Header Ads

Türk Siyasetinin Multimedyayla İmtihanı

- TUĞÇE ÖZSOY - 
Türkiye'nin yıldız ve yıldızımsılarını sosyal medya alanı Twitter'da bulunca, sokakta görüp de imza istemiş kadar sevinivermiştik. Hoş, “takip edilmeme” bizim için dertti ama olsundu. Çakma Madonna, sonradan da çakma Türkiye Gaga'sı Hande Yener hasbelkader içimize su serpmiş ve bizi takip listesine eklemişti ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül çıkageldi aniden.

Şaşırıp, afallamadık dersek, yalan olur. Şahsen, ben daha ABD'deki 2008 Demokrat Parti Kongresi'nde Joe Biden'ın konuşmasını bile sindirememiştim. Ekran ve delege önünde karısını ve çocuğunu kucaklamalar, “hey dostlarım benim dinleyin” tavırlarıyla başlayan -bence- lakayt konuşmalar, “eee hani kongre?” suallerini sordurmuştu. Ama işte orası “a-be-de'ydi. ObamaCan da bir değişmedir tutturmuştu” ve belki de ondandı diye kendi kendime bir şeyler uydurmuştum.

Toplu yiyici a-be-de'nin başkan adayı, seçim kampanyası kapsamında Twitter hesabı da açıvermiş, oradan mesajlar dağıtıp, müritler toplamaya başlamıştı sonuçta. O durumu tam atlatmıştık ki; Chavez “ben de varım, madem racon böyle, bizim hareketimiz de bunun parçası olacaktır” diyerek, “haklı savaşımızı kazanacağız” mesajı eşliğinde “röntgen listemiz”de beliriverdi. Venezuela Devlet Başkanı, anlaştığı diğer başkanları da çağırıyordu.

“İnternet ve multimedya sahiden bu kadar hayati önem taşıyor” sayıklamalarıma başlamış, durmaksızın cıvıldamaya dalmıştım ben de. İşte o an Türk siyaseti bizi sınayarak, Cumhurbaşkanıyla hızlı giriş yaptı. Abdullah Gül, akıllı uslu tonda, herkese iyi geceler dileyerek, “bugünlük bu kadar” twitleriyle mesai yaparken, maliye bakanı Mehmet Şimşek, teşkilatçılığın solmaz ismi Gürsel Tekin, dosyalı kahraman Kemal Kılıçdaroğlu gibi siyasetçilerden, “demokrasi türküsünü hemen tellendirmiş” 80'den 2010'a metamorfoz ödüllü Tüsiad'ın başkanı Ümit Boyner filan da uzak kalamamıştı. Halkın eli mahkum tabii; “ünlü mü çıktı; al takibe. Amman fazla takipçi de yapmamak gerek, silelim eş dosttan artık” ikilemlerinde de kaldık mı? Çok zor bir çelişki oldu bu sahiden sevgili bu satırların takipçisi.

Şahsen mi desem, bence mi; yoksa yine çoğulluklara mı girsem bilemiyorum; ancak hiçbiri matematik ve metafizik dehası Devlet Bahçeli kadar şoke edememişti.

“Çağın teknolojik gelişimine uyarak düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için açtığım TWITTER sayfasına hoşgeldiniz. Sevgi ve saygılarımla.” -10 Kasım 14:17

Cumhuriyetin tüm kaleleri teker teker twitterda bir kez daha fethedildiğine göre, bir aşama daha atlayarak, Türk Siyaseti'nde de Web 2.0 dönemine geçmiş bulunduk. Voila! Gerçek dünyada bulamadığımız birlik ve aile ortamını sanal dünyada bulmuş, rahat ve huzurluyduk.

“Twitter ailesine katılımım yaklaşık 7 saat oldu. Alaka çok yüksek. Anlaşılıyor ki bu aile beni benimsedi. Biliniz ki her kelime bana aittir. “ - 10 Kasım 20.26

Diğer başkanlar ve siyasetçilerin böyle duyurmamışlığındandır belki; ilke adım 2+9+29-9+(2.5) uncu yılındaki partinin sitesinden gelince, ben yine toparlanamadım. Sitenin müritlerine verdiği, ışık niteliğindeki “twitterı etkin kullanma ve düşmanla savaşımızın multimedya ayağı” direktiflerle, “duyduk duymadık demeyin”liyordu.

Türkiye'nin Web 2.0'a girişinin sosyal medya ayağında, halk olarak en çok alternatif takma ad ve şifre koymaya ilişkin yaptığı çalıştay konusunda, hareketçi partiye müteşekkir olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ne diyor partinin org.tr'si?

“Username yazan alana istediğiniz kullanıcı adını yazınız. Kullanıcı adınız daha önceden başkası tarafından alınmış ise aşağıdaki hata mesajını göreceksiniz. Bu durumda başka kullanıcı adları deneyiniz.
Örnek: 1978 doğumlu Murat Sönmezoğlu isimli bir kişi için: muratsonmezoglu78 veya muratsonmezoglu1978 gibi alternatif kullanıcı adları denenmelidir.”

İkisi de kabul edilmeyince, dışlanma korkusunu önlemek için psikolojik destekten söz edilmemesi ufak bir hayal kırıklığına uğratsa da; müsterih olmak gerekiyordu, malum.

MULTİMEDYANIN SAĞ AYAĞI: Sözcü!

Neredeyse eşzamanlı olarak Sözcü gazetesi'nin 10 Kasım 1.sayfasıyla da karşılaştık. Multimedya bizi sınıyordu, Türk siyasetiyle kesin bir derdi vardı; evet! Balmumu heykelinin ekran görüntüsü, fotoşop ortamında ince elenip sık dokunarak kesilmiş, steril ortamda “stamptool” seçeneği bile kullanılmıştı. Senelerin fotomontaj ortamı, artık çok farklı bir boyuta geçmişti kanımca.

İlk intiba, Sözcü'nün her yıl Kemal Atatürk'ü anma gününde manşetini ilköğretim ve liselilere emanet ettiği yönünde olsa da; çok geçmeden verilen derin mesajlar; hele ki bir arkadaşımın da işaret ettiği gibi, büyük karede halkın isteklerini ve şikayetlerini dile getirmesine rağmen, Mustafa Kemal'in kendi telinden çalması ciddi bir “sayfa bulunamıyor tekrar deneyiniz” hatasıydı.

Dış güçler, ortaya attıkları sosyal medya, multimedya ve bilumum diğer medyayla bizi çok fena sınıyordu işte! Ayağa kalkıp, bir kendimize gelmeliydik. Siyaseten yeni bir yazılım programına ihtiyacımız olduğu apaçıktı artık.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.