Devlet Hrant Dink Cinayeti Davası Sürecinde Çoktan Havlu Atmış, Skandal Yazışmalar Yapmış
AİHM'in (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Hrant Dink cinayeti ile ilgili verdiği "yaşam hakkının ihlal edildiği ve kamu görevlileri ile ilgili etkin soruşturma yürütülmediği" yönündeki kararından sonra Dışişleri, İçişleri ve Adalet Bakanlığı temsilcilerinin de katıldığı toplantıda, AİHM kararının gereğinin yerine getirilemeyeceği, bu yüzden de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne herhangi bir Eylem Planı sunulamayacağı kararı verildiği ortaya çıktı. Dışişleri Bakanlığı'nın ise bunun üzerine AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Bakanlar Komitesi'ne hiçbir belge sunulmamasının çıkaracağı skandaldan korkarak hiç değilse yargılamalara ilişkin güncel bilgilerin gönderilmesini istediği anlaşıldı.
AİHM'de Hrant Dink cinayeti ile ilgili "ifade özgürlüğünün ve yaşam hakkının ihlal edildiği ve cinayetle ilgili kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma yapılmadığı" belirtilen kararın gereğinin yerine getirilmesini takip eden AK Bakanlar Komitesi ile ilgili devletin ilgili birimleri arasında skandal yazışmalar yapıldığı ortaya çıktı.
Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı, AİHM kararının kesinleşmesinin ardından, 5 Ocak 2011'de, gereği için İçişleri Bakanlığı Dış İlişkiler ve AB Koordinasyon Daire Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığına, bilgi için de Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve Yargıtay'a bir yazı gönderdi. Yazıda, AİHM kararının icrasının AK Bakanlar Komitesi tarafından denetleneceği ve kararın icrasına ilişkin bir Eylem Planı hazırlanarak Bakanlar Komitesi'ne sunulması gerektiği belirtildi. Yazıda, ilgili kurumlardan Eylem Planı'nda yer alması öngörülen hususlar hakkında görüş ve önerilerini bildirilmeleri istendi.
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK"
Yazıların gelmesinin ardından Dışişleri Bakanlığı tarafından 11 Mart 2011'de Cumhurbaşkanlığı (Devlet Denetleme Kurulu), Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı, Yargıtay, Danıştay, Adalet ve İçişleri Bakanlığı ve Yargıtay Başsavcılığına yazı gönderilerek Eylem Planının hazırlanması için 31 Mart 2011'de toplantı yapılacağı belirtildi. Dışişleri, söz konusu kurumlardan toplantıya karar almaya yetkili temsilcilerin katılmasının sağlanmasını istedi.
Eylem Planı'na ilişkin detaylar 31 Mart 2011'de Dışişleri Bakanlığında gerçekleştirilen toplantıda görüşüldü. Ancak toplantıda "Bakanlar Komitesinin belirlediği kıstaslara göre bir Eylem Planı'nın hazırlanarak Komiteye sunulmasının mevcut bilgiler ışığında mümkün görünmediği" sonucu çıktı.
"HİÇ DEĞİLSE YARGILAMALARI BİLDİRELİM"
Bunun üzerine Dışişleri tarafından, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarına hitaben 27 Mayıs 2011 tarih ve AKGY-43 sayılı bir yazı gönderildi. Yazıda, "Bakanlar Komitesi'nin belirlediği kıstaslara göre hazırlanması gereken Eylem Planı'nın bu aşamada sunulamayacağının değerlendirildiği ve alınabilecek önlemlerin ve devam eden yargılamalara ilişkin güncel bilgilerin Delegeler Komitesi'ne sunularak, en azından, Komite'ye hiçbir bilgi sunulmadığı yönünde olumsuz bir kaydın önüne geçilebileceğinin düşünüldüğü" belirtildi. Dışişleri bu nedenle derdest kovuşturma (dava) ve yargılamalara ilişkin güncel bilgiler ile Adalet ve İçişleri Bakanlığınca alınabileceği belirtilen önlemlerin gerçekleştirildiğini gösteren belgelerin iletilmesini istedi.
GÖSTERMELİK SORUŞTURMA KUŞKUSU
AİHM'e kararın gereğinin yerine getirilmesi ile ilgili sunulan Eylem Planı'nda süren soruşturma ve davalara yer verildi.
Eylem Planı'nda yer verilen soruşturmalar arasında Dink ailesinin AİHM kararından sonra yaptığı suç duyurusu üzerine başlatılan kamu görevlileri ile ilgili soruşturma da yer aldı. Aradan geçen bir yıla rağmen hiçbir ilerleme sağlanmayan soruşturma ile ilgili olarak, dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay "Herhangi bir soruşturma yok" diye açıklama yapmıştı. Ancak savcılık kayıtlarında soruşturma dosyasının 2011 / 192 esas sayısı ile açık olduğu belirtilmişti. Bakanlar Komitesi'ne sunulan Eylem Planı'nda yer verilen ve bir yıldır hiçbir ilerleme sağlanmayan bu soruşturmanın Avrupa Konseyi'ne bildirilmek için "göstermelik" açıldığı kuşkusu doğdu.
"ÖNLEMLER": MAHKEMENİN DİKKATİNİ ÇEKİN, KARARI YAYINLAYIN, EĞİTİM VERİN
Dışişleri Bakanlığı'nın 27 Mayıs tarihli yazısında Adalet Bakanlığı tarafından yapılacağı belirtilen önlemler ise şöyle sıralandı:
* Dink hakkında mahkûmiyet kararı veren Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne AİHM kararının duyurulması ve karara Mahkeme'nin dikkatinin çekilmesi.
* AİHM kararının Adalet Bakanlığı web sitesinde ve yargı bülteninde yayımlanması.
* Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı'na söz konusu kararın gönderilmesi;
* Dink'in mahkum olduğu TCK 301. maddenin AİHM içtihatları doğrultusunda uygulanmasına yönelik meslek içi eğitim çalışmaları, çalıştay ve seminer düzenlenmesi konusunda Adalet Akademisi ile işbirliği yapılması.
* 301. maddeye ilişkin istatistiklerin Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nden temin edilmesi.
DİNK AİLESİNİN "AİHM KARARININ İCRASI" İÇİN TALEPLERİ
Dink ailesi tarafından 11 Mayıs 2005 tarihinde Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Direktörlüğü'ne verdikleri ve Dışişleri'nce Adalet ve İçişleri Bakanlığı ile Yargıtay Başsavcılığı'na iletilen mektupta ise AİHM kararının icrası için yapılması istenilenler şöyle sıralandı:
* Dink'e suikast girişiminde bulunulacağının bilindiği halde tedbir almayan görevliler ile örgütlü suçtan yargılanan sanıklar arasındaki bağın ve örgüte verilen desteğin savcılar tarafından araştırılması,
* Soruşturmayı ve faillerin cezalandırılmasını engelleyenler hakkında cezai yaptırım uygulanması
* Cinayeti işleyen kişi ve azmettirenler arasındaki bağın ortaya çıkarılarak azmettirenlerin de cezalandırılması
* Katile kahraman gibi davrananların ve delilleri karartmaya çalışanların cezalandırılması
* Trabzon Savcılığınca ve Memur ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanmasına ilişkin 4483 Sayılı Kanun’a göre yapılan tüm soruşturmaların yeniden başlatılmasını, 4483 sayılı Kanun’a göre kamu görevlilerinin yargılanmasını engelleyen ve delillerin karartılması ve yok edilmesine müsaade edilen uygulamaların biran önce sona erdirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması.
* Cinayetin arkasında yatan gerekçelerin daha derinlemesine incelenmesini, ırkçı ve etnik ayrımcı önyargılara göre işlenen bu cinayetin bir örgüt işi olduğu göz önüne alınarak çok daha dikkatli ve titizlikle incelenmesi.
Haber: Kemal Göktaş/Vatan

YORUM YAZIN