Assange’dan Sonra İfade Özgürlüğü
![]() |
- HAMZA AKTAN - |
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Wikileaks’in henüz kendi ülkesinin bilinmesini istemediği gerçekleri ilk olarak açıklamaya başladığı Nisan 2010’dan dört ay önce Washington’daki Newseum müzesinde yaptığı “İnternet özgürlüğü” başlıklı konuşmasında Çin, Tunus ve Özbekistan gibi internet sansüründe nam salmış ülkelere bu baskıları kaldırma çağrısı yapıyor, ABD’nin her zaman internet ve ifade özgürlüğünün yanında yer alacağı vurgusunu yapıyordu.
Clinton aynı konuşmada “yeni teknolojiler kendi kendilerine özgürlük ve gelişim için mücadelede taraf tutmazlar. Ancak Amerika Birleşik Devletleri tutar. Biz tüm insanlığın bilgi ve fikirlere eşit erişiminin olduğu bir internetin arkasındayız” diyordu.
Güvenliklerine tehdit gibi gerekçelerle internet ve ifade özgürlüğünü engelleyen ülkeleri suçlayan aynı Clinton, her ne kadar giderek daha fazla irrasyonelleşerek idam cezası isteyen siyasi rakipleri kadar ileri gitmese de, 2010 yılını bir internet sitesini yasaklama ve sahibini yargılama çabasının başını çekerek kapatıyor. Aynı şekilde on yıllardır dünyanın demokrasileri az gelişmiş ülkelerinin model aldığı Avrupa ülkeleri de Clinton’ın bu çabalarını destekleyen bir siyaset benimsiyor.
Güvenliklerine tehdit gibi gerekçelerle internet ve ifade özgürlüğünü engelleyen ülkeleri suçlayan aynı Clinton, her ne kadar giderek daha fazla irrasyonelleşerek idam cezası isteyen siyasi rakipleri kadar ileri gitmese de, 2010 yılını bir internet sitesini yasaklama ve sahibini yargılama çabasının başını çekerek kapatıyor. Aynı şekilde on yıllardır dünyanın demokrasileri az gelişmiş ülkelerinin model aldığı Avrupa ülkeleri de Clinton’ın bu çabalarını destekleyen bir siyaset benimsiyor.
Ellsberg, Vanunu, Assange...
İletişim araçlarının yetersizliği ve kontrol edilebilirliği nedeniyle yine Amerika’da 1971’de Pentagon belgelerini yayınlayan Daniel Ellsberg’a, 1986’da İsrail’in nükleer sırlarını ifşa eden Mordechai Vanunu’ya neler olduğunu veya olabileceğini dünya kamuoyu çok sonraları öğrendi. Ancak artık bambaşka bir çağdayız ve Assange’a ne olduğu veya olacağını anında öğrenebiliyor, takip edebiliyoruz. Öyle görünüyor ki bu durumun kendisi bile ABD’nin hırslı siyasetini yavaşlatmaya yetmiyor, başkan yardımcısı Joe Biden’in tarifiyle “yüksek teknoloji teröristi” Assange’ı eninde sonunda durdurmayı ve susturmayı amaçlıyor. Bütün bunların ülkesine olduğu kadar dünyaya da umut aşılayan Obama yönetimi altında gerçekleşmesi de kaygı duymamız gereken bir başka husus: “Güvercin” Demokratlar bunları yapıyorsa, Tea Partili Cumhuriyetçiler neler yapar!
Wikileaks’le beraber dünya tersyüz olmuşcasına bu defa batının bilginin yayılması konusunda ne tür baskılar uygulamaya giriştiğine tanık oluyor. Julian Assange’ı neredeyse vatandaşlıktan çıkaracak Avustralya, bir tecavüz suçlamasını uluslararası arama krizine çeviren İsveç, Wikileaks’e karşı kampanyaya tam destek veren Fransa ve Almanya ve tüm bu çabaların arkasındaki güç olarak meseleyi ulusal bir mücadeleye dönüştüren ABD’nin bundan sonra demokrasi ve ifade özgürlüğü adına söyleyecekleri sözler bu nedenle büyük ölçüde samimiyetsiz karşılanacak ve çok daha az etkili olacak.
ABD’nin sırasıyla Irak ve Afganistan’daki yaptıkları ve yapmadıklarını dünyaya gösteren, ardından da yayınladığı gizli yazışmalarla ‘diplomasinin 11 Eylül’üne yol açan Wikileaks’in akibeti gerçek 11 Eylül’den sonra “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” deyip gerçekten de öyle yapan Bush’un bıraktığı gibi dünyanın geri dönmekte çok zorlanacağı yeni bir dönemi açma gücüne sahip bir sembolik önem taşıyor. Ne yazık ki şimdiye kadar tanıklık ettiklerimiz de, Çin’deki bloggerlardan Türkiye’deki gazetecilere, İran’daki aydınlardan Rusya’daki muhaliflere kadar fikirlerini ifade etmeye, yaymaya çalışan herkesin aleyhine sonuçlanacak bir süreci doğuracak gibi görünüyor.
Aklı Selimi Hatırlatma Sırası Doğu’da
Demokrasinin kendine yer bulamadığı İran gibi ülkeler bile batılı kamuoyu önünde kötü görünmemek için siyaseten de olsa bu değerleri dikkate aldıklarını göstermeye özen gösterirler. Demokrat batının on yıllardır yarattığı güçlü kamuoyu etkisiyle örneğin, İran kendini aslında recm edeceği Sakine Aştiyani’nin cezasını hafifletmek durumunda hissediyor. Aynı durum yıllardır Türkiye’de de yaşanıyor. İfade özgürlüğü sıralamalarında en sonlarda yer alan Türkiye, batı kamuoyuna anti-demokrat bir ülke imajı vermemek için çaba sarfediyor. Bu gerçekte sahici olmayan çaba bile ifade özgürlüğünün kendine bir nefes alması için hayati önemde oysa. Ancak bundan böyle dikkate alınmaya gerek görülecek bir batı kamuoyunun olmaması, bu ülkelerin bundan sonra ifade-basın özgürlüğü alanlarındaki tavırlarında çok daha rahat hareket etmelerine yol açacak. Bu nedenle de şu anda birçok baskıcı rejimin ABD’nin Assange’a olabilecek en sert şekilde yönelmesini istediği bir gerçek. Çünkü bu, onların ileride yapacaklarını da meşru kılacak çok güçlü bir argüman olacak.
Dolayısıyla Julian Assange’ın akibetinin ne olacağı sadece Amerikalı kızgın siyasetçileri değil, bizi, tüm dünya vatandaşlarını ilgilendiriyor. Sıra bu nedenle Doğu’nun demokratlarının aklı selimi yitirmiş görünen batıya ifade özgürlüğünün demokrasilerin vazgeçilmezi olduğunu hatırlatmasında. Bunun için de yeterince nedene sahip Türkiyeli demokratların ve gazetecilerin yapacakları hiç ‘yerel’ ve küçük olmayacak.
http://hamzaaktan.blogspot.com/
Dolayısıyla Julian Assange’ın akibetinin ne olacağı sadece Amerikalı kızgın siyasetçileri değil, bizi, tüm dünya vatandaşlarını ilgilendiriyor. Sıra bu nedenle Doğu’nun demokratlarının aklı selimi yitirmiş görünen batıya ifade özgürlüğünün demokrasilerin vazgeçilmezi olduğunu hatırlatmasında. Bunun için de yeterince nedene sahip Türkiyeli demokratların ve gazetecilerin yapacakları hiç ‘yerel’ ve küçük olmayacak.
http://hamzaaktan.blogspot.com/
YORUM YAZIN