Header Ads

Sierra Leone'den Türkiye'ye Uzanan Göçmenlerin Hikayesi

Bir göç hikayesi onlarınki; uzak yerlerdeki ülkelerinden kopuş hikayeleri. Sierra Leone'den yollara düşerek İstanbul'a gelen gençler için Göçmen Dayanışma Ağı Tütün Deposu'nda etkinlik düzenledi.
Üç farklı gencin İstanbul'da kesişen ve artık aynı olan hikayelerini dinledik. Onları buralara getiren yaşanmışlıklar çok farklı olsa da bütünde bir çaresizliğin sonucu olarak gelişmişler. Artık kendi topraklarına, doğup büyüdükleri yerlerde hayata tutunacak birşeyleri kalmadığında düşüyorlar yola. Yüreklerinde büyük acılarla çıksalarda yola Türkiye'de herşeyin daha iyi olacağına inanıyorlar. 1 aylık gemi yolculuğuyla Türkiye'ye ulaşıyorlar ve bu gemi yolculuğu hiç de kolay olmuyor.

Fırtınalar, kötü hava şartlarıyla 1 aylarını denizde geçiriyorlar. Sonra beyaz insanların olduğu bir balıkçı teknesiyle karşılaşmalarını anlatıyorlar. Yiyecek ve su istiyorlar onlardan ve ondan sonra da adlarını öğrenemedikleri bir adaya bırakılıyorlar. Tesadüf eseri karşılaştıkları bir siyah insanın yardımıyla İstanbul'a ulaşıyorlar ve kalacak yer ayarlıyorlar.

İstanbul Tarlabaşı'ndaki öyküleri böylelikle başlamış oluyor. Daha ilk günlerden Türkiye'de siyah insanlar çok kolay iş bulabilir söyleminin bir yalan olduğunu öğrenmişler. Hiçbir zaman uzun süreli iş bulamıyorlar, günlük, birkaç saatlik işlerle geçinmeye çalışıyorlar. Daha sonra katı atık toplamaya çalışıyorlar. "Birgün Ali (Ali Mendillioğlu/ Katı Atık İşçileri Sendikası Başkanı)ile karşılaştık" diyorlar. Mendillioğlu'nun kendilerini bürosuna davet ettiğini, ilgilendiğini, sorular sorduğunu ifade eden Sierra Leone'lılar "Onu polis sandığımız için onunla gitmedik" diyorlar.

Daha sonraki karşılaşmalarında onu tanıdıklarını ve artık başları her sıkıştığında ona başvurduklarını anlatıyorlar. Salondan gelen soruları yanıtlarken herşeye olumlu cevaplar veriyorlar ve bir nevi yaşadıkları sorunları gizliyorlar. "Buradaki insanlar siyah olduğumuz için bize kötü davranmıyor. Kalacak yer sorunumuz yok. Herkes gibi çalışıp kazanabiliyoruz" diyorlar ama onlardan sonra sözü alan Ali Mendillioğlu bunun böyle olmadığını anlatıyor. Ev bulmakta zorlandıklarını, kaldıkları evde bir odada 8 kişi yaşadıklarını, evlerinde su olmadığını, yıkanamadıklarını, birçok kez sokakta gasp edildiklerini anlatıyor bizlere ve biz aslında onların gerçek tablosuyla o an yüz yüze kalıyoruz.

Burada yaşamak dışında başka şanslarınıh olmadığını ve mümkün olursa Türkiye vatandaşı olmak istediklerini anlatıyorlar. Bu defa avukatlar sözü alıyorlar ve bunun neredeyse imkansız olduğunu yasalarla anlatmaya çalışıyorlar.

Uzaktan çok da görülemeyen hikayeleri onlar konuştukça yüzümüze vuruyor, sınırdışı ihtimali olan bu insanlarla birlikte sınırların anlamsızlığını kavrıyoruz.

haber: Dicle Müftüoğlu/etha

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.