Esmer ve Öteki: Türkiye'de Çingene Olmak
| - NEŞE AKSOY - |
Türkiye'de “farklı” olmak zordur. Netameli bir hayata kapı aralar. Hele bir de farklılığınızı olduğu gibi yaşamayı, varoluş sebebinizi onun üzerinden tanımlamayı seçtiyseniz işiniz kat be kat zorlaşır. Ağır bedeller ödersiniz. Hem sivil yaşantınızda, hem resmi kurumlar ve en nihayetinde devlet ile olan ilişkilenmenizde. Her adımınızda kendinizi bu farklılığınız sebebiyle savunmak zorunda bırakılmış bulursunuz. Adeta suç işlemişçesine, savunmak..
Haddinize midir farklı olmak?
Türkiye'de “Çingene” olmak, “farklı” olmaktır. İnsanca yaşamanız (?) için asimile olmanız elzemdir. Asimile olduğunuz, farklılığınızı bastırıp ideal vatandaş kalıbının içine girebildiğiniz, kısacası ideale ulaşma yolunda kendinizi inkar edebildiğiniz kadar saygınlık kazanırsınız. Aksi takdirde işiniz hakikaten zordur. “Çingene” alt-kimliğinizi Türklük üst-kimliğinden önde tutuyor fakat söylemlerinizde tam tersine vurgu yapıyorsanız, huzursuz bir hayata yelken açmışsınızdır. Söylemleriniz iç sesinizi dinliyor ve size ben her şeyden önce “Çingene”yim dedirtiyorsa – ki siz bunu pek yapmazsınız-, açıkça suç işliyorsunuzdur ve bunun cezasını mutlaka çekeceksinizdir. Karar sizin.
Sizin asıl daha temel farklılıklarınız vardır. Elinizde olmayan, “otobüsten bir durak önce inmek, ilk kez tanıştığınız insanlara “Çingene” olduğunuzu söylemeyi tercih etmememek” gibi basit pratiklerle üstünü kolay kolay örtemeyeceğiniz, verili olan ve anında göze çarpan.
İdeal olandan daha esmersinizdir örneğin. Bu nedenle de devlet bir zaman sizi “esmer vatandaş” olarak ayıklamıştır diğerlerinden. Nüfus cüzdanınıza “esmer vatandaş” ibaresini koymuş, farklılığınızı meşrulaştırmıştır bu yolla. Esmerliğiniz devlet onayından geçmiştir artık. Gizlenmek biraz daha zorlaşmıştır.
Neyse ki resmi belgeler üzerindeki bu ayrım çok uzun sürmemiştir; fakat şüphesiz ki sizi çok hırpalamıştır. Kolay mıdır, sizi olması gerekenden “farklı” ve dolayısıyla “aşağı” olarak niteleyen bir belgeyi cebinizde taşımak? Bu belgenin bir ifşa aracı olarak kullanılması ve sizi hayati önemdeki pek çok alandan dışlayıp, pek çok olanaktan mahrum bırakması? Ten renginiz üzerinden ayrımcılığın alȃsını yapan bir kağıt parçası yeri gelmiş hayatınızı zindana çevirmiştir. İşinizden, sağlığınızdan, aşınızdan etmiştir.
Siz yine de inatla gülümsemişsinizdir. Gerçeğin yükü dayanılmazlaştıkça, müziğin büyülü dünyasında hafiflemişsinizdir. Sizi öldürmek isteyenlere inat, her kahkahanızda, her göbek atışınızda, her sevişmenizde yeniden doğmuşsunuzdur. Sesinizi kısmak isteyenlere inat, “biz buradayız” demenin en güzel yollarını seçmişsinizdir hep.
Bugünlerde yine kara bulutlar dolaşıyor kiminizin üzerinde. Kentsel dönüşüm adı altında alternatif barınma olanağı sunulmadan evleriniz yıkılıyor, sokağa atılıyorsunuz. Kira bile bulamıyorsunuz, “çingene” olduğunuz için. Hastanız da var aranızda, yaşlınız da. Kiminizin oğlu askerde. Vatanını savunuyor. Demem o ki, siz hala direniyorsunuz, kendinizden öte devletinize sahip çıkıyorsunuz. Fakat ne yazık ki o devlet size sahip çıkamıyor.
Sizin dilinizle seslenmek gerekirse O'na, Mabel Matiz'in şarkısından bir alıntıyla “Hangi kan affeder Bay'ım kalbinizdeki kini/ Hangi gök temize çeker ellerinizdeki kiri?” diye sormak yerinde olacaktır..
Farklı'nın “öteki” olmadığı bir Türkiye hayaline sığınarak..
YORUM YAZIN