Paris'i Bırak İzmit'e Bak
- JALE ÖZGENTÜRK - |
Fotoğrafların cazibesinden olsa gerek, Avrupalı işçi sınıfının mücadelesi Türkiye’de de ilgi görüyor. Türk işçisinin mücadelesine pek de duyarlı olmayan kesimler, Paris fotoğraflarına bakarak “Fransız devrimi” nostaljisi yapıyor.
Sendikadan sendika beğen!
Hak kayıpları, işsizlik Türkiye’nin de büyük bir sorunu. İşsizlik oranı yüzde 11’lerde. Yakın zamanda Tekel işçilerinden ve Paşabahçe’de tek başına mücadele veren Türkan Albayrak’tan başka işçi eylemi olmadı. Peki işçiler neden susuyor?
Paris rüzgârıyla ben de hem bu sorunun yanıtını öğrenmek, hem de hükümetin 12 Eylül Anayasa referandumunda işçilere yönelik getirdiği “birden fazla sendikaya üye olma” özgürlüğünde durumu öğrenmek için küçük bir araştırma yaptım.
Ve ortaya çarpıcı bir durum çıktı. İşçiler susmuyor sayıları az da olsa mücadelelerini sürdürüyor. Birden fazla sendikaya üye olmak ise hayal. Bırakın birden fazla sendikayı, tek sendikaya üye olmak bile yürek istiyor.
İşte son birkaç günde kamuoyunun gözlerinden ırak yaşanan sendikal mücadelelerden örnekler...
Gebze’de kurulu bulunan Mutaş Demir Çelik Fabrikası’nda 25 işçi tazminatsız işten çıkarıldı. Hak aramak için fabrikaya kendilerini kapatan işçilere ekmek, su ambargosu uygulandı.
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’nin destek için fabrikada bulunduğu sırada vinçle kapı kırıldı, biber gazı atıldı. Mersin’deki Akdeniz Çivi Fabrikası’nda ise işçilerin sendikaya üye olması üzerine fabrikayı kapatan işveren, makinaları başka bir yere taşıdı.
Aynı zamanda CHP üyesi olan işveren, işçilerin “kendi işteğimle işten ayrılıyorum” yazılı kâğıtları zorla imzalamalarını istedi. İşçiler direnişe başladı. Düzce Masdaf Makina’da da sendikalaşmayı durdurmak 22 işçi işten çıkarıldı.
Bunlar benim kısa sürede öğrenebildiğim eylemler. Türkiye, 12 Eylül darbesinden beri işçileri yok saydı. Yok sayıyor. İşçi, sınıf bilincini; vatandaş, demokrasi bilincini yitirdi. Umarım Paris sadece romantik bir rüzgar olarak esmez, iyi bir örnek olur!
‘Dayanışma kültürü yok’
Süleyman Çelebi, Türkiye’de sendikalı işçi olmayı “ateşten gömlek giymek” olarak yorumluyor. “Birden fazla sendika üyelik” konusunu ise “Bırakın birden fazla bir sendikaya bile üye olamıyoruz” diyor. Çelebi, Türkiye’de sendikalaşmanın geldiği durumu rakamlarla şöyle anlatıyor:
“1980’de Türkiye 42 milyon nüfusa sahipken sendikalı işçi sayısı 2.5 milyondu. Bugün 72 milyon nüfusun içinde sendikalı sayısı 750 bin.”
Çelebi, “Sendikalaşma konusunda toplumda korku var. Bu nasıl aşılır” sorumu ise şöyle yanıtlıyor:
“Türkiye’de sendikalara karşı bilinçli bir yoketme planı uygulandı. Türkiye’de grev yok diye seviniliyor. Grev hak arama yöntemi. Sendikalı olmak anayasal bir hak. Biz bunu kullanıyoruz diye suçlanıyoruz. Önce zihinler değişmeli.”
Çelebi, Avrupa’daki eylemleri ise şöyle yorumluyor: “Fransa’da örgütlülük aslında % 5-6. Ama toplumda dayanışma var. İsveç’de, Danimarka’da ise sendikalı oranı % 92’lere çıkıyor. Bu onların kültürü. Biz de ise toplum dayanışma konusunda duyarsız. Canı yanınca ortaya çıkıyor.”
*bu yazı 3 Kasım 2010 tarihli Radikal gazetesinde yayımlanmıştır.
YORUM YAZIN