Header Ads

Canan Eseler yazdı.. Srebrenitsa: Soykırımın Kurumsallaşması

- CANAN ESELER -
Srebrenitsa Katliamı, başta katliamın öznesi olan Sırp devleti olmak üzere, ABD, BM, Hollanda ve diğer demokratik (!) ülkeler tarafından her yıl büyük bir üzüntüyle anılır. 1995’te Yugoslavya İç Savaşı’nda Boşnaklara karşı gerçekleştirilen bu katliamın,  tek suçlusu olarak ise Bosnalı Sırplar ve onların eski komutanı Ratko Mladiç gösterilir. Tüm dünyanın bu katliamı böylesine iç rahatlığıyla kabul edebilmesinin sebebi ise uluslararası hukuk diliyle de kabul edilip, meşrulaşmış olmasıdır. 

Uluslararası Adalet Divanı’n kararıyla ‘soykırım’ olarak tarihte yerinin alan Srebrenitsa’nın tek ve en büyük suçlusu olarak gösterilen Bosnalı Sırpların eski komutanı Ratko Mladiç'in Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. Böylece gecikmiş bir adaletten medet umanların vicdanları rahatlarken, uluslararası hukukun üstünlüğüne olan inanç bir kez daha tazelenmiş oluyor.   

Uluslararası hukuk tarafından meşrulaştırılan Srebrenitsa Katliamı’nın yıldönümlerinde, çoğu Avrupa devletlerinin üzüntü mesajları yayınlanır, Srebrenitsa’daki Potoçari Mezarlığı’ndaki anmalarda, bu katliam ile  insanlık onurunun büyük yara aldığı, tarihe kara bir leke olarak geçtiğinden dem vurulur. ABD Başbakanı Obama katliamı anarken “adalet olmadan sürekli barışın da olmayacağı” vurgusuyla bitirir konuşmasını (1). Söylenenlerin birçoğu doğrudur da şüphesiz. Ancak kendi ülkelerindeki katliamlara bihaber olmayı tercih edenlerin, bu cümleleri kurmalarındaki samimiyetini elbette sorgulamak gerek. Misal, henüz Dersim, Ermeni ya da Sivas Katliamı’yla yüzleşmeyen bir devletin, Srebrenitsa Katliamı’nı kınaması ne kadar samimi olabilir! 

Tüm iktidarların, vicdanlarını rahatlatma ve arada insanlık adına bir iki kelam etme şansı bulabildiği ve kirli bir siyasetin sonucu olan Srebrenitsa Katliamı’nın, aynı siyasi iradeler tarafından sahiplenilip, ikiyüzlü bir siyasetin aracı olması son derece şaşırtıcı ve üzücüdür. Katliam için uygun ortamı hazırlayıp, sonra da gerçekleştirilmesine yardım edenlerin, bugün düzenlediği ‘iyi niyetli’ anma törenleri-mesajları sadece devletler için başarılı bir kurumsal çalışma örneğidir. Bu nedenledir ki, resmi laflar etrafında kurumsallaştırılmış anma törenleri, umut ve barış vaat etmiyor. Çünkü hala Srebrenitsa Katliamı’nda öldürülen dört yaşındaki çocuğun söylediği cümleyi, bugün başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere, dünyanın  tüm 2. ve 3. dünya ülkelerindeki milyonlarca çocuk seslendiriyor; ”çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?”

BM’nin ‘İyi Niyeti’

“Dünyanın İyilik Meleği Hoşgeldin/Goodness Angel Of The World Wellcome" Suriyeli mülteciler için Hatay’a gelen Angelina Jolie için açılan bir pankartta böyle yazıyordu. 

‘Dünya barışını korumak’ şiarıyla kurulduğu belirtilen BM’nin göstermelik müdahale ve yardımlarına hepimiz aşikarız. En son ‘Libya’ya müdahale’ altında sivil halka bombalar yağdırma kararı alan ve uygulayan BM Güvenlik Konseyi, Hatay’daki Suriyeli mültecilere ziyaret için Angelia Jolie’yi yollayarak gönülleri fethetti!
Savaşlar, katliamlar varsa iyi niyete ve iyilik meleklerine de ihtiyacımız vardı elbette! Suriye mültecilerinin acılarını iki oyuncakla iyileştirmeye çalışan BM iyi niyet elçisi Jolie, belkide dünyayı kötülüklerden kurtarabilecek güce sahipti (ya da her durumdan vazife çıkaran Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunarak, ülkemizin marka olmasını sağlayacak bir melek de olabilirdi pekala. Neyse ki konumuz bu değil.)   

İktidarların, en korkutucu yanı sizin sandığınız kelimeleri iktidarlarına katmalarıdır. Öyle ki, kelimelerin yok edilmesi, her zaman unutulması değildir, çoğu kez içinin boşaltılıp anlamlarını yitirmesidir. Öyle ki, içi boşaltılmış herkesin diline pelesenk olmuş bir ‘devrim’, her zaman amaçtan öte araç olmuş ‘demokrasi’ kelimelerinin geldiği durum ve ‘savaş’ ı kötülüğe müdahale olarak anlamdırılması bunlara en iyi örnektir. BM üyesi ülkelerin ‘iyi niyeti’ sahiplenip, anlamdırmaları da buna tekabül eden bir anlayıştır. “İyi niyet” öncelikle kendi çıkarlarını düşünmek ve işgal için sebep yaratmaktır, gibi! 

Geçtiğimiz günlerde Hamza Aktan “Sri Lanka’nın Gizlenemeyen Katliamı” yazısında (2),”Birleşmiş Milletler, katliamın başlamasına yakın bir dönemde Sri Lanka hükümetinin talebi üzerine ülkede bir savaş suçuna tanıklık edecek yabancı gözlemci kalmayacağı bilinmesine rağmen görevlilerini ülke dışına çıkarmıştı. Belgeselde yüzlerce Tamil’in ülkedeki BM merkezine giderek örgüt çalışanlarına ülkeyi terk etmemeleri konusunda yalvardıklarını da bir BM çalışanının cep telefonuyla çektiği görüntülerden anlıyoruz. Nitekim Channel 4’a konuşan dönemin BM Sri Lanka temsilciliği sözcüsü Gordon Weiss, yaptıklarının ‘yanlış’ olduğunu itiraf ediyor” diye yazmıştı. Görüldüğü üzere, BM’nin ‘iyi niyeti’, yine mağrur bir ifadeyle geç kalmış bir adaletin takipçisi olmaya talip!

Srebrenitsa Katliamı, Sabra ve Şatilla Katliamı, Sri Lanka Katliamı ve daha bir sürü katliamın hem dostu hem düşmanı aynı. Dünyanın her yerinde iktidarlar istisnasız aynı oyunu sergiliyorken, biz halklar da hep birbirimize benziyoruz; itaatkar ve  kötülüğe karşı sıradanlaşmış televizyon izleyicileri gibiyiz. 


* http://www.milliyet.com.tr/obama-srebrenitsa-vicdanimizda-leke/guncel/haberdetayarsiv/12.07.2010/1262367/default.htm
 **  http://baskahaber.blogspot.com/search/label/HAMZA%20AKTAN

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.