Header Ads

TGS'den Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Günü

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), kuruluşunun 59. yıldönümü dolayısıyla Maçka Sanat Parkı'nda, “Tutuklu ve Hükümlü Gazeteci Yakınlarıyla Dayanışma Günü” düzenledi.

'GAZETECİLİK TERÖRİST FAALİYET OLDU'

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, “59 kuruluş yıl dönümünde tutuklu gazetecilere dikkat çekmek amacıyla tutuklu gazetecilerle dayanışma günü ilan ettiklerini ifade etti. İpekçi, "Türkiye halkı, gazeteci, yazar ve aydınlara yönelik davalarla hiç hak etmediği bir utanç tablosuyla yaşamak zorunda bırakılıyor. Halen 70 gazeteci cezaevlerinde, 2009 yılının başından bu yana geçen 2.5 yıllık süre içersinde cezaevine girip çıkan ve tutuksuz olarak yargılanan 41 gazeteci daha var. Böylece bizim tespitlerimize göre, en az 111 gazeteci ‘ileri demokratik’ Türkiye’nin cezaevi koşullarını görmüş durumda" diye konuştu.

Mevcut siyasi iktidarın gündelik yaşantıya nüfus eden totaliter uygulamaları karşısında mücadele edilmesi gerektiğini belirten İpekçi, "Nitelikli gazetecilikten mesleki ilkelerden uzaklaştırılmış yayıncılık siyasi iktidarlar tarafından basın özgürlüğü gibi takdim edilirken halktan gerçeklerin saklanmasına karşı demokrasi mücadelesi veren gazetecilerin “terörist’ faaliyetler olarak gösterip yargılanıyor” dedi.

12 Eylül askeri darbe döneminde “asmayalım da besleyelim mi” zihniyetinden, 90’lı yılların sokak ortasındaki “yargısız infazlarından”, günümüzde “halinize şükredin, eskiden öldürüyorduk, şimdi cezaevine koyuyoruz” devrine geçildiğini belirten İpekçi şöyle konuştu: “Türkiye, işini iyi yaptığı için gazetecilerin cezalandırıldığı bir ülkeye dönüştü artık. Biz başta TCK ve Terörle Mücadele Kanunu olmak üzere basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan tüm kanun hükümlerinin değiştirilmesi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını ve gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”

KÜRT VE SOSYALİST BASINA BASKILARA GÖZ YUMULDU

GÖP Dönem Başkanı ve Basın Enstitüsü Derneği Başkanı Ferai Tınç ise basın özgürlüğünün tehdit altında olduğunu belirtti. Tınç şöyle konuştu: “Biz ne zaman sesimizi yükseltsek, bu böyle devam edemez desek bize diyorlar ki onlar terörist. 40 yıl öncede 1970’lerde solculara savaş açıldığında aynı gerekçeyi ileri sürerlerdi. 80’lerde, 90larda ve 2000’li yıllarda bir şeyler değişmedi. Gazeteciler, aydınlar terör örgütleri ile ilişkilendirilerek susturulmak istendi. Kürt ve sosyalist basın her zaman tehditler ve baskılarla karşı karşıya kaldı. Ulusal medya bu duruma hep göz yumdu. Ama şimdi Nedim Şener, Ahmet Şık gibi birlikte çalıştığımız çok sayıda meslektaşımız cezaevinde, parmaklıklar arkasındalar. Mesleklerini yapmaktan men edilmiş durumdalar. Basın özgürlüğünün kişisel ayrıcalık değil ülkemizin güvenliği açısından ne kadar önemli olduğunu fark ettik. Halkın gerçekleri öğrenme hakkının demokrasinin en önemli araçlarından olduğunu kavradık.”

‘DİNK CİNAYETİ AYDINLATILSIN, BEDEL ÖDEMEYE RAZIYIM'

Tutuklu gazeteci Nedim Şener’in eşi Vecide Şener, eşinin mesleğini iyi yaptığı için aldığı ödüllere alıştıklarını, ancak şu anda tutuklu bir gazetecinin eşi olduğunu söyledi. Şener şöyle devam etti: “Eşimin aldığı ödüllerle her zaman gurur duymuşuzdur. Ama onca gururdan sonra, şu anda karşınızda tutuklu bir gazetecinin eşi olarak bulunuyorum. Nedim’in 2008 yılından sonra üzerinde çalıştığı tek bir dosya Hrant Dink cinayetiydi. Cinayet dosyasının içine daldıkça, gerçeklere ulaştıkça, insanların isimleri ortaya çıktıkça, cinayeti önlemeyenleri, cinayetin üzerini örtenleri isim isim ortaya koydukça aslında yaklaşan tehlikenin de farkındaydı. Fakat o başka bir tehlike boyutu olacağını düşünürken, bir iftirayla karşı karşıya kalacağını düşünmüyordu. Ben de bir iftiranın kurşun görevi göreceğini düşünmüyordum. Ama kurşun hedefini bulamadı, çünkü görüşe gittiğimde bana 'Hrant Dink cinayetinin gerçekleri ortaya çıksın, ben bedel ödemeye hazırım' diyor her seferinde. Nedim, Hrant Dink cinayeti konusunda bahsederken adalet zamanı derdi, ben de bugün tüm tutuklu gazeteciler için adalet zamanı diyorum.”

ÖZEL YETKİLİ AĞIR CEZA MAHKEMELERİ KAPATILMALI

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu Sözcüsü Necati Abay, binlerce gazetecinin yargı kıskacı altında olduğunu belirtti. TMK ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin ikili kıskaç görevi olduğunu ifade eden Abay şu ifadeleri kullandı: “Binlerce gazeteci yargı kıskancı altında. Terör ile mücadele yasası iptal edilmeden Türkiye’de basın ve düşünce özgürlüğü konusunda bir ilerleme sağlanamaz. Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri hem uzun tutukluluk bakımından olsun, hem de dosya üzerinde konulan gizlilik kararı bakımından olsun gazeteciler üzerinde önemli bir engel teşkil etmektedir. Öyle ki Özgür Radyo eski Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan ve Atılım gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu beş yıldır tutuklu yargılanmaktadır. Uzun yargılama yöntemi özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin tipik uygulamalarından birisidir. Dolayısıyla Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından gelişme kaydetmenin yolu aynı zamanda Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kapatılmasından geçiyor.” diye konuştu. Kendisi hakkında verilen 18 yıl 6 ay hapis cezası olduğunu hatırlatan Abay, sabit delil bulunamamasına rağmen kuvvetli kanaat dolayısıyla örgüt üyesi olarak ceza aldığını belirtti, "TMK kaldırılmadan, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kaldırılmadan basın özgürlüğünden söz etmek pek mümkün görünmüyor" dedi.

'DOĞRUYU YAZMAK MİLİTANLIKSA BEN MİLİTANIM'

4.5 yıl cezaevinde kalan ve Mayıs ayında tahliye olan Atılım Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek, “Mayıs ayından beri dışardayım ancak kendimi daha büyük bir hapishanede hissediyorum. Eğer hücrelerin ve tecritin yalnızca hapishanelerde olduğunu düşünüyorsak, yanılıyoruz demektir. Hücre ve tecrit esas dışarıda, apartmanlarımızda, evlerimizde, işyerimizde ve sokaklarda. Her yerde hücre hücre parçalanmış bulunuyoruz. Bugünkü iktidarın gücü de işte bu parçalanmışlıktan, dışarıdaki hücrelerden geliyor. Eğer özgür bir ülke elde edemezsek, eğer ülkemizin özgürlüğü için elimizden geleni yapmazsak gazeteciler yargılanmaya devam edecek. Ben bir sosyalistim ve devlet yazdığım her cümlenin, her makalenin hesabını benden sordu. Devletten 9 yıl alacağım var. Merkez medya sosyalist ve Kürt gazetecileri gazeteci olarak görmedi. Bize militan dediler. Evet doğruyu yazmak militanlıksa ben militanım” diye konuştu. Çiçek, etkinliğe katılan herkese, özgürlükler için ortak mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.

Cezaevinden yeni çıkan İşçi Köylü Gazetesi'nden gazeteci Suzan Zengin ise yaptığı konuşmada, sadece gazetecilere değil cezaevinde bulunan hasta tutsaklara da dikkat çekilmesi gerektiğini ifade ederek, kanser hastası ve görme engelli olan Hediye Aksoy’un sağlık koşullarının giderek tehlikeli bir duruma geldiğini söyledi. Ana akım medyanın cezaevi koşullarını ve tutsakların durumlarını görmezden geldiğini belirten Zengin, hasta tutsaklar için çok geç olmadan bir şeyler yapılması gerektiğini ifade etti.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.