyasında, banal milliyetçilik, çiğ bir cinsiyetçilik ve homofobi, haber ve başlıklarda sıklıkla karşımıza çıkıyor. Canan Koca ile yaptığımız ve geçen yıl yayınlanan bir çalışmamızda da söylediğimiz gibi, spor gazetelerinde saldırgan bir erkeklik, hem kullanılan fotoğraflarda hem de haber başlık ve metinlerinde çok sık yer alıyor. Erkeklerin ve eril dilin hakim olduğu bu dünyada cinsiyetçilik, gündeliğin bir parçası gibi sunulurak normalleştiriliyor. 

İşte böylesi bir alan olan spor medyasında, cinsiyetçi bir küfrün gazete ismi olarak kullanılmasına gelince, öncelikle küfrün ne anlama geldiğinden kısaca bahsetmek gerekir. Cinsiyetçilik içeren bir biçimde küfrün kullanımı, ataerkil toplumlarda erkek kimliğin inşasında kabul edilmiş toplumsal araçlardan biridir. Cinsiyetçi küfür, pek çok insanca düşünüldüğü gibi, gülmece değil, cinsel şiddettir. Şiddetin mutlaka fiziksel biçimde olması gerekmez, aşağılama yoluyla da şiddet uygulanabilir. Ayrıca küfür stereotipleri güçlendirir ve bu yolla ayrımcılığın meşru bir zemin bulmasına yardımcı olur. Zaten, kadınların her gün şiddet, taciz ve tecavüze uğradığı, öldürüldüğü, ataerkil bir toplumda, kısaca kadına yönelik şiddetin günlük rutine dönüştüğü bir toplumda, kadın bedeni üzerinden yapılan bir küfür ne kadar masum olabilir? Bunun şiddetin bir uzantısı olduğunu tahmin etmek pek zor olmasa gerek ama birçok insan için zor görünüyor.

Mizah mı dediniz?
Küfürlerin özelliklerine baktığımızda bir aktiflik ve pasiflik konumlandırması yapıldığını görürüz. Küfrü eden aktif, küfür edilen ise küfrü eden kişi tarafından pasifleştirilir. Bu anlamda toplumda cinselliği dolayımıyla da pasifleştirilen kadının konumuyla, bu küfürlerde kadın bedeninin ve cinselliğinin nesneleştirilmesi ve aşağılanması şaşırtıcı değildir. Mizojini (kadın düşmanlığı, nefreti) ile küfrün yakın ilişkisi içinde, kadının tabi konumu dille yeniden üretiliyor ve kadının ikincilleştirilmesine bu yolla hizmet ediliyor. 

AMK gazetesi yöneticileri böylesi bir küfrün kullanılmasının nedenini mizahın gücünü kullanma isteği olarak açıklıyor. Anladığımız kadarıyla bir reklamcı tarafından bulunan isim, sözü geçen reklamcı ve gazete yöneticilerince son derece yaratıcı bulunuyor (Klişeleri yıkmak iddiasında olan bir gazetenin son derece klişe, kadın bedenini alenen aşağılayan en sıradan küfrü, başlığı haline getirmesiyle yaşadığı çelişkiye ne demeli?). Bu kişiler, bunun mizahla dikkat çekmek olduğunu ve doğrusu son derece “esprili” bu ifadeye verilen tepkiyi anlamadıklarını söylediler. Oysa en azından medya çalışanlarının bilmesi gerektiği gibi, dilin önemli bir parçası olan espri/mizah hiçbir zaman masum değil! Mizah, ne ayrımcılıktan (özellikle cinsiyet ayrımcılığından) ne de ataerkillikten muaftır, tersine bunları yeniden üretme mekanizmalarında kendine iyi bir yer edinmiştir.

16.06.2012 tarihinde Hürriyet ’te Ayşe Arman ’ın da yazdığı gibi, mizahın sınırları var ve olmalı. Bu size ırkçı/cinsiyetçi/homofobik bir dil kullanma hakkını vermez. Dahası mizahın “güldüren” yanı, bu ayrımcılık biçimlerinin görünmezliğini pekiştirir. Ve bu ayrımcılıklar içinde cinsiyetçiliğin “mizah”ta önemli bir yer tuttuğunu belirtmek gerekir. Mizahla kadın bedenine ilişkin aşağılayıcı ifadeler çok kolay yeniden üretilir ve itiraf etmek gerekir ki, bu ülkenin mizah anlayışında “cinsiyetçi küfürlerin” önemli bir yeri vardır (Bkz: Recep İvedik serisi; toplam gişe: 8.634.857. Seri, tüm zamanlarda Türkiye filmleri içinde sırasıyla üçüncü ve ikinci sırada yer alıyor).

Bir kez daha tekrarlamak gerek: Tüm medya kurumları ayrımcılık biçimlerini yeniden üretmemek konusunda sorumluluk duymalı. Toplumlar üzerindeki etkilerini düşünerek, medya etiği çerçevesinde cinsiyetçilik, heteroseksizm yahut ırkçılık gibi her türden ayrımcılığı yeniden üretmemeye, toplumda bu düşünme biçimlerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmamaya özen göstermeli. Ayrıca şunu öngörmek için müneccim olmaya gerek yok: Eğer bu gazete, iyi tiraj alırsa (İlk gün 107 bin sattı), diğer spor gazeteleri de dillerinde cinsiyetçiliğin dozunu arttıracaklardır. Bu yüzden yukarıda anlatılanlar ve bahsettiğimiz sorumluluklar üzerinden gazetenin başlığını değiştirmesi ve cinsiyetçi olmayan bir dil kullanması gereğini yılmadan talep etmek gerek.

İLKNUR HACISOFTAOĞLU: Dr., Sosyolog

*Radikal İki

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.