Header Ads

İnan Suver'den Başbakan'a Mektup: 'Ben De Babayım Benim De Çocuklarım Var'

5 Ağustos 2010'dan beri tutuklu olan, halen kalmakta olduğu Manisa E Tipi Kapalı Cezaevi'nde "ben bir suç işlemedim ki, neden cezaevindeyim" diyerek 16 Mayıs'ta bir kez daha açlık grevine başlayan ve 23 Mayıs'tan beri de verilmiş olan 20 günlük hücre hapsi cezasını çekmekte olan vicdani retçi İnan Suver, Başbakan Erdoğan'a bir mektup yazdı.

" Sayın başbakan Daha evvel yazdığım mektubuma cevap vermediniz ise de bir kez daha yazacağım. Ben kimmiyim evet ben kimim? Adım: İnan yaşama insan olarak devam edip etmeyeceğim henüz netleşmediği günlerde babam koymuş.


İnan demişler adıma. Değil ben henüz babam bile babasının oğlu değilken dedem seçmiş soy adımı. Suver demişler. Anamın karnında döllenmemek için 5 yıl dirensemde Tarihi Katliamların, soykırımların, acıların, ağıtlarını izini taşıyan başı dik, boynu bükük. Rüzgarla kol kola verip türküler yakan dağlarının gözyaşlarıyla suladığı insan iskeletlerini çocukluğumuzun oyuncağı hediyesi aldığımız topraklarda yağmurlu karanlık bir günde gelmişim anamın karnından insan denmiş ilkin, sonra erkek, sonra da İnan yani kısacası Adım: İnan SUVER. Anam besleyip yaşattığı, abamsa koruyup büyüttüğü için ilk onlar sahiplenmişler. Oğlumuz demişler. Oğlumuzu büyüteceğiz yaşlandığımızda bize baksın yaşlılığımızı sırtlansın demişler.

Bunlada kalmamış babamın pazılarının anamın pazılarından daha güçlü olduğundan olsa gerek babamın babasının seçmiş olduğu soy adım ve Aşiretten sayılmış, yüz yıllar öncesinde dedelerimin dedelerinin'de dedelerinin kürt olmasından ötürü banada kürt denmiş. Keşke bu yavrunun başına gelenler bu kadar ile kalsa. Zalimlerin zalimi dişleri çelikten beton olan devlet canavarı çıkmış demişki, hop demiş gel buraya neredeydin bunca yıl? anamın erkeği olan babam başlamış karılaşmaya. demişki: aman beyim size bir an evvel gelmeyi bu yavruya vereceğiniz nüfus cüzdanı denen zulüm ve kölelik belgesini almayı çok istiyordum. Fakat aç idim, gecem gündüzüm açlıkla bir diğersi gün karnımı nasıl doyuracağımı düşünmekten, karın tokluğuna geceler boyu dağlarda kaçakçılık yapmaktan pek vakit bulamadım. Şeriatinizin keseceği parmağım acımaz, boynum ise kıldan incedir. Çocuğuna nüfus cüzdanı kazandırdığı, bunun karşılığında bir parmak yavruyu Adına devlet baba denen canavara sattı. Yukarıda da belirttiğim gibi ne adım, ne soyadım, ne doğacağım topraklar ne şu, ne bu hiçbiri bana sorulmadı. İnanınki sorulsaydı bin kez bin kezde hayır derdim. Ve hasıl nerede kalmıştık verilenler yetmemiş gibi bu kezde devlet başlamış, ne demiş müslüman demiş. Sonra, Türksün demiş. Müslüman ve türk olduğun içinde benimsin. Vatandaşımsın demiş. Kurallarıma uyacak itaatde kusur etmeyeceksin. Daha ilk okul sıralarında başlamış yüzümüzü tokatlamaya. Sağa dön, sola dön, rahat, hazır ol komutları ilk marşlarını söyleterek, söyletmek isteyerek. Rengi siyah tek tip polis elbiseleri gibi siyah renkli elbiseler giydirmiş. Polis kıyafetleri mavi renge dönüşünce, önlüklerimizde mavi renk'e dönüştürülmüş. Polis devletinde daha henüz yedi yaşlarında polis olmaya, 20 yaşında askeri olmaya zorlamış. 


Sayın başbakan, ağacı yaşken eğecektiniz beni yedi yaşında okul sıralarında eğemediniz. tek tip elbiseler giydirip polis asker olma yolunda eğitemediniz, sindiremediniz. O ağacı yaşken eğememişken 54 kg'a düşmüş öfkesinden kemikleri demire dönüşmüş bedenimi ve ruhumu hiç ama hiç bir zaman eğemeyeceksiniz. İslam ordularında, osmanlı ordularında bile olmayan zorunlu askerlik zulmüne karşı geldiğim için; Bu, orduların zalim komutanları bile insafa gelip, yeter çektiklerin gel sana çürük verelim, 1 ay sonrada evinde çocuklarının yanına dön dediklerinden iki gün sonra size yazdığım mektupla her şey bir anda değişti. O gün bu gündür cezalandırılıyorum. Askeri cezaevinde apar topar sevk edildim. İstemediğim halde 12 ay öyle veya böyle askeri kışlalarda baskı, küfür, hakaret, ve tokat yağmuruna tuttuktan sonra 7 ay askeri cezaevlerinde coplayıp yıllarca yıkanmamış elbiselerin, bağcıksız botların içinde, saçları 10 günde bir kere kazınmış, faulleri kulağının çok üstünde kesilmiş, maymundan beter hale çevrildiğim, ismini yıllarca hatırlamak istemediğim şimdilerde ise hatırlayamadığım aynı birlikten olduğum 22, 23 yaşlarındaki başını duvara vura vura öldürüldüğü duyumlarımca daha sonraki haftalarda ise 3 Asker mahkumun daha öldürüldüğü cezaevinde dengemi bozdunuz. yaşama hevesimi öldürdünüz. Tüm bunlardan sonra sen çürüksün dediniz. Buna rağmen üstüne 25 ay daha hapis cezası verdiniz. Tahliyeme gün sayan çocuklarıma, az kaldı, geliyorum, dediğim günlerde; öğrendimki 3 ay 10 günümü henüz karara bağlanmamış tutuksuz yargılandığım için izin tecavüzü suçlamasına sayılmış. yani hükümlüyken bir başka dosyadan yatıyormuşum meğer. On aylık hapislik dönemimin beş ayını Hücrelerde bu gün itibariyle 12+6+6+12+6=42 günümü açlık grevlerinde geçirdim geçiriyorum. Gittiğim hapishanelerde verildiğim koğuşlarda vatan haini, şerefsiz asker kaçağı denerek defalarca mahkumlarca linç edilmek istenip, çoğu zaman darp aldım. Hatta bir keresinde öldürülmek istendim. Hiç birinin ceza almasın bekleyenlerinin gözleri yollarda kalmasın diye diye şikayet etmedim, etmemde. Yalnız bu sabah Açlık grevimin 6'ncı gününde Adliyeye götürülürken Uzman çavuşun bana diğer mahkumlardan farklı olan tutumuna karşı geldiğim için bileklerimden sıkışmış kelepçemi nezarethanede dahi açmadı. Tüm mahkumlara sigara içmelerine izin verirken benim sigaramı vermedi. Hırsızlık, Tecavüz, Gasp gibi suçlardan hükümlü mahkumlar karşımdaki bölmenin parmaklığından tempo tutarcası anama, bacıma küfürler ediyor. piç vatan haini diyorlardı.
Askerlerden yardım istememe rağmen olaya sessiz kaldılar, hatta üzerime su atılmasına müdahale etmediler. Bunun üzerine sinir krizi geçirdim. Yarım saat, belkide bir saat sonra yarı ıslak beton zeminde yüz üstü uzanıyorken kendime gelebildim. Cezaevi müdürü bana akıl verdi. Sağolsun dedi ki; oğlum, mahkumlar suçunu sorduğunda askeri suç deme. Ne söyleyeyim dediğimde, hırsızım, gaspçıyım söyle dedi ne acı değil mi? Biraz insanlığı, vicdanı doğrular olan beni bu hale düşürenler için ne kadar utanılacak acı bir durum. Ailemin nafakasını alnımın teriyle inşaatlarda kazanmış bin bir maddi maddi zorluğa düşsede asla kimseye ait olan bir şeye el uzatmamış gasp etmemiş hatta hiç bir adli adi suça bulaşmamış ben. Cezaevlerinde tecavüzcüler gaspçılar, hırsızlar tarafından küçümseniyor, horlanıyor, küfürler yiyorum. Beni yakalayabilmek için polislerin sıkıştırıp sorguladıkları, çevremdekilere, yakınlarıma aranma nedenimin askeri suçlamayla değilde gasp, cinayet gibi bin bir suçlardan arandığımı söylemişlerdi. On aydır hapisim, neden üzerime atılan bu suçlamalardan yargılanmadım şahitlerle yüzleşmedim? Yakalayamadıkları için bu şekilde adice şerefsizce bir yöntemle çevremin beni yakalatmasına çalışmaları onuruma, şerefime, gururuma, eşek kadar olmuş eşekten beter edilmiş bana bu haksızlıklara ne hakları vardı?


Sayın başbakan ben bir insanım, benim, yüreğim, bileğim, beynim, Kalbim yaralıda olsa midem var. Hepsinden önce vicdanım var. Vicdan bana göre doğruyu ne pahasına olursa olsun savunmaktır, söylemektir. Geçenlerde gazetelerde 10 yıldır hapis olan ve de kanser olan bir pkk'linin haberini okudum. 10 yıldır hapis, kanser olan bu insan yoksul olduğu için başka bir ilde ikamet eden çocuklarını aylardır göremiyormuş. Belki yarın, belki yarından evvel, belki de birkaç saat sonra yaşama gözlerini bir daha açmamak üzere yumacak. Bir insan bu. Senin benim gibi bir insan. onunda kalbi, beyni, elleri ayakları olan senin benim gibi bir insan. Sayın başbakan yoksa sen insan değilde insan üstü bir canlımısın. Benim bir kalbim bir beynim varken sende iki tane kalp iki beyinmi var. Yaradan seni bizden ne farkla yaratmış. Tanımadığım bu kişinin içinde olduğu durumunu gazetelerde okuduğum gün saatlerce ağlamıştım. Ne pkk'li ne de kürt olduğu için değil, ne şu ne bu olduğu için değil sadece insan olduğu insan olduğum baba olduğu baba olduğum için ağlamıştım bir babanın evladı olduğum 4 çocuğun babası olduğum için ağlamıştım. Tutuklanmadan evvel sapa sağlam olan babamı tanıyamadım. Siroz hastalığına yakalanmış hastalıktan olsa zayıfalmış yüzü solmuştu. Zeki, çalışkan, akıllı, duygulu çocuklarım çok daha farklı ruh halindeler yolladıkları mektupları okuyamıyorum. O kadar içliki özlemlerinin dili; dayanamıyorum. 34 yaşında 3 çocuk babası olan ben buralarda 20 yaşındaki gaspçılardan tecavüzcülerden dayak yiyor daha fazlasını yaşamamak için kendimi hücrelere attırıyorum. Özetlersem T.C devleti sınırları içinde dünyaya gelmeyi ben tercih etmedim. Adımın inan olmasını, kimliğimde Türk ve Müslüman yazılmasını hatta kürt olmayıda ben istemedim. Tercih etmedim. Hiçbir zamanda bana sorulmadı. Sayın başbakan hani derlerya her Türk asker doğar diye işte ben Türk olmadığımdan olsa asker doğmadım, sevmedim. Kürt olmakta istemiyorum. Bana verdiğiniz nüfus cüzdanını hiç yanımda taşımadım, 16 yıldır kullanmıyorum. velhasılı ben sizide devletinizi de kabul etmiyor. Vatandaşlıktan derhal bir an evvel çıkarılmak istiyorum.

Bu günden sonra ne Türk, ne kürt, ne şu ne bu olmak istemiyorum. Hiçbirinizi görmek istemiyorum. Vatandaşlıktan çıkıp başımı alıp gitmek tüm herşeyi vatanı, bayrağı, milleti, koltuklarınızı, savaşınızı, ülkenizdeki yabanileri ve yabani kalmada direnenleri hepinizi bir birinize veriyorum. bir ana evvel düşün yakamdan! içimde biriken kin nefret okadar büyümüşkü inanın patlasam dünyayı başınıza yıkarım! Dünyayı başınıza yıkmamak elimi kanınıza bulaştırmamak için sizden ve ülkenizden kaçmak uzaklaşmak istiyorum.

Sende bir babasın, oğlunu yurtdışında okutan bir dediklerini iki etmeyen bilmem neler neler daha yaparsın çocukların için. he işte ben babayım, benim çocuklarım var onlara bakmam, sorunlarını gidermem onların yanında olmam lazım. Her şeyden önce Birinci vazifem onlara sahip çıkmamdır. İstanbul gibi bir yerde 11, 12 yaşlarında bu çocukarı biliyorsunuz uyuşturucu almış başını gidiyor, okul önlerinde satılıyor. hırsızdan gaspçıdan sokaklarda yürünmüyor. Burada benim yatmamın kimseye bir faydası yok. İnsaf el insaf sayın başbakan. biraz vicdan. Buca cezaevinden mehmet vardı hani akli dengesi yerinde olmayan, durumunu anlatmam üzerinden iki gün geçmeden tahliye edilmiş. geçenlerde öğrendim çok sevindim. bir insan özgürlüğüne vesile olmuşsam ne mutlu bana ayrıca sizede bunu için teşekkür ederim.

BÜYÜKLÜK BAĞIRIP ÇAĞIRMAK, NARA ATIP KARŞIDAKİNİ CEZALANDIRMAK DEĞİLDİR BÜYÜKLÜK HOŞ GÖRMEK ŞEFKAT GÖSTERME KARŞIDAKİNİN TÜM HATALARINA RAĞMEN BOYNUNA SARILABİLMEKTİR.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.