Header Ads

Taşa Çarpan Kadınlar

- JANET BARIŞ -
Bazen hayatta herşey olduğu gibi gelir ve olduğu gibi kalır orada, değiştirmek de gereksizdir bir bakıma.

Oturduğun taştan ayakların denize değmiyorsa çekmelisin ayağını sudan, su da senden çekilmeli, kurumalısın ve sonra bütün kurumuşlar gibi sararmalısın.

Her nasılsa yaşadığınız hayat bir başkasınınkiymiş gibi gelir bazen, işte o noktada dışarıdan biri ayna tutar yazgıya, yazgının elinden tutanların parmakları çürür önce ve karanlığa karışır yavaşça.

Taşa çarpan kadınlar gördüm, yolculuklarını yarım bırakıp kabuklara yaslandılar.

Ne yazık ki kabuklar metanetsiz ve muğlak, ümidini kesenler yola devam ettiler, diğerleri ise bu ne üdüğü belirsiz kabuklardan kendilerine ev yapıp buna “yuva” dediler, oysa çoktan kırılmıştı kabukları.

Bundan sonra sözü Tezer Özlü’ye bırakmalı, yanlış anlaşılmasın duygularıma tercüman değil bu satırlar, hiçbir zaman bu kadar kenarında duramadım hayatın, hatta bir o kadar içindeydim çemberin, yine de bu melankolik isyanın parçasıyız, hepimiz.

"yaşamım boyunca içimi kemirttiniz, evlerinizle, okullarınızla, iş yerlerinizle, özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz, yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz, aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz, hiç aile olunmayacak bir insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum..." Tezer Özlü/ Yaşamın Ucuna Yolculuk

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.