Esmeray: Herkes Gibiyim Ben De!
Esmeray Özadikti'yi yıllardır bütün ötekileştirilenlerle dayanışma içinde gördük. Feminist ve yurtsever. Son yıllarda da sahnede, Cadının Bohçası'ndan çıkanları bir bir gösteriyor. Cinsel kimlik mücadelesinde karşılaştıklarını hikayeleştiriyor. Zehir gibi bir zeka ve mizah yeteneği var. Kimi zaman dobra dobra, kimi zaman inceden inceden sözünü söylüyor.
Ve o şimdi, 28-29 Temmuz günlerinde kendisi için oynayacak. Çünkü, Esmeray, önümüzdeki günlerde, ameliyat olacak. 10 yıldır aldığı bir kararı hayata geçirecek. Kendi deyimiyle, "vücudunda istemediği bir şeyden kurtulacak." Ameliyat için gerekli parayı sağlamak üzere 28-29 Mayıs günlerinde Cadının Bohçası'nı kendisi için açacak.
Oyun öncesinde biz sorduk, Esmeray bütün samimiyeti, doğallığı ve güzelliğiyle yanıtladı. Anlatırken bolca da güldürdü. Bir de, incitmeden de dostlukla yanlışlarımızı düzeltti.
Cinsel yönelimindeki farklılığı ne zaman hissettin?
Çok sorulan bir soru. Ayrıca gıcık bir soru. Sana yönelik demiyorum bunu. Bu soruyu duyunca, aslında 'kendi cinsel yönelimleri nasıl oldu?' sorusu geliyor aklıma. Ama heteroseksizm bize tek cinsel yönelim olarak dayatıldığı için bu tür sorular sorulması da 'normal'. Cinsel yönelim ile cinsiyet kimlik çok farklı şeyler.
Peki, sen kendini nerede tanımlıyorsun?
Benim problemim cinsiyet kimliğiyle ilgili. Deminki soruyu 'sen ne zaman fark ettin erkek olduğunu' şeklinde sorsalar daha mantıklı geliyor. Sorum seni de şaşırttı değil mi?
Eh, biraz...
8- 9 yaşında emin oldum ki;Ben erkek çocuğum. Çünkü o ana kadar kendimi kız çocuğu zannediyordum. Annem bizi köyde leğende yıkardı. Bir gün, benden 1-2 yaş büyük ablamla birlikte yıkarken, anneme, 'benim önüm niye, ablamın ki gibi değil' diye sormuştum. 4 ya da 5 yaşındaydım. Annem kafama vurmuş ve 'sen erkek çocuğusun' demişti. Cinsel yönelim, buluğ çağında belli oluyor. Ben de çok erken yaşta -9-10 yaşları- buluğ çağına girdim ve o zaman erkeklerden hoşlandığımı anladım. Tabi bu bir felaket. Köydesiniz, herkes inanılmaz heteroseksüel. Erkekliğin el üstünde tutulduğu, kadının yok sayıldığı, hatta kadınların da kimi zaman erkekleştiği bir toplum.
Kendimi deli zannediyordum. Kız çocuğu gibi göründüğüm için etrafındaki insanlar bana sürekli, 'canım çocuktur, büyüyünce unutacak' diyor. Ben de özendiğimi, büyüyünce unutacağımı sanıyorum. Bunu anlatmak çok zor. Bazen duruyordum, o yaştaki bir çocuk nasıl analiz etsin, durumunu anlasın! Kafayı yememek için sürekli erkek rolü oynuyorsun. Köylerde erkek çocukları kız çocuklarına kibrit kutusunda mektup gönderirdi. Ben de yaptım bunları. 13 yaşında İstanbul'a geldim, 14-15 yaşından sonra ailem de geldi. 16 yaşında idrak ettim durumumu. Eşcinsellerin olduğunu duyuyorsun, yalnız olmadığını anlıyorsun. Ailemde kendimi anlatacağım kimse yoktu. Belki de vardı, ben korktum. Evden kaçtım. Çünkü, ailem beni evlendirerek uslandırmaya çalışıyordu. 16 yaşında ailemden tamamıyla koptum. Sokakta, orada, burada, otellerde kaldım. Eşcinsel camia ile tanıştım, yani bir sokak yaşantısı başladı.
Bugün ailen ile aran nasıl?
Bugün hemen hemen herkesle görüşüyorum. Bu çok kolay olmadı, 5 yıl boyunca hiç görüşmedim. 5 yıl sonra telefon açtım ve ilk olarak kız kardeşimle konuştum. O bana, 'Böyle olacağını tahmin ediyordum. Biz seninle birlikte büyüdüm. Kardeşiz biz. Senin durumunu benden daha iyi bilen olamaz' dedi. Görüşmek istedi. Beni çağırdılar, 'hayır, siz gelin' dedim. Eniştem ile birlikte geldiler, görüştük. Sonra diğerleriyle görüştüm. İlk tepkileri şaşkınlık. Ama, kadın olduğuma şaşırmıyorlardı.
Durumunu hissetmişlerdi yani...
Tabi. Travestilerin öcü gibi gösterilmesi aileleri etkiliyor. Bu nedenle korkuyorlar. Daha can alıcı olan da, fuhuş yapmak zorunda kalmaları. Bu korkutuyor ve görüşmek istemiyorlar. Yoksa öyle bir şey olmasaydı, aileler sahip çıkarlardı. Çünkü, çocuklarını tanıyorlar. Şimdi ailelerin çoğu, çocuklarına sahip çıkıyor. Böyle tanıdığım çok aile var.
Annen ile aran nasıl?
Annem benim her şeyiyle bir Kürt kadını. Giyim- kuşam, yaşam. Ama çok politik bir kadındır. Yurtseverdir çünkü. Ama bir türlü kabul edemiyor. 'Evladımsın, ben seni doğurdum, göbeğini kestim, erkektin, ölene kadar da erkeksin' diyor. Fuhuş yapmadığıma çok seviniyorlar. Ailenin çoğu eskiden fuhuş yaptığımı biliyor. Ama annem bilmiyor, hiç söylemediler. Politik olduğumu, yurtsever çevre ile ilişkide olduğumu ve tiyatro yaptığımı bildikleri için de, inanılmaz gurur – bu kelimeyi sevmiyorum ama onların duygusunu anlatmak için kullanıyorum- duyuyorlar. Ama erkekler, her yerde olduğu gibi ailede de problemliler. Çoğu görüşmüyor, genç olanlar, yeğenlerim görüşüyor. Gençlik çok farklı. İnanılmaz sahip çıkıyorlar, ailelerine karşı çıkıyorlar, 'dayımızı ya da amcamızı, durumundan dolayı nasıl dışlayabilirsiniz?' diyorlar. Çok seviyorlar yeğenlerim, dayı, amca, bazen de teyze diyorlar. 'Dayım ne güzel kadın olmuş' gibi şeyler.
Bu sözler seni incitmiyor mu?
Yok, yeğenlerim olunca incitmiyor. Almanya'da yaşayan bir kız yeğenimle internet üzerinden bir gün konuşuyordum. Kamerada benim biraz üzgün olduğumu fark ediyor, 'Dayı neyir var' diye sordu. Ben de 'Yok bir şey' dedim. 'Ben dayımı tanıyorum, sende bir şey var' diye üsteledi. O günlerde görüştüğüm bir adam vardı. Adamın tavırları biraz canımı sıkmıştı. Anlattım yeğenime. Yeğenim de bunun üzerine, 'Aaa, dayımın kafasına taktığı şeye bak. Dayı sana erkek mi yok' dedi. Şimdi ben buna nasıl kızayım ki. Anladın mı! Çok tatlıydı. Ben güldüm, 'Dayı gülme, valla çok güzel bir kadınsın' diye devam ediyordu. Bir diğer yeğenim de, 'Ben amcamı gördüm, çok güzel bir kadın olmuş' diyor. Böyle seviyorlar. Kızamam onlara. Ama sokakta birisi bana 'Dayı' dese elbette kızıyorum. O ayrı bir şey.
Aslında bu sistemde şunu fark ettim, bana özel bir şey yok çok fazla. Çünkü öyle düşünürsem, işin içinden çıkamam. Mağduriyet politikası üzerinden kendini var etmek kadar kötü bir şey yok. Çünkü sadece bana yapılmıyor, herkese yapılıyor. Kürtleri öldürüyorlar, Çingeneleri sürüyorlar. Beyaz ve Türk değilsen, bayrağı sevmiyorsan ötekisin. Tüm ötekiler aynı sorunu yaşıyor. İşin sıkıcı yanı belki de canımı yakan yanı, bütün ötekilerin birbirini anlamaması. Ötekilerin de birbirlerini ötekileştirmesi. Mesela, başörtüsü için mücadele ediyor ama eşcinselliği sistem gibi 'hastalık' olarak görüyor. Ötekilerin birbirini dıştalaması canımı acıtıyor. Keşke bütün ötekiler, bir araya gelip, 'Siz kimsiniz ki, bizim hakkımızda kararlar veriyorsunuz' diyebilse! İşin can alıcı noktası, kendilerine radikal solcu diyenlerde de ötekileştirme daha korkunç boyutta...
Evet, ben de bu konuya gelmek istiyordum. Sol ve yurtsever kesim içerisinde ötekileştiriliyor musun?
Tabi ki. Ancak, yurtsever camia içinde bu konu tartışılıyor. Programına, tüzüğüne bu konuyu dahil etti. Sol camianın içinde de eskisi gibi değil, iyi bir noktadayız. Kendine radikal solcu diyen kimi gruplar ise, eşcinselliği hastalık olarak görüyor. Tıpkı devlet gibi. Üstelik bunu yayınlarında yazıyorlar. İnanılmaz yazılar yazıyorlar. 'Siz hastasınız, biz iktidara gelirsek, sizi iyileştireceğiz' diyorlar. Ben de bu durumda şunu soruyorum: 'F tipi cezaevlerine karşı niye mücadele ediyorsunuz?'. Çünkü, devlet de tutukluları iyileştirmek için F tipine koyduğunu söylüyor. Ölüm oruçlarında, tutuklunun bedenine kendi iradesi dışında müdahalesine karşı çıkıyorsunuz. Doğrusu bu. Ama benim neden bedenime müdahale ediyorsunuz? Senin yaptığından farklı olarak ben ne yapıyorum, bir eşcinsel senin yaptığından farklı ne yapıyor? Bana yapılan kadına yapılan bir saldırı. Pantolonu bırakıp, eteği giydiğim için. Bunu ötekileştirilen bütün grupların anlaması gerek. Farklı olan solcu gruplar da var. Örneğin, ESP. Onların gençlerinin kampına gittim. Gençler müthişti, eşcinsellik üzerine 2 saat konuştuk, sorular sordular, anlamaya çalıştılar. Kampta oyun da oynadım. Çok iyi bir ortamdı. Ve bana umut verdi açıkçası.
Ailemden gelen mutlaka bir şey var. Ama kimlik de işin içine girince birbirini besledi. Hiçbir zaman yurtseverliğimi bırakmadım. Yurtsever gruplarla da çok tartıştım, 'Ben bir Kürdüm, acı çekmişim. Ailem bedel ödedi. Benim köyümde de aileme, Kürtçe konuştukları için baskı yapıldı. Bütün bunları gördüm. Ben Kürdüm. Kimsenin tekelinde değil yurtseverlik. Beni kimliğimle kabul etmelisiniz' dedim.
Benim için sorulması zor bir soru var... Geçinmek için fuhuş yaptın...
Evet. Canım ben, 1992'de kimliğimle çıktım, 5 yıl çalıştım, fuhuş yaptım. Ama, hiçbir zaman kendime uygun meslek olarak görmedim. Sürekli içinden çıkmaya çalıştığım için, sadece aç kalmamak için yaptım. O dönemleri, Emekçi Kadınlar Birliği bilir. Dergilerinde benimle yaptıkları bir röportaj da yayınlanmıştı. 1999'da tamamen bıraktım. Daha sonra da aç kalmamak için aklına gelebilecek her işi yaptım. Börek yapıp kafelere sattım, şal, kazak örüp mağazalara sattım. Bazen arkadaşlarım iş veriyorlardı, onları yaptım. Ondan sonra tiyatroya başladım, 5 yıldır da geçimimi tiyatro ile sağlıyorum.
Ruhumda vardı. Çocukken de çok taklit yapardım. Düğünlerde, erkeklerin odasında gelinin, kadınların odasında damadın taklidini yaptırırlardı. Adım köyde anıldığında iki soru soruyorlar; dişleri halen güzel mi? İkincisi de halen taklit yapıyor mu? Beni böyle anımsıyorlar. İstanbul'a gelince tiyatroyu tanıdım. Sokak tiyatrosu yaptım. Pınar Selek'in de içinde olduğu sokak atölyesi vardı. Sonra sahneye taşımaya karar verdik. Feminist bir tiyatro grubu oluşturduk. 2 yıl MKM'de tiyatro eğitimi aldı. Şimdi tek başına oynuyorum. Meddah gibi anlatıyorum. Başka bir ifadeyle stand up yapıyorum. Ben stand up diyorum ama tiyatrocular da 'evet anlatıyorsun ama senin bu yaptığın aynı zamanda da bir oyundur' diyorlar.
Cadının Bohçası'nı oynuyorsun. Kürtçe de oynayabiliyor musun?
Lanet olsun ki, 14-15 yaşımdan beri etrafımda birileri sürekli Kürtçe konuşmadığı için, unutmamak için çok çaba sarf etmeme rağmen, Kürtçe düşünemiyorum. Kürtçe rüya göremiyorum. O yüzden düşünemediğim için de oynayamıyorum. Fakat Cadının Bohçası'nı tamamen Kürtçeye çevirip oynamak istiyorum.
Ameliyata gelelim... Ameliyat süreci nasıl işliyor?
Zor bir süreç. Ben neredeyse 10 yıldır ameliyat olmak için kararımı vermiştim. Ama maddi durumum olmadığı için bugüne kadar gerçekleşmedi. Ameliyat olup olmayacağınıza da birileri karar veriyor. 2 yıl terapi görüyorsun, mahkemeye başvuruyorsun. Mahkeme de senden yeni raporlar istiyor. En kötü yönü de, üreme yeteneğin varsa, hakim, ameliyat olmana izin vermiyor. Yani, bedeninle ilgili bir şeye yine sen değil, hakim karar veriyor.
Arkadaşların ya da yakın çevren ne diyor ameliyat kararına?
Herkes bir şey söylüyor. 'Acı çekeceğin için yapma' diyenler var. Ama en çok, 'Ameliyat sonrasında orgazm olamıyor muşsun' diyerek vazgeçirmek isteyenler çok. Bunu çok duydum. Erkek arkadaşlarım daha çok söylüyor. Ben de bir gün çok sinirlendim, 'Daha önce öyle bir deneyimin oldu mu?' diye sordum. 'Anlatıyorlar' dedi. Ben de bu kez, 'Bizim için öcü de diyorlar, ona da inanıyor musun' diye sordum.
Bana bir şey olmayacak. Sadece adım kimlikte Esmeray ya da Esra olacak. Çok fazla bir şey değişmeyecek. Ameliyat olsam da olmasam da sosyolojik olarak, psikolojik olarak yaşamımı kurmuşum. Sadece bedenimden istemediğim bir şeyden kurtulacağım.
Şimdi kendini nasıl hissediyorsun?
İyi. Niye sordun ki?
Mutlu hissediyor musun kendini?
Bu soru da farklı olduğum için soruluyor. Herkes gibiyim ben de.
Ben de, 'herkes gibiyim' sözünü duymak için sordum bu soruyu özellikle.
İnsanlar ölüyorsa bu savaşta, senin kadar ben de etkileniyorum. Sen ne kadar mutluysan ben de o kadar mutluyum. Özel bir şey yok.
Peki, kendimle ilgili bir şey soracağım. Sorduğum sorularda, sence, homofobinin etkileri var mı?
Çok fazla yok. Ama genel olarak insanların merak edebileceği şekilde soruluyor. Ve insanların genelde merak ettikleri homofobik şeyler. Bir de homofobi ile transfobi aynı değil. Homofobik olan birisi transfobik olmayabilir ya da transfobik olan birisi homofobik olmayabilir. Bu sistemde biz de yaşıyoruz ve etkileniyoruz. Bazen biz de kendimizin hasta olduğunu düşünebiliyoruz. Bazen homofobik yanlarımız açığa çıkabiliyor. Ben bazen öyle anlarda transfobik olduğumu görüyorum ki, şaşırıyorum. Çünkü bu sistemde yaşıyorum.
Ameliyat için gerekli olan parayı bulmak amacıyla bir etkinlik organize ediliyor.
Evet, 29-30 Temmuz günlerinde Cadının Bohçası'nı oynayacağım. İstiklal Caddesi'ndeki Kumbaracı Yokuşu'nda 50 numarada saat 18.00'de başlayacak. Ayrıca, Cadının Bohçası'nın devamını çalışıyorum. O da Cadının Kopça'sı olacak.
Hikaye bulmakta herhalde zorluk çekmiyorsundur.
Yoo, her şey hikaye...
Şu röportajdan, benim sorularımdan bile çıkar galiba hikaye...
Belki olabilir. Dedim ya, belki ben de gazetecilik yapıyor olsam, bir transseksüel ile röportaj yapsam, aynı soruları sorardım sanırım.
Esmeray, benim sorularım bu kadar. Var mı, başka söyleyeceğin bir şey...
Yok... Şey, bir de sevgilim yok.
Ona bir çarem olur mu bilmem. Ama yazarım bak...
Dediğim zaman bazen gazeteciler gülüp geçiyor. Bazen de yazıyorlar.
Yazdıkları zaman işe yarıyor mu?
Yok be.
Ben yazacağım ama.
Sen bilirsin.
* Röpörtaj: Arzu Demir/etha
Ve o şimdi, 28-29 Temmuz günlerinde kendisi için oynayacak. Çünkü, Esmeray, önümüzdeki günlerde, ameliyat olacak. 10 yıldır aldığı bir kararı hayata geçirecek. Kendi deyimiyle, "vücudunda istemediği bir şeyden kurtulacak." Ameliyat için gerekli parayı sağlamak üzere 28-29 Mayıs günlerinde Cadının Bohçası'nı kendisi için açacak.
Oyun öncesinde biz sorduk, Esmeray bütün samimiyeti, doğallığı ve güzelliğiyle yanıtladı. Anlatırken bolca da güldürdü. Bir de, incitmeden de dostlukla yanlışlarımızı düzeltti.
Cinsel yönelimindeki farklılığı ne zaman hissettin?
Çok sorulan bir soru. Ayrıca gıcık bir soru. Sana yönelik demiyorum bunu. Bu soruyu duyunca, aslında 'kendi cinsel yönelimleri nasıl oldu?' sorusu geliyor aklıma. Ama heteroseksizm bize tek cinsel yönelim olarak dayatıldığı için bu tür sorular sorulması da 'normal'. Cinsel yönelim ile cinsiyet kimlik çok farklı şeyler.
Peki, sen kendini nerede tanımlıyorsun?
Benim problemim cinsiyet kimliğiyle ilgili. Deminki soruyu 'sen ne zaman fark ettin erkek olduğunu' şeklinde sorsalar daha mantıklı geliyor. Sorum seni de şaşırttı değil mi?
Eh, biraz...
8- 9 yaşında emin oldum ki;Ben erkek çocuğum. Çünkü o ana kadar kendimi kız çocuğu zannediyordum. Annem bizi köyde leğende yıkardı. Bir gün, benden 1-2 yaş büyük ablamla birlikte yıkarken, anneme, 'benim önüm niye, ablamın ki gibi değil' diye sormuştum. 4 ya da 5 yaşındaydım. Annem kafama vurmuş ve 'sen erkek çocuğusun' demişti. Cinsel yönelim, buluğ çağında belli oluyor. Ben de çok erken yaşta -9-10 yaşları- buluğ çağına girdim ve o zaman erkeklerden hoşlandığımı anladım. Tabi bu bir felaket. Köydesiniz, herkes inanılmaz heteroseksüel. Erkekliğin el üstünde tutulduğu, kadının yok sayıldığı, hatta kadınların da kimi zaman erkekleştiği bir toplum.
KENDİMİ DELİ ZANNEDİYORDUM
Toplumsal anlamda çizdiğin baskı tablosu bu... Senin ruhsal dünyanda neler oldu?Kendimi deli zannediyordum. Kız çocuğu gibi göründüğüm için etrafındaki insanlar bana sürekli, 'canım çocuktur, büyüyünce unutacak' diyor. Ben de özendiğimi, büyüyünce unutacağımı sanıyorum. Bunu anlatmak çok zor. Bazen duruyordum, o yaştaki bir çocuk nasıl analiz etsin, durumunu anlasın! Kafayı yememek için sürekli erkek rolü oynuyorsun. Köylerde erkek çocukları kız çocuklarına kibrit kutusunda mektup gönderirdi. Ben de yaptım bunları. 13 yaşında İstanbul'a geldim, 14-15 yaşından sonra ailem de geldi. 16 yaşında idrak ettim durumumu. Eşcinsellerin olduğunu duyuyorsun, yalnız olmadığını anlıyorsun. Ailemde kendimi anlatacağım kimse yoktu. Belki de vardı, ben korktum. Evden kaçtım. Çünkü, ailem beni evlendirerek uslandırmaya çalışıyordu. 16 yaşında ailemden tamamıyla koptum. Sokakta, orada, burada, otellerde kaldım. Eşcinsel camia ile tanıştım, yani bir sokak yaşantısı başladı.
Bugün ailen ile aran nasıl?
Bugün hemen hemen herkesle görüşüyorum. Bu çok kolay olmadı, 5 yıl boyunca hiç görüşmedim. 5 yıl sonra telefon açtım ve ilk olarak kız kardeşimle konuştum. O bana, 'Böyle olacağını tahmin ediyordum. Biz seninle birlikte büyüdüm. Kardeşiz biz. Senin durumunu benden daha iyi bilen olamaz' dedi. Görüşmek istedi. Beni çağırdılar, 'hayır, siz gelin' dedim. Eniştem ile birlikte geldiler, görüştük. Sonra diğerleriyle görüştüm. İlk tepkileri şaşkınlık. Ama, kadın olduğuma şaşırmıyorlardı.
Durumunu hissetmişlerdi yani...
Tabi. Travestilerin öcü gibi gösterilmesi aileleri etkiliyor. Bu nedenle korkuyorlar. Daha can alıcı olan da, fuhuş yapmak zorunda kalmaları. Bu korkutuyor ve görüşmek istemiyorlar. Yoksa öyle bir şey olmasaydı, aileler sahip çıkarlardı. Çünkü, çocuklarını tanıyorlar. Şimdi ailelerin çoğu, çocuklarına sahip çıkıyor. Böyle tanıdığım çok aile var.
Annen ile aran nasıl?
Annem benim her şeyiyle bir Kürt kadını. Giyim- kuşam, yaşam. Ama çok politik bir kadındır. Yurtseverdir çünkü. Ama bir türlü kabul edemiyor. 'Evladımsın, ben seni doğurdum, göbeğini kestim, erkektin, ölene kadar da erkeksin' diyor. Fuhuş yapmadığıma çok seviniyorlar. Ailenin çoğu eskiden fuhuş yaptığımı biliyor. Ama annem bilmiyor, hiç söylemediler. Politik olduğumu, yurtsever çevre ile ilişkide olduğumu ve tiyatro yaptığımı bildikleri için de, inanılmaz gurur – bu kelimeyi sevmiyorum ama onların duygusunu anlatmak için kullanıyorum- duyuyorlar. Ama erkekler, her yerde olduğu gibi ailede de problemliler. Çoğu görüşmüyor, genç olanlar, yeğenlerim görüşüyor. Gençlik çok farklı. İnanılmaz sahip çıkıyorlar, ailelerine karşı çıkıyorlar, 'dayımızı ya da amcamızı, durumundan dolayı nasıl dışlayabilirsiniz?' diyorlar. Çok seviyorlar yeğenlerim, dayı, amca, bazen de teyze diyorlar. 'Dayım ne güzel kadın olmuş' gibi şeyler.
Bu sözler seni incitmiyor mu?
Yok, yeğenlerim olunca incitmiyor. Almanya'da yaşayan bir kız yeğenimle internet üzerinden bir gün konuşuyordum. Kamerada benim biraz üzgün olduğumu fark ediyor, 'Dayı neyir var' diye sordu. Ben de 'Yok bir şey' dedim. 'Ben dayımı tanıyorum, sende bir şey var' diye üsteledi. O günlerde görüştüğüm bir adam vardı. Adamın tavırları biraz canımı sıkmıştı. Anlattım yeğenime. Yeğenim de bunun üzerine, 'Aaa, dayımın kafasına taktığı şeye bak. Dayı sana erkek mi yok' dedi. Şimdi ben buna nasıl kızayım ki. Anladın mı! Çok tatlıydı. Ben güldüm, 'Dayı gülme, valla çok güzel bir kadınsın' diye devam ediyordu. Bir diğer yeğenim de, 'Ben amcamı gördüm, çok güzel bir kadın olmuş' diyor. Böyle seviyorlar. Kızamam onlara. Ama sokakta birisi bana 'Dayı' dese elbette kızıyorum. O ayrı bir şey.
ÖTEKİLERİN BİRBİRİNİ DIŞTALAMASI CANIMI ACITIYOR
Peki seni en çok ne incitiyor, rahatsız ediyor?Aslında bu sistemde şunu fark ettim, bana özel bir şey yok çok fazla. Çünkü öyle düşünürsem, işin içinden çıkamam. Mağduriyet politikası üzerinden kendini var etmek kadar kötü bir şey yok. Çünkü sadece bana yapılmıyor, herkese yapılıyor. Kürtleri öldürüyorlar, Çingeneleri sürüyorlar. Beyaz ve Türk değilsen, bayrağı sevmiyorsan ötekisin. Tüm ötekiler aynı sorunu yaşıyor. İşin sıkıcı yanı belki de canımı yakan yanı, bütün ötekilerin birbirini anlamaması. Ötekilerin de birbirlerini ötekileştirmesi. Mesela, başörtüsü için mücadele ediyor ama eşcinselliği sistem gibi 'hastalık' olarak görüyor. Ötekilerin birbirini dıştalaması canımı acıtıyor. Keşke bütün ötekiler, bir araya gelip, 'Siz kimsiniz ki, bizim hakkımızda kararlar veriyorsunuz' diyebilse! İşin can alıcı noktası, kendilerine radikal solcu diyenlerde de ötekileştirme daha korkunç boyutta...
Evet, ben de bu konuya gelmek istiyordum. Sol ve yurtsever kesim içerisinde ötekileştiriliyor musun?
Tabi ki. Ancak, yurtsever camia içinde bu konu tartışılıyor. Programına, tüzüğüne bu konuyu dahil etti. Sol camianın içinde de eskisi gibi değil, iyi bir noktadayız. Kendine radikal solcu diyen kimi gruplar ise, eşcinselliği hastalık olarak görüyor. Tıpkı devlet gibi. Üstelik bunu yayınlarında yazıyorlar. İnanılmaz yazılar yazıyorlar. 'Siz hastasınız, biz iktidara gelirsek, sizi iyileştireceğiz' diyorlar. Ben de bu durumda şunu soruyorum: 'F tipi cezaevlerine karşı niye mücadele ediyorsunuz?'. Çünkü, devlet de tutukluları iyileştirmek için F tipine koyduğunu söylüyor. Ölüm oruçlarında, tutuklunun bedenine kendi iradesi dışında müdahalesine karşı çıkıyorsunuz. Doğrusu bu. Ama benim neden bedenime müdahale ediyorsunuz? Senin yaptığından farklı olarak ben ne yapıyorum, bir eşcinsel senin yaptığından farklı ne yapıyor? Bana yapılan kadına yapılan bir saldırı. Pantolonu bırakıp, eteği giydiğim için. Bunu ötekileştirilen bütün grupların anlaması gerek. Farklı olan solcu gruplar da var. Örneğin, ESP. Onların gençlerinin kampına gittim. Gençler müthişti, eşcinsellik üzerine 2 saat konuştuk, sorular sordular, anlamaya çalıştılar. Kampta oyun da oynadım. Çok iyi bir ortamdı. Ve bana umut verdi açıkçası.
HİÇBİR ZAMAN YURTSEVERLİĞİMİ BIRAKMADIM
Peki, politikayla nasıl ilişkilendin? Ailenin yurtsever olması nedeniyle mi tercih ettin?Ailemden gelen mutlaka bir şey var. Ama kimlik de işin içine girince birbirini besledi. Hiçbir zaman yurtseverliğimi bırakmadım. Yurtsever gruplarla da çok tartıştım, 'Ben bir Kürdüm, acı çekmişim. Ailem bedel ödedi. Benim köyümde de aileme, Kürtçe konuştukları için baskı yapıldı. Bütün bunları gördüm. Ben Kürdüm. Kimsenin tekelinde değil yurtseverlik. Beni kimliğimle kabul etmelisiniz' dedim.
Benim için sorulması zor bir soru var... Geçinmek için fuhuş yaptın...
Evet. Canım ben, 1992'de kimliğimle çıktım, 5 yıl çalıştım, fuhuş yaptım. Ama, hiçbir zaman kendime uygun meslek olarak görmedim. Sürekli içinden çıkmaya çalıştığım için, sadece aç kalmamak için yaptım. O dönemleri, Emekçi Kadınlar Birliği bilir. Dergilerinde benimle yaptıkları bir röportaj da yayınlanmıştı. 1999'da tamamen bıraktım. Daha sonra da aç kalmamak için aklına gelebilecek her işi yaptım. Börek yapıp kafelere sattım, şal, kazak örüp mağazalara sattım. Bazen arkadaşlarım iş veriyorlardı, onları yaptım. Ondan sonra tiyatroya başladım, 5 yıldır da geçimimi tiyatro ile sağlıyorum.
ÇOCUKKEN DE ÇOK TAKLİT YAPARDIM
Tiyatro yapmaya nasıl başladın?Ruhumda vardı. Çocukken de çok taklit yapardım. Düğünlerde, erkeklerin odasında gelinin, kadınların odasında damadın taklidini yaptırırlardı. Adım köyde anıldığında iki soru soruyorlar; dişleri halen güzel mi? İkincisi de halen taklit yapıyor mu? Beni böyle anımsıyorlar. İstanbul'a gelince tiyatroyu tanıdım. Sokak tiyatrosu yaptım. Pınar Selek'in de içinde olduğu sokak atölyesi vardı. Sonra sahneye taşımaya karar verdik. Feminist bir tiyatro grubu oluşturduk. 2 yıl MKM'de tiyatro eğitimi aldı. Şimdi tek başına oynuyorum. Meddah gibi anlatıyorum. Başka bir ifadeyle stand up yapıyorum. Ben stand up diyorum ama tiyatrocular da 'evet anlatıyorsun ama senin bu yaptığın aynı zamanda da bir oyundur' diyorlar.
Cadının Bohçası'nı oynuyorsun. Kürtçe de oynayabiliyor musun?
Lanet olsun ki, 14-15 yaşımdan beri etrafımda birileri sürekli Kürtçe konuşmadığı için, unutmamak için çok çaba sarf etmeme rağmen, Kürtçe düşünemiyorum. Kürtçe rüya göremiyorum. O yüzden düşünemediğim için de oynayamıyorum. Fakat Cadının Bohçası'nı tamamen Kürtçeye çevirip oynamak istiyorum.
Ameliyata gelelim... Ameliyat süreci nasıl işliyor?
Zor bir süreç. Ben neredeyse 10 yıldır ameliyat olmak için kararımı vermiştim. Ama maddi durumum olmadığı için bugüne kadar gerçekleşmedi. Ameliyat olup olmayacağınıza da birileri karar veriyor. 2 yıl terapi görüyorsun, mahkemeye başvuruyorsun. Mahkeme de senden yeni raporlar istiyor. En kötü yönü de, üreme yeteneğin varsa, hakim, ameliyat olmana izin vermiyor. Yani, bedeninle ilgili bir şeye yine sen değil, hakim karar veriyor.
Arkadaşların ya da yakın çevren ne diyor ameliyat kararına?
Herkes bir şey söylüyor. 'Acı çekeceğin için yapma' diyenler var. Ama en çok, 'Ameliyat sonrasında orgazm olamıyor muşsun' diyerek vazgeçirmek isteyenler çok. Bunu çok duydum. Erkek arkadaşlarım daha çok söylüyor. Ben de bir gün çok sinirlendim, 'Daha önce öyle bir deneyimin oldu mu?' diye sordum. 'Anlatıyorlar' dedi. Ben de bu kez, 'Bizim için öcü de diyorlar, ona da inanıyor musun' diye sordum.
BEDENİMDE İSTEMEDİĞİM BİR ŞEYDEN KURTULACAĞIM
Diyelim ki bütün engelleri aştın ameliyat oldun. Senin için sonrasında ne değişecek?Bana bir şey olmayacak. Sadece adım kimlikte Esmeray ya da Esra olacak. Çok fazla bir şey değişmeyecek. Ameliyat olsam da olmasam da sosyolojik olarak, psikolojik olarak yaşamımı kurmuşum. Sadece bedenimden istemediğim bir şeyden kurtulacağım.
Şimdi kendini nasıl hissediyorsun?
İyi. Niye sordun ki?
Mutlu hissediyor musun kendini?
Bu soru da farklı olduğum için soruluyor. Herkes gibiyim ben de.
Ben de, 'herkes gibiyim' sözünü duymak için sordum bu soruyu özellikle.
İnsanlar ölüyorsa bu savaşta, senin kadar ben de etkileniyorum. Sen ne kadar mutluysan ben de o kadar mutluyum. Özel bir şey yok.
Peki, kendimle ilgili bir şey soracağım. Sorduğum sorularda, sence, homofobinin etkileri var mı?
Çok fazla yok. Ama genel olarak insanların merak edebileceği şekilde soruluyor. Ve insanların genelde merak ettikleri homofobik şeyler. Bir de homofobi ile transfobi aynı değil. Homofobik olan birisi transfobik olmayabilir ya da transfobik olan birisi homofobik olmayabilir. Bu sistemde biz de yaşıyoruz ve etkileniyoruz. Bazen biz de kendimizin hasta olduğunu düşünebiliyoruz. Bazen homofobik yanlarımız açığa çıkabiliyor. Ben bazen öyle anlarda transfobik olduğumu görüyorum ki, şaşırıyorum. Çünkü bu sistemde yaşıyorum.
Ameliyat için gerekli olan parayı bulmak amacıyla bir etkinlik organize ediliyor.
Evet, 29-30 Temmuz günlerinde Cadının Bohçası'nı oynayacağım. İstiklal Caddesi'ndeki Kumbaracı Yokuşu'nda 50 numarada saat 18.00'de başlayacak. Ayrıca, Cadının Bohçası'nın devamını çalışıyorum. O da Cadının Kopça'sı olacak.
Hikaye bulmakta herhalde zorluk çekmiyorsundur.
Yoo, her şey hikaye...
Şu röportajdan, benim sorularımdan bile çıkar galiba hikaye...
Belki olabilir. Dedim ya, belki ben de gazetecilik yapıyor olsam, bir transseksüel ile röportaj yapsam, aynı soruları sorardım sanırım.
Esmeray, benim sorularım bu kadar. Var mı, başka söyleyeceğin bir şey...
Yok... Şey, bir de sevgilim yok.
Ona bir çarem olur mu bilmem. Ama yazarım bak...
Dediğim zaman bazen gazeteciler gülüp geçiyor. Bazen de yazıyorlar.
Yazdıkları zaman işe yarıyor mu?
Yok be.
Ben yazacağım ama.
Sen bilirsin.
* Röpörtaj: Arzu Demir/etha
YORUM YAZIN