Tuğçe Özsoy yazdı.. Kuşe Kağıttan İzlenen Açlık
![]() |
| - TUĞÇE ÖZSOY - |
Facebook'un yalnızca ABD, Kanada ve İngiltere'deki üniversitelerde açık olduğu zamanlarda, birçok kullanıcıda gruplara üye olma hezeyanı vardı. Elbette birçoğunda da “en ilginç isimli grup kurma” yarışı da. Özellikle üniversitede ilk senesi olduğundan “bu haftasonu en çok ben içip, kustum” meraklısı olanların en favorilerinden ve bayağı bir sarkastik espri ürünü “bardağında içkini bırakma, Hindistan ve Afrika'da 1 yudum alkol bulamayanlar var”dı heralde.
Ancak uçtan kıyıdan, aşırı sayıdaki çocuk ölümleriyle mercek kenarından girebilen Somali'deki açlık ölümlerini kuşe kağıtta görünce, aklıma o grubun bayağılığı ve alaycı üslûbu geldi. Sanki çıkan haberler de, -basılmaya yer bulurlarsa elbette- arkadaki benzer bir zihniyeti anımsatıp duruyor. “Afrika'daki açlar...” Sanki Afrika ve açlık zorunlu bir tamlama, kompozisyon olmak zorundaymışçasına rahatsız edici bir algı oyunu. Ve tüm bu tamlama ve algı bozukluğu yaratılmasıyla “kader”leştirilmeye çok uğraşılsa da, “açlık kaderi” zırvası, uzun süren kapı dövmelerine karşın, 40 yılda bir kez yeniden yansıtılmaya hak kazanabildi.
Dünyanın haşmetlisi ABD'nin kredi notu kırıldı diye finans dünyası tirim tirim titrerken, çeyrek sayfadan görünme hakkı kazanabiliyor ancak 10 binlerce ölüm, yüz binlerce ölüm tehditi. Çünkü birilerinin yaşaması için, birilerinin ölmesi gerektiğini; birilerinin zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi zorunluluğunu kabul etmek, kolayına ve menfaatine geliyor dünyanın. Arada bir “dünya liderleri” dediğimiz makamlar, “açlık kapıda; geldi” çığlıklarına; “yaa, öyle mi? Gıda fiyatları da aşırı uçucu, gıda şirketleri ve emtiayla ilgilenen piyasa oyuncuları da paralarını feci kaybediyor hakikaten, bir şeyler yapalım” diyor. Ve büyük gıda yatırımcılarını, gıda fiyatlarındaki yükselişten koruyacak önlemlerle çıkıyor meydana; işini yapmış sayılıyor.
Ya da hasbel kadar daha vicdanlıları da açlık bulunan bölgelere, şu durumda Somali'ye, olmayan besinleri destekleyecek ilaçlar gönderiyor kutu kutu. Onların bir üstündekiler de hayata döndürecek gıdalara ihtiyacı olanlara bol suni maddeli “granola”lar postalıyor. Daha vicdansızlarından bahsetmek bile istemiyorum; sanki bilmezmişiz gibi.
Afrika'daki ve dünyanın geri kalanındaki kıtlık haberi, çok öncedendir burada. Ama mesela G-20 ancak 22-23 Haziran'da toplandı; Dünya Bankası, dev banka JP Morgan eşliğinde adına “gıda güvenliği” dediği ve aslında yalnızca gıda ve tarım ürünlerinin piyasadaki kağıtlarını koruyan bir dizi önlem aldılar. Bu şekilde de çiftçileri koruyup, gıda kıtlığıyla, yüksek gıda fiyatlarıyla savaşacaklarını ilan ettiler. O toplantının resmi açıklamalarında dahi, Dünya Bankası mösyösü Robert Zoellick’in, “bu düzenlemeler büyük gıda üreticilerine daha çok imkan verse de; bir miktar küçük ölçekli üreticinin yararlanma imkanı var” buyurduğu yazdı. [1]
Bugün Türkiye'deki gazetelerden bazılarında ise Somali'deki annelerin çocuklarından bazılarını seçme zorunluluğu, bir şekilde altruist bulduğum dilleri sebebiyle rahatsız olduğum, haberleri çıktı. Uzun yıllardır varolan bu gerçek, Toni Morrison'un Beloved (Sevgili) isimli kitabını da anımsattı.
Gazetenin bir kenarında çıkan ufacık bir haberden kurgulanmış olan bu hikaye, 1873 yıllarının ABD'sine ve evlerde Afrika'dan çalınma kölelerin çalıştırıldığı döneme götürür okuyucuyu. Kitabın ana karakteri Sethe isminde, kölelikten kaçan ve kaçarken yolda bütün çocuklarını öldürmeye çalışan bir annedir. Çocuklarını aynı kaderi yaşamaktan kurtarmaya çalışan Sethe, ölümle en azından bunu kesin olarak çözeceğini düşünür; ancak çocuklardan yalnızca biri ölür. Sethe, bebeğini duvara çarpa çarpa öldürür; yeter ki aynı kaderi, aynı köleliği yaşamasınlar diye. Kitap ise bu hikayenin 18 yıl sonrasında başlar ve bu trajediden hiç kurtulamamış olan Sethe'yi, ölen çocuğun hayaleti olduklarına inandıkları karakterin geri dönüşünü, hayatta kalan kızını, köleliğin hayaletinin dönmesine dayanamayarak kaçan Sethe'nin 2 oğlunu ve geçmişte olanların hikayesini anlatır.
Bir süredir Somali'de olanlar hakkında yazılan “yaşayacak çocuğuna karar verme” ve “çocuğunu ölüme terk etme” haberleri de sanki bunlar sanki dünyanın her köşesinde yaşanmıyormuşçasına, belirli bir alanın trajedisine bakarak, iyi olanları “kıtlık hâlâ yalnızca Afrika'da” hissiyle rahatlatmaya kuruluymuşçasına anlatılıyor işte. Kapitalizmin zulüm ve işkencesine, bir miktar gözler kapanabilsin yeter ki, okuyup, biraz içimiz burkulup, sayfa atlayalım diye.
Nasıl Sethe'nin ailesi oradaki halk tarafından izole edilip, hayatlarına girmelerine müdahale ediliyor ise, bugün Somali de aynı şekilde uzak tutuluyor. Ve bizler 5 liralık mesajlar atıp, günün vicdanını kurtarmaya çabalıyoruz. Ama olmuyor...

YORUM YAZIN