Header Ads

Sırrı Süreyya Önder: 'Bu Halkın Başka Ödülü De Yok, En Büyük Ödülü Bu Zaten

"Ezilenler meclise" sloganı ile siyaset sahnesine çıkan Sırrı Süreyya Önder, gönülleri fethediyor, gülümsetiyor.

Sırrı Süreyya Önder'in milletvekilliği adaylığı 7'den 70'e yurtsever ve demokrat çevrelerde tebessümle karşılandı. Ezilenlerin vekili olmaya aday Önder, seçim bürosu açılışlarında, halk toplantılarında, iç toplantılarda halkın sevgi gösterileriyle karşılanıyor. 
 
Önder'e gönüllerin adayı demek mümkün. İnternette, canı gönülden kopan, diplomatik resmiyetten uzak samimi sözler, onlarca video, blog, beğeni sayfası dolaşıyor.

Seçim bölgesi olan 2. Bölge'de hemen her semtte seçim bürosu açılışı gerçekleştiren Önder, seçim çalışmalarının temposunu iyice yükseltti. Ne de olsa seveni, destekleyeni, gönül vereni çok.

HADİ HAYRETE!

Açılışların şenlik havasına ise diyecek yok. Önder, hemen tüm büroların açılışını, sonsuz güven duyduğu; özgürlük tutkunu kadınlar ve barış anneleri ile gerçekleştiriyor. "En çok onlar hakediyor" diyor, makası onlara teslim ediyor. Keske, sore, zer kurdelenin bir ucundan tutuyor "Hadi hayrete" sözünü eksik etmiyor. Bürolardan ayrılırken de muhakkak tembihliyor: "Size emanet!"

Sırrı Süreyya Önder, seçilmesi durumunda, ki buna kesin gözüyle bakılıyor, meclisin en renkli ve mütevazı adaylarından olacağı kesin.

İstanbul'un çeşitli semtlerinde, rengi ile iz bırakan Önder'le çalışmanın yoğun temposu ortasında görüştük. Tanışıklığımız bir kahve sözüyle başladı ama yoğunluğu nedeniyle sohbetimizi çalışma alanlarında gerçekleştirdik.

HALK BAĞRINA BASARAK ÖDÜLLENDİRİYOR

Önder, mütevazi; kendisine sunulan sevgi cümbüşünün aday olan tüm arkadaşlarına da gösterildiğini düşünüyor: "Eminim, bütün arkadaşlara da aynı şekilde yaklaşıyorlardır. Bana da öyle yaklaşıyorlar. Çünkü bu halk, kendi iradesini yok sayan bir ceberrut devletle yıllardır boğuşuyor. Sanırım geç kalmış bir dayanışma, yükselerek bu seçimlerde, seçim sonrasını da hedefleyen bir stratejik ortaklıkla, yan yana duruşla ortaya konunca halk bunun bileşenlerini bağrına basarak ödüllendiriyor. Bu halkın başka ödülü de yok, en büyük ödülü bu zaten" diyor.

Karşılıklı kucaklaşmalarını ise "Sadece sorumluluk duygumuzu arttırıyor. Korkuyla karışık" diye tarifliyor. Ve ekliyor: "Halkın umutlarına ihanet eder, umutlarını boşa çıkarırsanız, en ufak bir zaaf gösterirseniz bütün tarihi mücadeleye ihanet etmiş olursunuz. Bu halk böyle kabul eder. Sevgisi ile öfkesi aynı şiddettedir. Kendini bilen insan için bu sadece sorumluluk duygusunu arttırır. Bizde de öyle oluyor. Bu halkın bu kadar yüksek inancına, umuduna, coşkusuna nasıl daha fazla layık olabiliriz. Nasıl daha fazla hakkını verebiliriz diye daha fazla düşündürüyor insanı."

HALKIN DEĞERLERİNE SAÇ TELİ KADAR GÖLGE DÜŞÜRMEK İSTEMİYOR

Önder, "Korkuyla karışık" diye tariflediği duygularını ise şöyle anlatıyor: "Tabi ki korkuyla karışık. Korkmalıyız tabi. Korku, insana çeki düzen verir. Herkes de korkmalı. Çünkü bu halk affetmez. Korkudan kastım, psikolojik anlamdaki bir korku değil. Bu halkın değerlerine bir saç teli kadar gölge düşürürseniz yazık etmiş olursunuz."

GÜN BOYU ÇALIŞMA

Önder, güne erken başlıyor. İlk toplantı saati saat 08.00'de. Seçim çalışmasını yürüten komisyonun bir araya geldiği bu toplantıda günlük program gözden geçiriliyor. Gündüz yapılan etkinlikler arasında seçim büroları açma, daha önce açılan bürolarda toplantılar yapma, sivil toplum örgütlerini ziyaret, varsa taziye ve anmalara mutlaka katılma, esnaf ziyaretleri, ev toplantıları derken akşam oluyor. Eğer Tv programı yoksa program; salon toplantıları, düğün ziyaretleri ile devam ediyor. Ve saat gece 11-12 civarında gün sonu toplantısı gerçekleştiriliyor.

ÖMRÜNÜN DENEYİMİNİ İKİYE ÜÇE KATLADI

Önder, birlikte çalışma yürüttüğü ekiple de oldukça uyumlu: "Ekiple çok mutluyum. 49 yaşındayım, 49 yılda biriktirdiklerimi, 2'ye 3'e, 15-20 günde katlayacak kadar deneyimli, dirayetli arkadaşlar tanıdım."

"Çoktandır, belki de 16 senedir örgütlü çalışma disiplininden uzak kaldığı"nı anlatıyor ve ekliyor: "Uzak kaldığım o örgütlü çalışma disiplinine girmek, bu örgütlü çalışma disiplininin yeni diline uyum sağlamaya çalışmak, yeni çalışma biçimlerinden haberdar olmak... Bunlar heyecanlandırıcı şeyler. Ben onlardan çok şey öğreniyorum. Bu sürecin beni zenginleştirdiğini düşünüyorum."

BEYNELMİLEL'DEN GERÇEK SENARYOLARA

Pek çok kişi Sırrı Süreyya Önder'i, önce "Beynelmilel" filmi ile tanıdı, yazıları ile daha da sevdi. Ve şimdi de adaylığı... "Seçim çalışmaları, yeni senaryolara vesile oluyor mu, yeni karakterler göz kırpıyor mu bu çalışmalardan?" diye sorduk. "Bir kaç kez böyle bir hata yaptım. Fakat halk o kadar gerçek ki artık bu gözle bakmayacak kadar yalın bir hakikat var karşımızda. Sinemacı reflekslerimi bir kenara bıraktım. Bütün enerjimi sadece bu kampanyanın ruhuna seferber ettim" yanıtını veriyor. Ama Önder, hayatın bu gerçek kesitinin "demleneceğine" de işaret ediyor: "Senaryo böyle bir şeydir zaten, burada biriktirdiklerin demlenir insanda. Bir gün bir vesile ile çağırırsın bunu. O zaman ortaya bir sanatsal üretim olarak çıkar. Ama öbürü mekanik bir şeydir: Dur bakayım neler oluyor, bundan ne çıkar gibi bir yaklaşım çok mekanik bir şeydir."

"Sırrı Süreyya Önder'i seçim çalışması boyunca en fazla heyecanlandıran şeyler neler?" sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: "Klişe gelebilir ama hiçbir anı bir diğer anın tekrarı olmadı. Her anı beni şaşırtmaya devam ediyor. Her anı bir öncekinden daha yüksek, daha farklı ama özde hep yüksek bir ortaklaşma ve barış bilinci ama mücadele ve direniş bilincini hiç ötelemeyen bir barış ve ortaklaşma bilinci..." diye yanıtladı.

VERİLEN DESTEĞİ ÖRGÜTLEYİP SEÇİM SONRASINA HAZIRLIK YAPMAKLA MEŞGUL

Sırrı Süreyya Önder'i geniş bir aydın, sanatçı kitlesi destekliyor. Doğal olarak Kürt sorununda da bir taraf oluyor bu seçmen kitlesi. Önder, seçimden sonra da desteğin süreceğini söylüyor. Bu yönlü çalışmaları ve planları olduğunu anlatıyor: "Biz bunu öncelikle bir verilmiş seçim desteği ya da dileğimizin onaylanması gibi görmüyoruz. Biz aydınların, sanatçıların ve geniş kesimlerin verdiği desteği örgütleyip, seçim sonrası için ortak, kolektif, devrimci akla büründürmenin ön hazırlıklarını yapmakla meşgulüz. Biz hiçbir zaman şöyle düşünmedik, öyle düşünsek iş çok daha kolaydı. Evet aydınların desteğini aldık, evet geniş halk kesimlerinin desteğini aldık. 'Tamam bu bizi seçimde önemli bir başarıya götürür', hiçbir zaman böyle düşünmedik. Gariptir sanki bunu mutlaka vereceklerini bilerek biz bunu nasıl bir kolektif akla dönüştürebiliriz, bunu seçim sonrasında nasıl bir dönüştürücü, alan açıcı olarak kullanabiliriz şeklinde düşüncelerimiz vardı. Buna dönük de belli örgütlenmelerin ön hazırlığı içindeyiz. Seçimden sonra böyle takip komisyonları oluşturacağız. Her vekilin kendi seçmen profilinden temsil kabiliyeti olan insanları sürekli iletişim haline dönüştüreceği bir ara yapılanmalar vücuda getireceğiz. Dolayısıyla ben bunun çok yükselerek gideceğini düşünüyorum. Üstelik bu öyle bir ideal hal alabilir ki ben bu nöbeti sadece bir dönem tutacağımı hep deklare ediyorum. Belki bu yapı, bu nöbeti bundan sonra kimin tutacağına karar verecek. Böyle de demokratik bir yönü olsun istiyoruz. Onun için ben aydınların desteğinin üzerine oturarak elde bir saymak gibi bir anlayışın hiç birimizde olmadığını görüyorum ve bundan da çok mutlu oluyorum. Böyle de hazırlıklarımız var."

'SEÇİM VE SONRASINI HALKIN NASIL MEVZİLENECEĞİ BELİRLEYECEK'

Önder, Bölgedeki yas durumu, seçime kadar ve seçimden sonraki değerlendirmelerini "iki farklı özelliği var" diye anlattı: "Birincisi bu süreçteki kampanyayı, taleplerimizi ve itirazlarımızı anlatacak bir zemine dönüştürmek bizim için devrimci bir görev. Öncelikle bunun hakkını vermek gerekiyor. İkincisi bizler ne kadar bağımsız giriyorsak da aldığımız toplam oylarla yüzde 10 baraj engelini parçalamak hiç olmazsa bu eşiğe gelmek… İnsanlara 'birleşirsek biz bunu aşarız, derdimizi iyi anlatırsak bize inanan insanları çoğaltabiliriz' duygusunu vermek. Bunu verdiğimiz zaman bundan sonraki seçim ya da seçimlerde ya da örgütlü mücadelede ya da yan yana duruşlarda işimiz çok daha kolay olacak diye düşünüyorum. Birinci yönü bu. İkinci yönü meclise mümkün olan en yüksek sayıda arkadaşımızı göndermek ve o mevziyi tahkim etmek, sağlamlaştırmak. Halkların aleyhine, özgürlüklerin aleyhine gelişebilecek, geliştirilebilecek operasyonlara karşı önemli bir set oluşturmak. Onun için seçim ve seçime kadar olan aşamayı böyle değerlendiriyorum. Seçimden sonra ise ne olacağını bu ülkedeki halk güçleri ile egemenlerin nasıl mevzilendiği belirleyecek biraz da."
röpörtaj: fatma kelleci/etha

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.