'İnsanlık Out, Sosyal Sorumluluk In'
![]() |
- PINAR ÖĞÜNÇ - |
Şirketinin toplumdaki itibarını, “sosyal sorumluluğunu” yerine getirerek artırmak isteyen patronun maceraları bir iki gün daha sürmüştü. Sonuçta serserileri kavgaya tutuşturdular, diğerini pataklayan 1 milyon doları alacaktı.
İroni kaldırmayan bir mevzu olduğunun farkındayım. Her boy sosyal sorumluluk projesi, yoksul ya da türlü imkânlardan yoksun tek bir insanın bile işine yarıyorsa, hepimizin kârıdır. Fakat bu, sorumsuzca kullanılmaya başlayan “sosyal sorumluk” tamlamasına karşı alerjimizden söz etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.
Meselenin temelinde iki ayrı sorun duruyor. Biri, işin kurumlar ve şirketler kısmı… ‘Marka imajınızı ve itibarınızı iyileştirir’, ‘Sizi rakiplerinizden farklı kılar’, ‘Yeni müşteriler çeker’, ‘Yeni pazarlar açar’ gibi neredeyse müstehcen bir dille sosyal sorumluluk projelerinin geri dönüşünü hesaplayan şirketlerin samimiyetinden söz etmek hepimizin hakkı. Tam da onları var kılan sistemin dezavantajlı kıldığı insanlara, üstelik o insanların da bir biçimde seçilmişlerine yardım etmekte ciddi bir tuzak var. Biraz kendini aklama, biraz sosyal devletin iflası… Üstelik tutarsızlık mebzul miktarda; bir yerde ‘yeşil’ projelere para yatırırken, bir yerde ciddi çevre tahribatına yol açabilecek ihalelere girmek misal…
Son yıllarda bir de bireylere sıçrayan kısmı var. Kendisini bir şirket gibi yönetmek isteyen bazı şöhret sahipleri, kazançları bol olsun bir miktarını ihtiyacı olanlarla paylaşmak istiyor. Eskiden bunun adı yardımdı, motivasyon vicdandı, çoğunlukla da cümle âleme yayılmazdı. Fakat elit ve steril görünümlü ‘sosyal sorumluluk’ tamlaması, görgüsüz görünme ihtimalini ortadan kaldırarak yapılan ‘yardımı’ 70 milyona ifşa etmeyi de kolaylaştırıyor. Bilakis şık da...
Sadece sosyal sorumluluk projelerinde podyuma çıkan mankenler, sosyal sorumluluk maksatlı eğlentiler, ralliler, konserler, dans yarışmaları… Yaptığı işle adını sanını duyurma imkânı olmayan birtakım ‘sanatçıların’ haber olabilmek için giriştiği sosyal sorumluluklar... Fitre, zekât için bile sosyal sorumluluk demek artık daha kentli, daha uygar.
Çok acı bir hakikat ama Dilbert karikatürünün işaret ettiği ‘fotojeni’ de mühim. Örneğin, insanlık onuruna yakışmayacak yevmiyelerle Karadeniz’de fındık toplamaya giderken şehir girişlerinde günlerce bekletilen Kürt ailelerle, komşusu tarafından kesilen transseksüellerle, kentler dönüşürken birden kendini kapıda bulanlarla ilgili bir sosyal sorumluluk projesi duymadım. Sorumluluk nereye kadar?
not: bu yazı ilk olarak radikal gazetesi'nde yayımlanmıştır.
YORUM YAZIN