2005 Fransa'dan 2011 İngiltere'ye
İngiltere'de bugün 7 kentte süren isyan, 2005 yılında Fransa'da yaşanan banliyö isyanını hatırlattı. Toplumsal tabanı aynı olan isyanlar, nedenleri açısından da benzerlikler taşıyor: Avrupa devletlerinin göçmenlere yönelik ayrımcı uygulamaları, işsizlik, yoksulluk, polis baskısı ve şiddetine duyulan öfke.
27 Ekim 2005 tarihinde göçmen kökenli yoksulların kaldığı Paris'in Clichy-sous-Bois semtinde, polisin kovaladığı 2 göçmen gencin elektrik santralinde yaşamlarını yitirmesi, Fransız hükümetinin göçmen kökenli gençlere yönelik saldırılarına karşı biriken tepkiyi tetikledi. Göçmenlerin aynı gün sokaklara çıkmasıyla, bugün Londra'dakine benzer sahneler yaşandı.
Dönemin İçişleri Bakanı, bugünkü Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin, isyandan iki gün önce, Clichy-sous-Bois'te yaptığı ziyarette kendisine yumurta atan göçmenlere "Merak etmeyin çok yakında hepinizi temizleyeceğiz, pislikler" sözü de isyanın önce Paris'in semtlerine, 10. gününden itibaren de Fransa geneline yayılmasında etkili oldu.
Çoğunluğunu göçmen gençlerin oluşturduğu isyan, Fransa hükümeti tarafından kitlesel tutuklamalar, sınır dışı etmeler ve sokağa çıkma yasağı ile yanıtlanırken, ayrıca yıllar önceki yasalara geri dönüldü. 1955 yılında Cezayir işgaline karşı direniş döneminde hükümeti protesto edenleri susturmak için çıkarılan yasa yeniden yürürlüğe sokuldu.
İsyan, Fransa ile de sınırlı kalmadı. Almanya'nın Berlin, Bremen, Köln şehirlerinde; Belçika'nın Brüksel, Liege gibi şehirlerinde benzeri eylemler yapıldı. Bu durum, Avrupa burjuvazisinin, bugün Londra isyanında da yaşanan "İsyan Avrupa'ya yayılır mı?" korkusuna neden oldu.
Eylemlerin etkisi ile Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, "gençlerin dile getirdiği taleplere yanıt verilmesi"ni istemek zorunda kaldı.
Yaklaşık bir ay süren isyanda; 8 bin 500 araba ve onlarca kamu binası ateşe verildi. En genci 10 yaşında olmak üzere 5 bine yakın kişi gözaltına alındı, bunlardan 470'i tutuklandı.
İsyanın toplumsal kökenlerinde ise yoksulluk ve yabancı karşıtlığı bulunuyordu. İşsizlik ve yoksullukla boğuşan göçmenler, iki yıl önce Sarkozy'nin devreye koyduğu "İç Güvenlik Yasaları"nın ana hedefi haline gelmişti. Sarkozy'nin "Sokakları pisliklerden temizleyeceğim" söylemine denk düşen yasalar sonrası bu bölgelerdeki polis kontrolleri artmıştı.
Analiz: Derya Okatan/etha
İKİ GÖÇMEN POLİSTEN KAÇARKEN ÖLDÜ VE...
Fransa'da 2005 yılında yaşanan ve 1 ayda ülkeyi kasıp kavuran banliyö isyanı, yine 2 göçmenin yaşamını yitirmesiyle başlamıştı.27 Ekim 2005 tarihinde göçmen kökenli yoksulların kaldığı Paris'in Clichy-sous-Bois semtinde, polisin kovaladığı 2 göçmen gencin elektrik santralinde yaşamlarını yitirmesi, Fransız hükümetinin göçmen kökenli gençlere yönelik saldırılarına karşı biriken tepkiyi tetikledi. Göçmenlerin aynı gün sokaklara çıkmasıyla, bugün Londra'dakine benzer sahneler yaşandı.
Dönemin İçişleri Bakanı, bugünkü Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin, isyandan iki gün önce, Clichy-sous-Bois'te yaptığı ziyarette kendisine yumurta atan göçmenlere "Merak etmeyin çok yakında hepinizi temizleyeceğiz, pislikler" sözü de isyanın önce Paris'in semtlerine, 10. gününden itibaren de Fransa geneline yayılmasında etkili oldu.
Çoğunluğunu göçmen gençlerin oluşturduğu isyan, Fransa hükümeti tarafından kitlesel tutuklamalar, sınır dışı etmeler ve sokağa çıkma yasağı ile yanıtlanırken, ayrıca yıllar önceki yasalara geri dönüldü. 1955 yılında Cezayir işgaline karşı direniş döneminde hükümeti protesto edenleri susturmak için çıkarılan yasa yeniden yürürlüğe sokuldu.
AYNI ANDA 400 NOKTADA
2005 banliyö isyanını, göçmen gençlerin daha önceki eylemlerinden ayıran özellik ise aynı anda 400'ün üzerinde kent ya da semtte yaklaşık bir aylık bir süre için ülkeyi sarsmasıydı.İsyan, Fransa ile de sınırlı kalmadı. Almanya'nın Berlin, Bremen, Köln şehirlerinde; Belçika'nın Brüksel, Liege gibi şehirlerinde benzeri eylemler yapıldı. Bu durum, Avrupa burjuvazisinin, bugün Londra isyanında da yaşanan "İsyan Avrupa'ya yayılır mı?" korkusuna neden oldu.
Eylemlerin etkisi ile Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, "gençlerin dile getirdiği taleplere yanıt verilmesi"ni istemek zorunda kaldı.
Yaklaşık bir ay süren isyanda; 8 bin 500 araba ve onlarca kamu binası ateşe verildi. En genci 10 yaşında olmak üzere 5 bine yakın kişi gözaltına alındı, bunlardan 470'i tutuklandı.
İsyanın toplumsal kökenlerinde ise yoksulluk ve yabancı karşıtlığı bulunuyordu. İşsizlik ve yoksullukla boğuşan göçmenler, iki yıl önce Sarkozy'nin devreye koyduğu "İç Güvenlik Yasaları"nın ana hedefi haline gelmişti. Sarkozy'nin "Sokakları pisliklerden temizleyeceğim" söylemine denk düşen yasalar sonrası bu bölgelerdeki polis kontrolleri artmıştı.
AVRUPA'NIN GÖÇMEN İŞGÜCÜ POLİTİKASI
Avrupa genelinde göçmenlere ilişkin uygulanan politikalar, Fransa'da 2005 yılında patladı, bugün de İngiltere'de. Avrupa ülkeleri, en zor işlerde ve en ucuz olarak değerlendirdikleri göçmen işgücünü, işsizliğin arttığı dönemlerde de hedefe koyuyor. Bu dönemlerde sınır dışı edilemeyen göçmen işgücüne karşı politikalar; ayrımcılık, dışlama ve ırkçılık oluyor.FRANSA SOLU SINIFTA KALMIŞTI
Paris'te bir semtte başlayan ve hızla ülke geneline yayılan isyan, Fransa işçi sınıfı ve emekçilerden ve diğer göçmen kesimlerden gereken desteği görmemişti. Fransa Komünist Partisi, isyanı "Vandalizm" olarak değerlendirmiş; Sosyalist Parti "Sarkozy'nin istifasının sokaklara yenilgi anlamına geleceği" açıklamasında bulunmuş ve "Fransa'nın kutsal çıkarları" için isyana karşı mücadele çağrısı yapmıştı. Bugün Londra'daki isyanın aynı kaderi paylaşıp paylaşmayacağı merak ediliyor.Analiz: Derya Okatan/etha

YORUM YAZIN