Header Ads

Analarını Büyüten Güzel Çocuklar Ve Annelerine

- SEMRA ASLAN -
 “Bu nasıl bir inanç, nasıl bir kararlılık, nasıl bir sevgi. Dağlardan yüce, ovalardan engin. Benim Nergiz’imin yüreğine düşmüş. Daha ne söyleyebilirim bunun karşısında” diyen bir ana’nın, çocuklarıyla öğrenmiş/ öğretmiş bir ananın söylediği sözlerdir bunlar...

Televizyonda reklamlar anneler gününü alışverişle hatırlatıyor, gazeteler “annenize en güzel hediye…” diye başlıyor. Yaşadığımız çağda tüketme çılgınlığı, en sevdiklerimizi alışverişle/pahalı hediyeler ile bir güne sığdırarak sığlaştırmaya çalışıyor.

Gözüm televizyonda, aklım ise hayatının yalnızca bir kesitini benimle paylaşmış bir annede. Yüreğim katlanıyor onu dinledikçe. Benim yüreğim kat kat dinlemeye zorlanırken, o karşımda bir anıt gibi dimdik ve ağlamadan duruyor. Ara ara yalnızca sesi titriyor. Acılarla yoğrulmuş, yüzündeki çizgileri ve kocaman gözleri hayat fışkıran bu kadın karşısında, bana düşen ise önünde bir kez daha eğilmek oluyor. Çünkü bu güzel ana, bugün bir şeyi daha öğretiyor anlattıklarıyla…

Adı Selvi Gülmez, 65 yaşında. “Gülmez Ana” diye çağrılan belki birçoğunuzun tanıdığı Selvi Gülmez’den bahsediyorum.

Mücadeleye 12 Eylül sonrası, oğlu henüz 15 yaşında gözaltına alındığında başlar. “Kavgada 30 yılımı geçirdim” diyen, adına “Gülmez Ana” deseler de, gözlerinin içi halen sevgi dolu gülen bir kadın.

Koca 30 yıl ve bu 30 yıla sığdırdığı; Selimiye Cezaevi, Metris Cezaevi isyanları, Ulucanlar Cezaevi katliamı, Eskişehir tabutluklarının kapatılması, 1996 ölüm oruçları süreci, 19 Aralık katliamı, Ümraniye cezaevine yapılan müdahale; bazen günde iki kez olmak üzere yüzlerce kez evinin basılması, sayısını bilmediği gözaltılar, işkenceler… Bu koca 30 yıla sığdırdığı; hepsine çocuğum diye seslendiği, adlarını söylerken “ama inanmıyorum öldüğüne. Yarın çıkıp gelecekmiş gibiler. Hem ölseler de onlar şehitler. Böyle şerefli bir ölüm varmıdır başka” dediği yüzlerce devrimci.

17 yaşında anne oluyor. Gülmez Ana’nın “kavgayı, yaşamayı, ne olursa olsun ayakta kalmayı onlardan öğrendim. Kendimi onlarla tanıdım.” dediği 4 çocuğu var. Gülmez Ana yaşayan bir tarihtir ayrıca; 30 yılına, 13 ayrı cezaevi bu cezaevlerinde yaşanan isyanlar, direnişler; gözaltılar askeri kışlalar, emniyet müdürlükleri, şubeler ve şubelerde çocuklarına yapılan işkenceleri sığdırmış; basın açıklamalarında, eylemlerde, açlık grevlerinde, ön saflarda yer almış bir tarihtir.

19 Aralık sonrası, cezaevlerine müdahale edildiğinde Gülmez Ana’nın iki çocuğu da cezaevindedir. Ondan dinleyelim:  “Kendimi bir kez kaybettim, o kadar şey yaşadım ama bir kez kendimi bilemedim. Hiç gücüm kalmamıştı. Yürüyemiyordum. Nerede olduğumu bilmiyordum. Ümraniye cezaevine askerler saldırmış, her tarafından duman çıkıyor. Yanıyor cezaevi. Nasıl bir yağmur var, elimde şemsiye, açamıyorum. Öyle ki kolum kalkmıyor. Ambulanslar girip çıkıyor. Kimse bilgi vermiyor. ”

ÖYLE BİR ANA Kİ...
Ümraniye Cezaevi’ne müdahale edilmiş. Kızı Nergiz GÜLMEZ ve diğer çocukları, yüzlerce, adlarını tek tek saydığı çocukları Ümraniye Cezaevi’ndedir. Ortalık toz duman, polisler kimsenin toplanmasına izin vermiyor. Toplanan kalabalığı dağıtıyor. O sırada Gülmez Ana’nın gözü önünde, polis bir çocuğa vurmaya başlıyor. “Kendimi o zaman kaybettim. Çünkü müdahale edemedim. Çocuğu polisin elinden alamadım ve yere yığıldım. Şemsiyeyi açamadım. Yağmurun altında ıslanmışım. Sonrasında evin yolunu bulamadım. Aklım başıma geldiğinde kendime öyle kızdım ki, halen de çok kızıyorum. O çocuğu polisin elinden nasıl alamadım diye.”

İşte öyle bir ana ki Gülmez Ana, kızı Nergiz GÜLMEZ açlık grevinde, cezaevinde. Cezaevine müdahale edilmiş, yangın yeri. Ambulanslar girip çıkıyor. Kimin öldüğü/sağ kaldığı belli değil. O anda Nergiz’ini unutup, başka birinin çocuğunu polisin elinden alamamış diye kendine kızgın, kendini kaybetmiş.

KIZINA VERDİĞİ SÖZÜ HÂLÂ TUTUYOR
Birlikte gözaltına alındığı, işkencede sesini duyduğu; açlık grevlerinde onunla aç kaldığı sevgili kızı Nergiz GÜLMEZ, 17 Mart’ta kaldırıldığı hastanede tedaviyi kabul etmez. Artık su da içmiyordur. 19 Aralık sonrası sürdürdüğü ölüm orucunun 123. günü kaybeder Gülmez Ana, Nergiz’i. Ve haberini verirken ailenin diğer fertlerine “Nergiz’i kaybettik, sakın ağlamayın” der “Ağlamadım. Çünkü kızım bana dedi ki güzel anam sakın arkamdan ağlama. Hiçbir zaman pişman olmadım girdiğim bu onurlu kavgada. Ben mutluyum, arkadaşlarımın yanına gidiyorum.”

Gülmez Ana, kızına verdiği sözü halen tutuyor. Anlatırken ağlamıyor. Çünkü çok değerlidir kızına verdiği söz, çok değerlidir çocukları ve çocuklarının uğrunda öldükleri.
Televizyonda “en pahalı hediyeyi, annenizin hak ettiği” diye tanıtan ses kayboluyor. Gülmez Ana’nın sesi kaplıyor evin içini, aklımdan dökülüyor tek tek cümleleri.
Bugün ve her gün onların, o güzel anaların olsun.

O güzel analar;
Yiğit devrimci bir kuşağın yaratıcısı oldular. Nasırlı yorgun elleri, öpülesi emekleri, hiç “Of” demeden hapishane, şube kapılarında bekleyen gözleri, çocuklarının peşleri sıra izlerini süren yürekleri, önünde defalarca eğilmeyi hak ediyor.

Kader demediler yaşadıklarına, onlara reva görülen bu acılar karşısında direnmek oldu büyüttükleri; direnmek ve güzel çocuklarına tutunmak.

Yaşadıklarına kader demediler çünkü o analar kaderi de, kaderi yazanı da iyi bildiler. İsyan ettikleri ise bu kaderi yazanlara, çocuklarına bu acıları yaşatanlara oldu.

Onlar çocuklarıyla kavgada yoldaş oldular.  Peşleri sıra şube, cezaevi, hastane dolaşırken; morgda yanmış cesetleri tanımaya çalışırken, açlık grevlerinde çocuklarının susuzluklarında yanarken, kimsesizler mezarlığında taşı olmayan mezarlarda çocuklarının kemiklerini ararken yorgunluk nedir bilmediler.

Onlar güzel çocuklarına gönüllüydüler; çocukları ise devrime, mücadeleye…
Onlar çocuklarını büyütürken, gün geldi çocukları onları kavgada büyüttü.

İnatla zulme, zalime karşı direndiler. Gözyaşları kurumuştu bu anaların. Onlar gözyaşlarını yüreklerine sessizce, kimse görmeden akıtmasını bilen analardı. Çünkü çocuklarına söz vermiş bir kuşağın analarıydı onlar.

Çünkü “Arkamdan sakın ağlama güzel anam, ben mutluyum, hiçbir zaman pişman olmadım girdiğim bu onurla kavgada.” diyen çocukları, arkalarında büyük bir miras bırakarak sonsuzluğa uğurlanmış çocukların analarıydı…

Ayrıca bu yazı Nergiz GÜLMEZ’e olsun. 10 Mayıs Nergiz’in doğum günüymüş. Doğum günün kutlu olsun Nergiz…

“Çocuklarım bu yolda mutlular. Haklılar verdikleri mücadelede. Onlar mutluysa bende mutluyum. Bir anne çocuklarının mutlu olmasını ister yalnızca. İşte o yüzden bende çok mutluyum” Selvi Gülmez.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.