İnsan Hakları Savunucuları: Hükümet Programı İnandırıcı Değil
Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı 61. Hükümet Programı insan hakları savunucularını ve hukukçuları da tatmin etmedi.
Programda yer alan insan hakları kavramlarını ve yargı reformu söylemlerini ETHA'ya değerlendiren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, programda hükümetin ileriye dönük yapacakları konusuna ilişkin bir şey görülmediğine dikkat çektiler.
'DEĞİL SIFIR TOLERANS GÖSTERMEK, SOKAĞA TAŞIRDILAR'

61. Hükümet Programı'nın da gerçekçi bir yanının olmadığına işaret eden Kozağaçlı, Başbakan Erdoğan'ın '60. hükümet döneminde işkenceye sıfır tolerans gösterdiklerini' ifade eden sözlerine şöyle yanıt verdi: "AKP hükümeti döneminde işkenceye 'sıfır tolerans' gösterilmediği gibi cezasızlık nedeniyle işkencede bariz bir artış var. Hükümetin son dönemlerinde özellikle yine işkencenin yaygınlaşması, sokağa taşması, kitle eylemlerine yapılan coplu ve gazlı müdahaleler sonucunda yaşanan yaşam kayıpları gibi son derece sıkıntılı dönem yaşandı. Yine yargının yeniden yapılandırılmasında da bir başarı görmüyoruz, çok övünülecek bir tablo sunuluyor, ama böyle bir şey de yok ortada. Ne HSYK, ne de yargının yeniden yapılandırılması kimseyi memnun etmedi. Bir hükümet programında insan haklarına ayrılması gerektiği ölçüde insan hakları sorunlarına yer açılmadığı açık. Önceden hükümet bu konularda kendini bağlayacak oldukça sert ifadeler kullanırdı. Bu hükümet programında rahatladıkları anlaşılıyor, böyle cümleler yok. Kendilerini bağlayacak, taahhüt altında bırakacak hukuk tavsiyelerinde bulunmuyorlar. Hükümet programının çok ciddiye alınacak ve ileriye dönük yapılacaklarla ilgili olarak bir veri sunmadığına inanıyorum."
'REFORM KAVRAMININ KULLANIMINDA SORUN VAR'
Hükümet programında çokça geçen 'reform' kelimesinin kullanımı açısından bir sorun olduğuna dikkat çeken Kozağaçlı, "Bahsi edilen konularda yapılanları reform kabul etmek mümkün değil. Reform klasik anlamıyla ileriye gidişi, iyileştirmeyi temsil ediyor. Ama hükümetin geçmiş döneminde neredeyse bazı kalemlerde 12 Eylül rejimine döndüğümüz, hatta daha gerisine düştüğü işleri var. Hapishanelerin durumu çok kötü ve programda iyileştirmeye yönelik hiç bir şey yok. Siyasal partilerin durumu ve bunların parlementoda temsiliyeti açısından bir şey yok. Yaygın hak ihlalleri ve eşitlik üzerinden bir beyan yok. Hükümetin ileriye yönelik ne yapacağı konusunda bir veri sunmayan zayıf bir metin bu program" dedi.
'Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır' diyen Başbakan Erdoğan'ın ekonomik programının sürekliği bakımından da yargı ve hukuktaki istikrara işaret etmesine ilişkin ise Kozağaçlı şu değerlendirmeyi yaptı: "Yaptıklarının yapacaklarının teminatı olarak göstermesi, iyi bir geçmişin ardından söylenen bir şey olsaydı memnuniyet verici olurdu. Ancak bu kadar kötü bir geçmişten sonra bunu söylemesi bizi korkuttu. Kürt halkının mücadelesinin, sendikal mücadelenin, ücretlilerin, gecekondu ahalisinin taleplerinin yok sayılması, parasız eğitim isteyen üniversite öğrencilerinin hapiste tutulması ve bunların polis gücüyle, gazla, copla bastırılması yaptıkları bunlar ve bunları yapacaklarının teminatı olarak gösteriyorsa açıkcası çok kortucu. Rahatlatmak yerine endişelendiren bir cümle. AKP hükümetinin hukuk yolunu kendi için kullanarak kendi dışında bir gücün oluşmasına izin vermemeye devam edeceğinin göstergesidir bu sözleri."
'UYANIK OLMAK DIŞINDA BİR ŞEY BEKLENMEMELİ'
AKP hükümetinin, geçmişte bürokratik elitle arasında açı farkı olduğunu söyleyen ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, şöyle devam etti: "Bu onu bazen liberal, bazen özgürlükçü gösteren yönelimlere zorluyordu. Çünkü kendi tabanında ve hükümeti içinde mağdurlar vardı. Bugün ise önümüzdeki tablo bu değil, sermaye, yargı, silahlı kuvvetler kontrol altına alınmıştır AKP hükümeti tarafından. Bu bir devletleşmedir. Bundan sonra özgürlükçü bir hukuk açılımı beklemek mümkün değil. Mevcut haklarımızı korumak için uyanık olmak dışında yeni bir edinim elde etme dönemine girdiğimizi düşünmüyorum. Yeni anayasa konusunda da oldukça karamsarız."
FİNCANCI: GERÇEKCİ, İNANDIRICI VE ANLAMLI DEĞİL
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, insan hakları konusunda 61. Hükümet Programı'nda bir başlık görülmediğine dikkat çekti. İnsan hakları konusunda ileri demokrasi bölümünde değerlendirmeler olduğunu belirten Fincancı, şöyle devam etti: "Bu bölümde etnik köken, din, dil, mezhep konularında kalıcı çözümlere devam edileceği söyleniyor ama, neyi içereceğine ilişkin bir bilgi yok. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin takipçisi olacaklarını belirtmişler ama Kürtler ve muhalif odaklar üzerinde bir yargı baskının olduğunu görüyoruz. 'Tek millet' gibi kavramlar var ve bunlar da birleştirici değil ayrıştıcı unsurlar taşıyor. 'Ümmet' kavramından mı yola çıkıyorlar acaba, hani bir takım dini referanslarla ifadeler kullanılıyor. Asimilasyonu bitirmekten söz ediyorlar ama nerede, nasıl, hangi yöntemlerle? OHAL'in kaldırıldığını söylemişlerdi. Kaldırdılar ama farklı biçimlerde uygulamaya devam ettiklerini biliyoruz.
Güvenlik başlığı adı altında insan hakları kavramından söz ediliyor. İnsan hakları ve evrensel değerleri esas alan bir asayiş ortamı tesisi diyor, ama böyle bir tesis nasıl gerçekleşecek o da tabii ki kuşku uyandıcı. Çok fazla güvenebilme olanağımız yok bu programa. Telefon dinlemeler, fişlemeler, uzun tutukluluk süreci, yayın aracılığı ile teşhir etme, gösteri hakkını tanımama hükümetin sergilediği pratikler. Özellikle gösterilere son dönemlerde müdahale biçimi örneklerini hepimiz biliyoruz. Hopa'da bir insan öldü, milletvekillerine saldırdılar ve insanlar yaralandı İstanbul'da. Bunlara baktığımızda da insan haklarının inandıcı bir şekilde ele alındığını göremiyor insan. Bazı başlıklar altında insan haklarına saygılı ifadeleri yer alsa da insan haklarına saygılı bir tutum alınmadığını biliyoruz. Gerçeklerden söz edilmemiş zaten. Anadil eğitimine dair bir şey yok. Paris prensiplerine uygun insan hakları kurumuna ilişkin bilgi içermiyor. 60. dönemde imzalanan protokollerin, ulusal önleyici protokollerinin nasıl uygulanacağına dair bir veri yok. Dolayısıyla bu programı insan hakları açısından gerçekci, anlamlı, inandırıcı bilgi içermiyor."
AKP hükümetinin faili meçhuller, yargısız infazlar, toplu mezarlar gerçeğini aydınlatma konusunda da yüzleşme süreci içine girmediğine dikkat çeken Fincancı, "Toplu mezarların kazılması işlemleri sırasında dahi ciddi delillerin kaybolmasına giden süreçler işletildi ve bunun üzerine yeteri kadar gidilmedi. Bununla ilgili çalışma yürüten kurumlarla bir işbirliği arayışı söz konusu olmadı. Bundan sonrada nasıl bir işbirliği yapacaklarına dair bir bilgi yok" dedi.
'TOPLUMSAL MÜTABAKAT OLMASI MÜMKÜN DEĞİL'
Başbakan Erdoğan'ın 61. Hükümet Programı'nın toplumsal sözleşme olmasına ilişkin umutlarına ise Fincancı, "Ayrımcılığa, barışa ilişkin bir veri içermeyen programın da bu açıdan toplumsal bir mütabatak olması mümkün değildir. Yeni anayasa konusunda da inandırıcı adımlarla atılmadığı gibi bu programın da toplumsal bir sözleşme olması mümkün değil" diyerek cevap verdi.
YORUM YAZIN