Header Ads

Munzur'da Yanan Kim?

- GÜVEN EKEN -
Dersim’i Dersim yapan bir çay vardır. Adı Munzur. İnsanın içini titreten cinsten. Hani öyle derler ya, bakmaya kıyamazsınız. Masmavi rengiyle, Ovacık Gözeler’den, Fırat’a doğru akar.

Dersim’in ormanları da vardır. Meşe ormanları. Tepelerde seyrelen, vadi içlerinde yoğunlaşan yemyeşil ormanları. Her orman kadar güzel, her orman gibi kutsal.

Dersim’in bir de insanları vardır. Damarındaki kanı asi, doğayla arasındaki bağları güçlü, ışık yaratılışlı insanları. Bütün insanlar gibi güzel ve özgürlüğüne düşkün.

Anadolu’nun her karışında olduğu gibi Dersim coğrafyasında da kültür, doğayla, dereler ve ormanlarla yoğrulmuştur. Doğa, buradaki insanların kökleridir.

Ne yazık ki Munzur Çayı Türkiye’nin tüm akarsularıyla benzer bir kaderi paylaşmaktadır ve üzerine hidroelektrik santraller ile barajlar yapılsın diye karış karış satılmıştır. Hızır’ın Munzur kıyısındaki türbesi önce vinçlerle ezilmiş, sonra sular altında bırakılmıştır. Hızır’ın yanıbaşında çırpınan anaları duyan tek bir insan evladı bulunmamıştır. Munzur, anaların göz yaşı olmuştur.

Munzur Çayı’nın kaderini ormanlar da paylaşmaktadır. Her yıl, Munzur’un ormanları yakılmakta ve bölge kültürünün kökleri birer kurumaktadır. Her yaz orman yangınları için ayağa kalkan bir ülkede, Dersim ormanlarının yanması haber dahi olmamaktadır. Ege’de orman yanarsa afet, Munzur’da yanarsa memleket. Var mı böyle yağma? Var. Ne yazık ki var.

Munzur’da yaşananlar artık akıllara ziyan bir noktaya gelmiştir. Dereler satılıyor, ormanlar yakılıyor, insanlar göç ediyor. Neden peki? Deresiz, insansız, ağaçsız toprağa memleket denir mi? Ağacın dahi güvende olmadığı bir coğrafyada, insanlar güvende olabilir mi?

Memleket bir harita değildir. Bir ülkenin sınılarını korumakla o topraklara sadık olunmaz. Aslolan, o sınırların içinde neler olup bittiğidir.

Memleket sevgisi, o coğrafyanın kurdunu, kuşunu, insanını sevmektir. Dersimli ananın elini öpmek, ibadet ettiği yere saygı göstermektir. Dersim’de Zazaca’yı hecelemek, Karaman’da Sarıkeçililer’den öz Türkçe’yi, Hasankeyf’te Arapaça’yı öğrenmektir. Dili, inancı ve kültürü ne olursa olsun o toprakların tüm insanlarına var oluşları gereği değer vermektir. Doğayı, dereleri ve ormanları canımız gibi korumaktır.

Memleket sevgisi savaşmayı değil, barışmayı gerektirir. Yakmayı yıkmayı değil, yaşatmayı gerektirir. Böyle bir sevgi, okul sıralarında ezberlenmez. Sevmek için emek vermek gerekir. Memleketini seven insan onun her karış toprağına dokunur, insanını tanır, değer verir. Gezmeden, tanımadan, tozunu yutmadan memleket sahibi olunmaz.

Munzur'da bugün yanan sadece ağaçlar değildir. Bugün, bütün Anadolu insanlığı yanmaktadır. Ortak köklerimiz sızlamaktadır.

Dersimli bir ana demiş ki: Taş olsaydım çatlardım, toprak oldum içime attım.

Hepimiz Anadolu toprağıyız. Birbirimize harita üzerindeki çizgilerle değil, çok derinlerdeki köklerimizle bağlıyız.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.